Sultan II. Abdülhamid, maalesef değeri tam olarak anlaşılamayan abidevi padişahlardan biridir. İzlediği sağlam ve titiz denge siyaseti sayesinde devletin ömrünü uzatan II. Abdülhamid, iç siyasette de birçok yeniliğin altına imza atmıştır. Fakat O’nun kuşkusuz en başarılı olduğu alan eğitim sahasıdır.

Şunu unutmamak gerekir ki Sultan Hamid tahta çıktığında Osmanlı maliyesi iflas etmiş vaziyetteydi. Ramazan ve Muharrem Kararnameleri ile dış borç ödemelerini durduran Osmanlı Devleti, kendi memuruna dahi maaşını veremeyecek duruma gelmişti. Boğazına kadar borca batmış olan devletin saygınlığı ayaklar altına alınmış durumdaydı.

Ekonomik şartların zorluğu, isyanlar, 93 Harbinin yarattığı travma, iç siyasette yaşanan krizler, suikast ve darbe girişimleri ile mücadele eden Sultan Hamid, devletin idaresini eline aldıktan sonra ilk iş olarak maarif sahasına el atmıştır. Zira İkinci Abdülhamid, bir milletin var olabilmesi için gerekli şeyleri şu şekilde sıralamıştı: 1. Din, 2. Maarif, 3. Milliyet, 4. Servet ve Sanat.

İlk iş olarak okullaşma çalışmalarına hız veren Sultan Hamid, 1869 yılında çıkarılan Maarif-i Umumiye Nizamnamesini hayata geçirmekte tereddüt etmemiştir. Bu yönetmelik kapsamında her mahallede bir okul açmak gerekiyordu. Sultan Hamid de bunun gereği olarak bilhassa Müslümanların yoğun yaşadığı yerlerde okullar açılmasını sağlamıştır.

Zira Sultan Hamid döneminin başında taşrada 200 civarında olan iptidai mektep (ilkokul) sayısı daha sonraları 14 bini bulmuştur.

Bunun bir benzeri ortaokul denilen rüştiyelerde de yaşanmıştır. Abdülhamid devri başında sayıları 400 civarında olan rüştiye mekteplerinin pek çoğu 1877 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında kapanmış ve bu sayı 316’ya kadar düşmüştür. Berlin Anlaşması sonunda 39 rüştiye mektebi daha Maârif Nezareti’nin elinden çıkmıştır. Böylece geriye ancak 277 rüştiye mektebi kalmıştı.

Bu konuda hızlı adımlar atılmış ve 1878-1884 tarihleri arasında 170’e yakın yeni rüştiye açılmıştır. Toplam sayı ise 470’e çıkmıştır. Sultan Hamid devrinin sonlarına doğru İmparatorlukta 619 rüştiye okulu mevcut olup bu okullara 40.000 civarında talebenin devam ettiğini görülmektedir. Bu rüştiyelerin 74 tanesi kız rüştiyesiydi.

1869 Nizamnâmesiyle açılması kararlaştırılan idadilerin (liseler), Tanzimat devri sonuna kadar ihmal edildiğini söyleyebiliriz. İdâdîlerin önemi anlaşılmasına rağmen, hemen açılamamıştır. Bunun en büyük sebebi parasızlıktı.

Fakat sadrazam Sait Paşa, buna duruma çare bulmuş, 1884'te konulan Maarif Vergisi sayesinde idadilerin açılması için de kaynak temin edilmiştir. Bunun sonucu olarak vilâyelerde idâdîlerin açılmasına girişilmiş, ilk hamlede, 1885 (1302) yılında Bursa, Edirne, Yanya, Çanakkale'de birer idâdî açılmıştır. Aynı yıllarda İzmir, Selanik, Trabzon, Rodos, Konya, Elâzığ (Mamuratülaziz), Ankara, Usküp, Priştine, Serfice, Gümülcine, Manisa, Adana, Halep, Kudüs, Maraş, Kırşehir, Çankırı, Teke, Bitlis, Muş, Kastamonu, İzmit ve Sivas şehirlerinde idadi açılmasına karar verilmiş ve yapımlarına başlanmıştır

II. Abdülhamid döneminde meslek okullarının sayısında müthiş bir artış yaşanmıştır. Ara eleman yetiştiren bu okullar sayesinde Türk ve Müslüman halk, Ermeni ve Rumların elinde bulunan sanatları öğrenmiş ve iş sahibi olmaya başlamıştır.

Görüldüğü üzere Sultan Hamid 33 yıllık saltanatı boyunca açtığı okullarla -aslında farkında olmayarak- Cumhuriyetin kurucu kadrolarının yetişmesini sağlamıştır. Esasen maarif sahasında yaptıklarına bakıldığında II. Abdülhamid’i birilerinin ifade ettiği gibi “istibdatçı” değil de maarifperver padişah olarak nitelendirmek daha doğru olur kanaatindeyiz.