Dün Taka Gazetesinde dehşet ve üzüntüyle okudum;
Trabzon'da,
Faili bilinmeyen bir maganda tarafından,
Kafasına saplanan kurşunla,
45 yıldır eziyetli bir yaşama mahkum olmuş,
Bir insanın dramı manşete çekilmişti.
*
Düşünüyorum da,
Bu insanın yerinde olmak nasıl bir duygudur?
Hiç düşünüyor muyuz?
*
Evet,
Yakup Çakmak İsimli bu hemşerimiz,
Bu katlanılmaz ıstırabı yarım asırdır yaşamaktadır...
Ama ona bu ıstırabı yaşatan insanın bundan haberi bile yok.
Ne hazindir değil mi?
*
Çok masum gibi görülen bu silah kullanma tutkusu,
Bakın en iyimser haliyle nelere sebebiyet verebilmektedir.
Zira belinizden silahınızı çekiyor,
Havaya mermileri büyü bir zevkle saydırıyorsunuz...
Sonra büyük bir iş yapmış gibi gururla siz silahınızı belinize koyarken,
Havaya saydırdığımız o mermiler havaya yapışıp kalmıyor,
Haliyle geri geliyor ve
Bir insanın hayatı kararıyor...
*
Artık o masum ve mağdur insan doktorlara taşınıyor.
Yanında,
Kederli eşi,
Çocukları,
Yakınları...
*
Ama mermi öyle bir yerde ki,
Alınması halinde adamın ölmesi  söz konusu.
O zaman bu günahsız insan,
Kafasında bir düşman taşımaya mahkumdur.
Hem de beyninin hemen yanında.
Yani kurşunun bu adamın,
Başınızın üstünde değil,
Başınızın içinde yeri var.
*
Ey vicdan!
Ey elleri zevk için tetiklere dokunanlar!
Yakup Çakmak'ları düşünün artık...
Yok yere vurulup  ölen daha nice masum insanları düşünün lütfen...
*
Oysa Atalarımız ne güzel demişler,
"Silahla oyun olmaz.
Silahla oynama şeytan doldurur."
*
Ne olur,
Devlet bu konuda gereken takibatı yapmıyor,
Ya da yapamıyor.
Ama  en büyük takibat vicdanlarla olur.
Bu tür eğlencelerde ne yazık ki,
Hep masumlar zarar görürler...
Görmesinler,
Ölmesinler,
Sağlıklı ve huzurlu yaşasınlar...
*
Yoksa,
Bir yan bakışın bile vebalinin olduğu bir dini inançlar manzumesinde,
Bilinmelidir ki,
Bu günahların bedeli ancak cehennemde ödenir.