Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fazıl Say'ın konserine gitmiş diye,
Müzik dehası Fazıl Say linç ediliyor.
Hem de kendi fikri mensuplarınca...
*
İyi de ne yapmış ki Fazıl Say?
Annesi öldüğünde,
Cumhurbaşkanı Erdoğan aramış, baş sağlığı dilemiş.
Böylece aradaki buzları eritmiş.
*
Sonra da Fazıl Say,
Cumhurbaşkanını  konserine davet etmiş.
Cumhurbaşkanı da eşini , bakanlarını, hatta yabancı bir diplomatı bile yanına alarak,
bu davete icabet etmiş.
*
Ne var bunda?
Bu güzel bir diyalog değil mi?
Bu ılımlı esintiye ihtiyacımız yok mu?
*
Bu "Karşıcılar"
Ki, Ak Parti cephesinde yer alan basın mensupları arasında da var bunlardan.
Bu kin,
Ne demokrat kafaya,
Ne İslami yüreğe yakışır...
*
Ne yani,
Fazıl Say, kendisine başsağlığı dileyen Cumhurbaşkanın yüzüne telefon mu kapatacaktı?
Ne yani,
Fazıl Say, "Bu ülkede yaşanmaz deyip "ülkesini terk mi etmeliydi?
İçi kin, kir ve öfke dolu bir zihniyetin, 
ideolojisi ve maksadı  kutsal olabilir mi?
*
Şayet ,
Barışa ve sevgiye isyan ediyor, 
İçinde kin ve nefret barındırıyorsa bir yürek,
O yürek asla cesur değil, ilkeldir.
*
Ben Fazıl Say ile ilgili bir eleştiri  yazmıştım.
Ama dini konularda ve Müslümanlara yönelik yaralayıcı ifadeleri ile ilgiliydi.
Lakin bu durumda Fazıl'a vurmak,
Hem de kendi yol arkadaşları tarafından vurmak ,
Ayıptır ve ayrıca ahlaki de değildir

YEŞİL SAHADA REZİL TİYATRO

Arsızlık sınır tanımıyor artık.
Utanmaya/sıkılmaya  da gerek yok artık.
*
Artık hokus/pokus maharet olmuş.
Soran, sorgulayan da yok artık.
Hani bir masal girizgahı vardır.
Bir varmış, bir yokmuş.
İşte yeşil sahalarda oynanan çirkin oyun öncesi de,
Bir  VAR mış sandığımız,
Meğer yok muş.
Yani varmış o malum VAR.
Ama bize gelince olmuş duVAR.
*
Yani istenirse VARmış.
İstenmez ise, yokmuş o VAR olan.
Anlamadınız dimi?
Anlamazsınız tabi,
Çünkü anlaşılır gibi değil.
*
Çünkü sahada,
Halil-uz Umu-dis  Mee-leros.
VAR'dan yok nağmeler hakemi,
Nil ile Fıtrat-us Ayrani-tus .
Bu cim tiyatrosunda  işkence timini,
"Zulmün saltanatı "adıyla oynuyorlar.
*
Oyun çok etkili.
Umutları, kesip kavuruyorlar,
Esip savuruyorlar...
*
Sahada 41 bin 461 kişi ağlıyor.
Türkiye'de 4 milyon bin 4 yüz 61 kişi feryat ediyor.
*
Çok acıklı sahneler...
Alıp alıp gidiyorlar,
Başak başak yiyorlar Trabzonspor'u...
*
Ne demeli.
Dedi o gece,
Futbolun cesur abileri / amcaları.
"İnce ince doğradılar."
"Trabzon'un hakkını gasp ettiler."
"Trabzonspor'un penaltısını vermediler."
"Maçı  maksatlı olarak 7 dakika uzattılar ve
2 hatalı, pardon kasıtlı  kararı da bu 7 dakikaya sığdırdılar."
"Hakem, Bozbaykuş gibiydi"
Bunları ve daha fazlasını da dediler...
*
Evet,
Artık bu pis tiyatro mide bulandırıyor...
Yeter!
Kapatın bu sahaları.
Park yapın park!
Park yapın da bari çocuklar eğlensin...

YEMİN ETSİNLER

Bir ulusal gazete:
"Belediye Başkanları da, yemin etsin" diyor.
Etsin tabi ki.
Milletvekilleri yemin ediyorsa,
Belediye başkanları da etsin elbet.
*
Hatta, imza yetkisi olan,
Devletin imkanlarında inisiyatif kullanan,
Bürokratlar da yemin etsinler.
Müsteşarlar yemin etsinler.
Genel müdürler de  yemin etsinler.
*
Bölge Müdürleri,
Başmüdürler,
Müdürler  de yemin etsinler...
*
Dedim ya imza yetkisi olanlar.
Atama yetkisi olanlar.
İşe personel alma yetkisine sahip olanlar,
Görevlerini,
Yasalara uygun olarak yapacaklarına,
İltimas yapmayacaklarına.
Devletin menfaatleri doğrultusunda ihaleleri gerçekleştireceklerine,
Yemin etsinler.
*
Dinine,
İmanına,
Çocuklarının başı üzerine yemin etsinler.
İyi çok iyi olur...

DİLENMEK AÇ KALMAKTIR

İstanbul'da bir kadın dilencilik yapıyor.
Kadın zabıtalar tarafından götürülüyor.
Üzerinden:
110 lira nakit para.
Kolunda 40 bin lira civarında değeri olan burma bilezikler ve bankada kendi hesabında,
43 bin lira parası olduğu öğreniliyor.
*
Yapma be kadın,
Ayıptır!
İnsaf...
Zengin olmak için dilenilmez.
Sana acıyarak para verenlerin belki de yüzde 90'ı senden fakirdirler.
*
Öyle ya,
Bankada paralar...
Kolunda bilezikler.
Ama "Fakirim" diyorsun.
Yardım istiyorsun.
Dileniyorsun...
*
Oysa dilenmek, aç kalmaktır.
Karnını doyurmak içindir dilenmek.
Dilenip, bankalara para yatırmak,
Kollarına bilezikler takmak  değildir.
O zaman bu başkalarını ahmak yerine koymaktır.
Ve bu da fena halde haramdır ve günahtır be kadın!

ALEV ALEV YANDI IŞIL IŞIL AÇILDI

Nayla Cafe Restorant ,
Müşterileri tarafından çok  benimsenen bir mekandı.
Bir yaz sabahı saat 06 suları telefonum çaldı.
Arayan işletme müdürü Şenol Doğan,
"Abi yanıyoruz...
Nayla yanıyor!" dedi.
Derhal olay yerine gittim.
Yangın devam ederken, itfaiye mensupları söndürme çalışmalarını yürütüyorlardı.
Ama nafile.
*
Aradan aylar geçti...
Nayla kısa sürede  eskisinden çok daha klas bir mekan haline gelmiş.
Patron ve çalışanlarla sohbet ettik.
Recep Bey yaşananları anlattı.
Vefasızlıklara vurgu yaptı.
Ama, Ortahisar Belediye Başkanı Ahmet Metin Genç hariç.
"O hep yanımızda oldu.
O koşullarda çok duygusal oluyor insan.
Eşini/dostunu, makam büyüklerini gözü /gönlü arıyor insanın.
Ama dedim ya, makam büyüklerimiz çok meşgul olmalıydılar ki,
Derdimizi fark etmediler bile..."
*
Recep bey, bu süre zarfında bir kaç çalışanı hariç, tüm çalışanlarıyla yeni Nayla'da hizmete devam ediyorlar.
"Nasıl başardın" dedim.
"Karşılıklı fedakarlıklarla." Dedi Recep Bey.
Evet, Nayla'nın marka haline gelmesinde personel tercihi  yapan,
Patron Recep Çelik'i,
Her daim eşinin en büyük yardımcısı olan eşi,
Esin Hanımı ve Sevgili evlatları Ferdi Furkan Çelik'i ve Nayla'ya önemli bir  kimlik kazandıran Müdür Şenol Doğan'ı  ve tüm personeli  gönülden kutluyorum.
Ayrıca bu İşveren/iş gören dayanışmasının,
Tüm sektörlere örnek olması diliyorum.

FIKRA

Bir deli hastanesinde bir doktor, hastalarını test etmek için onları susuz bir havuza götürmüş ve: 
-Kardeşlerim, haydi havuza girin demiş.  
Bütün deliler havuza atlamış.  
Ancak bir tanesi atlamamış.  
Doktor akıllandı herhalde diyerek havuza atlamayan deliye sormuş: 
-Neden atlamadın?  
Bak diğer arkadaşların atladı. 
Deli: 
-Atlıcam ama havuz çok kirli.Demiş.