Hazreti Ali ne güzel söylemiş: “Başını daima dik tut. Başı eğik olanın celladı çok olur. Galatasaray ile oynanan kupa maçının ardından, sosyal medyada Başkan Ertuğrul Doğan’a yönelik eleştirilerin dozu kaçtı. Eline klavyeyi alan, kendini teknik direktör, yönetici sanan ukalalar, Başkan’a istifa çağrısında bulunuyor.

Hadi oradan! Bu kulübe ekmek kırıntısı kadar katkısı olmayanlar, avını bekleyen aç sırtlanlar gibi pusuya yatmış, fırsat kolluyor. Başkan Doğan’dan önceki başkanları gördük Bankalara esir ettiler, giderken kimisi hepsi ceplerini doldurup gittiler. Kimisi hacizli olan şirketini Trabzonspor sayesinde kurtarıp sonra kulübü borç batağında yüzdürdüler.

Oysa gerçek tablo çok net: Trabzonspor’un başındaki adam, Ertuğrul Doğan, sadece maç kazanmaya değil, kulübün geleceğini inşa etmeye çalışıyor. Savaş veriyor, mücadele ediyor. Yalnız değil ama çoğu zaman yalnız bırakılıyor. Gecesini gündüzüne katıyor, geçmişten devraldığı borç yükünü eritmek için adeta gövdesini ortaya koyuyor.

Bugün Süper Lig’de pek çok kulüp futbolcusuna maaşları ve primleri ödeyemezken, Galatasaray ile oynanan kupa finali maçı öncesi futbolculara toplam 15 milyon prim ödemesi yapıldı. Trabzonspor’da tek bir oyuncunun alacağı kalmamış durumda. Üstelik bu ödemeler günü gününe, hatta öncesinde hesaplara yatıyor. Böyle bir düzen, böyle bir disiplin kolay kurulmaz. Başkan Doğan, geçmişin mali enkazından güven dolu bir ortam çıkarmayı başardı. Âmâ ya karşılığı? Sahada ne görüyoruz? Ruhu kaybolmuş, vurdumduymaz bir takım!

Başkan emek veriyor, ter döküyor, kulüp için gecesini gündüzüne katıyor. Ama sahadakiler sanki Trabzonspor formasını değil, rastgele bir takımın formasını taşıyor. Bu kadar umursamazlık, bu kadar ilgisizlik kabul edilemez! Bu şehir, bu forma, bu taraftar; sahada onurla savaşan, formaya sadakat gösteren futbolcuları hak ediyor!

Sayın Başkan…
Unutmayın: Fazla iyilik bazen maraz doğurur. Artık neşteri vurmanın zamanı geldi. Kimseye acımayın! Trabzonspor formasını layıkıyla taşımayan, armaya sadakat göstermeyen, mücadele etmeyen kim varsa; yolu açık olsun!

Bu kulüpte emek, alın teri ve karakter esastır. Siz buna inanan bir yöneticisiniz ve milyonlar sizi bu yüzden destekliyor. Sizleri bu futbolcuların üzmeye hakkı yok. Gerekirse sahaya gençlerle çıkalım, ama haysiyetli çıkalım! Trabzonspor armasını sırtına geçiren herkes, alın teri dökmek zorunda. Dökmeyene yer yok!

Sezon sonunda neşteri korkusuzca vurun Sayın Başkan. Bu şehrin çoğu sizin mücadelenizin farkında, gözünüz arkada kalmasın.

SİKAN NEDEN KULÜBEDE OTURUYOR?

Trabzonspor’un Bodrumspor ile oynadığı maçının kadrosu açıklandığında, gözler ister istemez yedek kulübesine kaydı. O kulübede, Shakhtar Donetsk ile Şampiyonlar Ligi tecrübesi yaşamış, Avrupa’nın devlerine karşı forma giymiş bir isim oturuyordu. Sikan fiziksel gücü ve bitiriciliğiyle gelecek vadeden bir santrfor. Fakat Trabzonspor’da sezon başından bu yana ciddi süre bulamıyor. Son Bodrum maçında da Sikan yerine yaş olarak futbol kariyerinin son diliminde olan Nwakaeme’nin sahte 9 rolünde sahaya sürülmesi, Fatih Tekke’nin tercihi olarak dikkat çekti. Bununla da kalmadı; sezon genelinde performansı beklentinin altında kalan Cham, Ozan, Draguş ilk 11’de sahadaydı.

Peki neden?

Bu tercih, sadece bir taktik anlayış meselesi mi, yoksa perde arkasında başka dinamikler mi var? Fatih hoca ile Sikan arasında soğuk rüzgârlar mı esiyor? Bu soruyu sormak artık kaçınılmaz hale geldi.

Sikan gibi bir oyuncu, yalnızca genç olduğu için değil, aynı zamanda tecrübeli olduğu için de değerlidir. Avrupa arenasında forma giymiş bir forvetin Trabzonspor’un ileri uç alternatifleri arasında kendine yer bulamaması, zor bir durum. Bu noktada, ya Sikan fiziksel ya da mental olarak hazır değil ki bu kulüp tarafından net şekilde açıklanmadı, ya da teknik heyet onu görmezden mi geliyor?

Nwakaeme’nin yaratıcı oyunuyla fark yaratabileceği doğru; ancak onu çizgiden alıp santrfor olarak kullanmak, hem oyuncunun verimini düşürüyor hem de takımın hücum dengesini bozuyor. Draguş ise ne yazık ki bugüne kadar bu formanın ağırlığını taşıyabildiğini gösteremedi. Hem kim veya kimler tarafından alındı. Ozan Tufan geldiğinden beri bir istikrar göstermiyor.

Bu bağlamda sorulması gereken soru şu: Fatih Tekke Sikan’ı neden on birde oynatmıyor?

Eğer ortada sportif değil, kişisel sebepler varsa bu Trabzonspor’un geleceği adına ciddi bir sorundur. Kulüpler, yıldızlarla değil, doğru planlamayla ayakta kalır. Sikan gibi bir oyuncunun göz ardı edilmesi, hem oyuncunun gelişimine ket vurur hem de kulübün vizyonunu sorgulatır.

Trabzonspor, geleceğini inşa edecekse; saha dışı kırgınlıkların, taktiksel önyargıların ya da kişisel tercihlerle harcanan potansiyellerin önüne geçmek zorundadır. Aksi halde bir gün, kenarda bekleyen Sikan’ların başarı öyküsünü başka formalar altında izleriz.

BU MENAJERLERİ KULÜBÜN İÇİNE DEĞİL, ETRAFINA YANAŞTIRMAYIN

Trabzonspor son yıllarda sahada yaşadığı zorlukların birçoğunu ne rakip takımlara, ne şanssızlıklara ne de taraftara borçlu. Bu kulüp, en çok hakem kararlarından, menajerlerin dayattığı oyunculardan ve temsilcilerin yazdığı özenle hazırlanmış ama içi boş raporlardan zarar gördü.

Bu şehir futbolun doğduğu topraklardan biri. Trabzon, yetenekli gençlerin fışkırdığı bir futbol ocağı. Ancak biz yıllardır Avrupa’da miadını doldurmuş, futbola katkısı kalmamış, adeta “çürük elma”ya dönüşmüş futbolcuları yüksek maliyetlerle kadromuza katmaya devam ediyoruz. Neden? Çünkü menajerler ve sözde scout ekipleri, ellerindeki bağlantıları ve ticari ağlarını kulübün sportif aklının önüne koyuyor.

Bugün Avrupa’daki başarılı kulüplere bakın. Scout sistemleri birbiriyle entegre çalışır. Oyuncu izleme, performans analizi ve potansiyel değerlendirmesi profesyonellik içinde yürür. Bizde ise bir menajerin önerisi, kulüp için "yol haritası “na dönüşüyor. Sonuç? Sahada verim alınamayan, takıma yük olan, milyon dolarlar harcanmış oyuncu profilleri...

Başkan Ertuğrul Doğan ve Asbaşkan Zeyyat Kafkas bu konuda artık çok daha temkinli olmalısınız. Sütten ağzı yananların, yoğurdu üfleyerek yemesi kaçınılmaz. Bu şehir, menajerlerin pazarlamacı zihniyetinden, scout ekibinin defolu seçimlerinden, raporla pazarlanan hayal tacirlerinden bıktı.

Yeni sezonda yönetimden beklentimiz çok net: Bu kulübün kapılarını o menajerlere ve temsilcilere kapatın. Oyuncu önerilerini dikkate almayın. Onları kulübün içine değil, yakınına bile yanaştırmayın. Bu kulüp, kendi aklıyla, kendi vicdanıyla ve bu şehre yakışır şekilde yeniden ayağa kalkmalı.

Yeter artık... Bu şehrin çocukları var, bu kulübün karakteri var!

TFF VE PFDK İNTİKAM ALIYOR

Türkiye’de futbol sadece sahada oynanmıyor; bazen masa başında atılan imzalar, yazılan raporlar ve verilen kararlarla şekilleniyor. Son haftalarda yaşananlar ise özellikle Trabzonspor camiasının haklı bir öfkeyle “adalet” kavramını sorgulamasına neden oluyor.

Papara Park’ta oynanan hemen her maçın ardından, Türkiye Futbol Federasyonu’nun görevlendirdiği temsilciler ve gözlemciler öyle raporlar hazırlıyor ki, adeta "ceza yazmak" için bir fırsat kollanıyor. Her maç sonrası PFDK’ya sevk edilen Bordo-Mavili kulüp, adeta disiplin kurulu nezdinde mimlenmiş durumda.

Bu durum artık futbolun doğasıyla açıklanamaz bir hâl aldı. Sahada mücadele eden değil, masa başında cezaya maruz kalan bir takım görüntüsü çizen Trabzonspor, her hafta “bu kez ne için ceza alacağız?” sorusuyla yeni haftaya başlıyor. Üstelik cezalar sadece yöneticilere veya futbolculara değil; tribünlere, taraftarlara, kulüp kültürüne kesiliyor.

PFDK’nın kararlarında istikrar değil, taraflılık algısı oluştu. Trabzonspor’a yöneltilen bu “özel ilgi”, spor kamuoyunda da rahatsızlık yaratıyor. Diğer kulüplerin benzer fiillerine göz yumulurken, Trabzonspor’un üzerine bu denli gidilmesi, artık “intikam mı alınıyor?” sorusunu akıllara getiriyor. TFF ve PFDK’nın bu tavırlarını gözden geçirme zamanı gelmedi mi? Adaletin terazisi bir camiaya bu kadar mı eğilir?

U19 GENÇLERİ RÜYADAN UYANDI GERÇEK SAVAŞA BAŞLADILAR

Evet, Avrupa rüyası güzeldi… UEFA Gençlik Ligi'nde tarih yazarak finale çıkmak, Barcelona gibi bir devin karşısına dikilmek, Trabzonspor’un adını Avrupa'nın gençlik sahnesine altın harflerle yazdırmak büyük işti. Kutlu olsun, alnınızın akıyla döndünüz. Ama o defter şimdilik kapandı.

Unutmayın, Avrupa’daki başarı size bir övgü getirdi ama aynı zamanda bir yük de yükledi. Artık herkes sizi daha fazla izliyor, rakipler sizi ciddiye alıyor, omuzlarınızdaki forma daha ağır. Avrupa'nın alkışları kulağınızı okşarken, ayağınız yere basmıyorsa, bu iş tehlikeye girer. Girdi de hiçbir iddiası olamayan Ankaragücü ve Antalya maçlarından üst üstte iki mağlubiyet aldınız. Bu maçları kazanmış olsaydınız rakiplerinize on puan fark atmış olacaktınız. Oynadığınız kötü futbol ile sahadan yenilgilerle ayrıldınız. Hafta sonu kendi evinizde Antalyaspor’u yenerek rüyadan uyanıp gerçek savaşa başladınız.

Önünüzde Türkiye Şampiyonluğu var. Çok değil, birkaç maç… Şuanda dört puan farkla lidersiniz kalan son üç maçınız var. Büyük bir avantaj sizde. Yüzdünüz, kuyruğuna geldiniz. Ama dikkat edin, final değilmiş gibi oynayın, bu fırsat elinizden kayıp gider. Bugün bir anlık rehavet, yarın bir ömür boyu 'keşke' demektir.

Şampiyonluk sadece yetenekle değil, karakterle, konsantrasyonla ve sahada gösterdiğiniz kararlılıkla gelir. Siz Avrupa'da neler yapabileceğinizi gösterdiniz, şimdi bu ülkenin zirvesine adınızı yazdırma zamanı. Gençsiniz, güç sizde, inanç sizde.. Ama unutmamanız gereken en önemli şey şu: Şampiyonluklar hayallere değil, gerçek mücadelelere verilir. Artık o bulutlardan inin. Şimdi sıra Türkiye’yi fethetmeye geldi!

SALİH MALKOÇOĞLU GELECEĞİN LİDERİ

Trabzonspor altyapısından yetişen Salih Malkoçoğlu, Türk futbolunun sessiz ama sağlam adımlarla gelen yeni cevheri. U19 Takımı'nın kaptanı olarak uzun süredir dikkat çeken Salih, Avrupa Gençler Ligi'ndeki performansıyla sadece Türkiye’nin değil, Inter gibi Avrupa devlerinin de radarına girmeyi başardı.

Her iki ayağını etkili kullanabilen, hava toplarında üstün, soğukkanlı ve çok yönlü bir oyuncu. Stoper ya da ön libero; nerede görev verilirse verilsin, oyunun akışını değiştirecek bir olgunluğa sahip.

Bodrumspor karşısında Fatih Tekke’nin cesur kararıyla ilk 11’de sahaya çıkan Salih, gösterdiği performansla bu formayı sadece hak etmediğini, aynı zamanda taşıyabileceğini de ispatladı. Trabzonspor camiasının genç oyunculara verdiği bu güven, sadece bugünün değil, yarının yıldızlarına da umut oluyor. Salih Malkoçoğlu… Sadece bir maçlık parıltı değil; bu ışık, uzun yıllar yanacak gibi…

KARADENİZ’İN GÜÇLÜ SESİ KAPTAN YILMAZ

Trabzon’un kültürel zenginliğine önemli katkılarda bulunan, Karadeniz müziğinin sevilen ismi Kaptan Yılmaz, sahnelerde yıllardır fırtına gibi esiyor. Yalnızca sesiyle değil, sahne performansları ve enerjik oyunlarıyla da izleyicilerini coşturan Kaptan Yılmaz, Karadeniz bölgesinin ortak değeri olarak Karadeniz müziğinde kendine sağlam bir yer edindi.

Kaptan Yılmaz’ın çıkardığı albümler ve kasetler, müzikseverler tarafından büyük ilgiyle karşılanıyor. Konserlerinde söylediği birbirinden güzel türkülerle Karadeniz’in duygusunu, coşkusunu ve yaşam enerjisini dinleyicilerine aktaran sanatçı, her konserinde salonları doldurmayı başarıyor. Sadece türküleriyle değil, sahnede sergilediği şovlarla da büyük beğeni toplayan Kaptan Yılmaz, izleyenlerine unutulmaz anlar yaşatıyor.

Sanatçı, "Beni izlemeye gelen hayranlarımı mutlu edebiliyorsam, ne mutlu bana," diyerek sahneye duyduğu sevgiyi ve dinleyicilerine olan bağlılığını dile getiriyor. Bu samimi yaklaşımıyla da halkın gönlünde taht kurmuş durumda. Trabzon’un yetiştirdiği bu değerli sanatçımıza sanat hayatında nice başarılı yıllar diliyor, Karadeniz müziğine kattığı değerden dolayı kendisine teşekkür ediyoruz.