Noel Kutlanmaz Mış…

Son Cuma hutbesinde de aynı sözleri söyledi bizim hoca: “Müslüman Noel kutlamaz?” Noel dediğin, Hz. İsa’nın doğum günü ve ne zaman? Aralık ayının 24’ünü 25 Aralık’a bağladığı gece…

Abone Ol

Kuran-ı Kerim İsa Peygamberi kabul etmiş mi, etmiş. Bu ülkede sadece Müslümanlar mı yaşıyor, elbette değil. Ayrıca bir Müslüman Noel’e de saygı duyabilir. Noel Hristiyanlık dinince İsa Peygamberin doğuşunun kutlandığı gün olarak kabul ediliyor, en azından bir Müslümanın bu saygıyı göstermesinde hiçbir beis yok…

Noel olarak kutlanan 24 Aralığı 25’ine bağlayan İsa’nın doğum gecesi. Ama yılbaşı olarak kutladığımız ise yeni yılın ilk günü.

Artık lütfen bunları birbirinden ayıralım…

“Müslüman Noel kutlamaz” goygoycularına da son bir lafım olsun.

Bu ülkede tüm kandiller ve dini bayramlar hicri takvime göre hesaplanırken ve Hz. Muhammet’in Rebiyülevvel Ayı’nın on ikinci gecesi doğduğu kuvvetli ihtimalken devri iktidarınızda durduk yere Nisan ayının son haftasını “kutlu doğum haftası” olarak ilan eden siz değil misiniz?

Sonra da bu “kutlu doğum” Fetö’nün işi deyip iptal etmediniz mi, kandırıldınız he mi?

Sizi gidi siziler sizi…

Not: Hindu değilim ama Holi festivaline de bayılıyorum, kutlanan bir etkinlik olsa ona da giderim yeminle…

SICAK YEMEK UZMANLIK ALANLARI…

Sinop ve Bayburt dolaylarından sınırlı sorumlu Selo, önceki gün çok sevdiği sosyal medyasından paylaşmış. Diyor ki, “Kent Lokantaları yerine ihtiyaçlı ailelere yemek dağıtmak daha isabetli bir durumdur. Bunu yıllarca AKP’li belediyeler hiç reklam (!) yapmadan gerçekleştirdi.”

Bırakın diyor yani halka ucuz yemek veren lokanta falan makul bir iş değil, eskiden biz sıcak yemek verirdik AKP’li belediyeler olarak. Sizde aynen öyle yapın…

Sıcak yemek işini en iyi onlar bilir, derim ben her daim.

Örnek mi, buyurun; Bizim Volkan Abi ile göreve geldiğimiz 2004-2009 yılları. Biz göreve gelmeden AKP’li Trabzon Belediyesi “sıcak yemek ihalesi” yapmış, 1 Trilyon 200 milyar (o zaman ki para) lira bedelle. Yani ay olarak her ay KDV dâhil 100 milyar müteahhitte verecekler. Biz göreve Nisan 2004’de geldik, Mart ayı faturası bile 81 milyar artı KDV.

Uzun mesele, İhaleyi iptal edemiyoruz zar zor seneyi bitirdik. Kuru gıdaya başladık. 12 aylık 250 aileye bir ay yetebilecek kuru gıda ihalesini kaça verdik biliyor musunuz? 160 milyar artı KDV. Biz bıraktık sıcak yemek dağıtmayı ama şak diye kim başladı?

Vakıflar Bölge Müdürlüğü…

Peki, bir soru daha size: o Vakıflar Müdürlüğü’nün başına o dönem kim gelmişti?

Yatacak yeriniz yok, yatacak…

YÜZDE 12,7 NEGATİF “BÜYÜYEN” TARIM SEKTÖRÜ

Düşünebiliyor musunuz bir ülkenin Cumhurbaşkanı Yardımcısı çıkıyor ve “2025 senesinde yüzde 12,7 negatif büyüdük” diyor. (AKP ve MHP koltuklarından Cevdet Yılmaz’a yoğun alkış)

Halkın zekâsı ile bu kadar nasıl dalga geçilebilir işte onun Nirvana’sı…

Ha diyebilirsiniz ki, tamam büyümüşüz işte, ha negatif ha pozitif ne fark eder. Valla o da sizin sorununuz. Ama ben bakış açısını çok sevdim Sayın Cevdet Yılmaz’ın. Geriye doğru ilerlemek, süper…

Ne günlere kaldık arkadaş, insan üzülmeden edemiyor. Ülkenin bir tarım politikası yok. 23 yılda 8 defa Tarım Bakanı değişmiş ve her gelen sözde devrim yapıyor. Tarım Bakanlığında çalışanların, tarımsal üretim yapanların dertlerini ve sorunlarını anlamak gibi bir niyetleri de yok aslında. Koltuğu olanlar koltuk derdinde, diğerleri de aldığı maaşa bakıyor.

Çiftçi ayrı bir film, çoğu cahil kalmış hatta şımarık olanları mevcut. Evet, cahil diyorum çünkü 40 senedir ekiyor biçiyor ama tarlasında kullanacağı sinek ilacını zirai ilaç bayiine soruyor. Bayii de cirosuna göre hangi firmadan Ukrayna-Tayland seyahati almışsa onu satıyor. Piyasada sahte zirai ilaçlar kol geziyor, herkes biliyor ama herkes sus pus. Evet, şımarık diyorum çünkü yıllarca para kazanıp ekip biçtiği tarladan haberi yok. İşi gücü ihtiyacı olmadığı halde sırf komşusu aldığı için daha büyük traktör almayı, borcunu ödemeden yeni araba almayı, bir sonraki seneyi düşünmeden oğluna-kızına düğün yapıp “aman n’olacak seneye öderim” demeyi alışkanlık haline getirmiş.

Bunlar iyi günler beyler, iyi günler.

Her geçen sene daha kötü olacak haberiniz olsun, eserleri ile övünsün iktidar.

İyi ki “pozitif küçüldük” demedi Sayın Yılmaz, kafa kalmazdı bizde…

KENDİNE ÖZEL KANUN ÇIKARTAN VEKİLLER…

Yeni yılda hayırlara vesile olsun!

Meclis; Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun çerçevesinde Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi Kapsamında Ulusal Yetki Alanı Dışındaki Alanların Deniz Biyolojik Çeşitliliğinin Korunması ve Sürdürülebilir Kullanımı Anlaşması’nı onaylamış. Bizim Koç’ta “çok uygundur” demiş. Bu yasanın hangi denizciler (Armatör) için Resmi Gazete’de yayımlandığını bilmek için çok düşünmek gerekmez!

Ama bunlardan önce bir başka vekil daha vardı, Balta. Hani Çevre Bakan Yardımcısı iken Kentsel Dönüşüm Kongresi’nde “10. Yıl Marşı’na takılıp kalan insanlar, ‘Ana yurdu dört baştan ördük’ falan diyen insanlar bu memlekette bir tren rayı bile bir yerlere döşememişler” diyerek Cumhuriyete kinini ortaya koyan hatta mecliste ayağında hiçbir iz yokken “CHP’liler beni ısırdı” diye de bağıran Trabzon vekili Muhammet Balta. Ardından bakan yardımcısı iken ne yaptı biliyor musunuz bu Balta?

Gitti marketlere özel “ücretli poşet yasası” çıkardı!

Peki, ambalaj sektöründe fabrikası olan kimdi?

Gülmeyin, bak ben gülüyor muyum?

Al birini vur ötekini, sizin ürününüz hep bunlar…

BAK AYI KARDEŞ…

Gün geçmiyor ki ayılar birine saldırmasın. Geçen hafta bizim gazetede de böyle bir başlık vardı: “Yayladan ayı geçti” diye. Çaykara’ya bağlı bir yaylada yaklaşık 20 yayla evinin pencerelerini kapılarını kırmış, mutfaklarını dağıtmış ayılar.

Bu maganda barzolar işi azıttı, kimden buluyorlar bu gücü anlamıyorum.

Hani ülkede adalet yok diyeceğim, olsa bunların burnundan fitil fitil getirse falan diye ama biz de adaletten mahrumuz arkadaş. Medeni bir ülkede olsak ayı karnı acıktığı zaman yemek yiyebilmek için, yemeğe ulaşabilmek için kendisine yol açar. Yemeğini yediğinde basar gider. Pencereleri bizim ellerimizi kullanabildiğimiz gibi kullanabilse onu da yapmaz kırmaz yani. Efendice gelir dökmeden saçmadan kırmadan yer ve gider.

Ama ortam karıştı, o kadar şehirde de ayılarla karşılaşıyoruz ki hangisi insan hangisi ayı fark edilmiyor.

Trafiğe çıkın görün, valla ne ayılar var ne ayılar…

Yavaş yavaş kente doğru yol alan ayılara sesleniyorum; derdiniz ne sizin oğlum?

Biz içimizdeki ayılarla uğraşamıyoruz bir de sizinle mi uğraşacağız?

Devlet ıslah etsin sizi…

YÜZYILIN İCADI NEDİR?

Kimi elektrik diyebilir, kimi telefon.

Bilgisayar, uçak, internet diyenlere de katılıyorum.

Ben biraz sade olacak ama etraflıca düşünüldüğünde sizde anlayacaksınız ki mihenk taşı “kalem” dir. İnsanoğlunun uygarlığı ve gelişimi için bundan daha büyük bir icat yoktur derim ben.

Kalem sadece bir cisimden ibaret değildir. Yeri geldiğinde dil susar, kalp susar, gözler susar ve o konuşur. Dile gelir, dile getirir…

Bazen sadece ona bırakırsan bedenini izlersin işte tüm yazılanları, çizilenleri. Sanki sendeki tüm duyguları, düşünceleri hissetmişçesine döker bir kâğıda ve seni senden alır götürür uzaklara…

İşte o zaman anlarsın ki “kalem” sadece kalem değildir, bir insanın benliğinin hayattaki hatırlayışıdır.

Anlayana…