Okullar yeni eğitim-öğretim yılı için açıldı. 18 milyon çocuk ve gencin yer aldığı bu devasa eğitim sistemi, Türkiye’nin en önemli davası olarak değerlendirilmelidir. Ne yazık ki, bu durum anlaşılması gerektiği gibi anlaşılamamaktadır.
Okullar ne iş yapar?
İnsan mı yetiştirir? Bir üst eğitim kurumuna girecekler için testler mi çözdürür?
Çok test çözen çocuğun az test çözen çocuktan değerli olduğunu kabul ediyorsak, o zaman okulların asıl işlevini gözardı ediyoruz demektir.
Okullar, insan yetiştirme düzeninin en önemli ayağıdır. Devlet, okullar marifetiyle geleceğinin teminatı olan insanları yetiştirmek üzere “okul” denilen kurumu kurdu ve her geçen gün bu kurumu her yönden zenginleştirmek için çaba sarfediyor. Ama burada bir sorun var: Okullar insan yetiştirme misyonunu unutmuş görünmekte, yetişmekte olan neslin salt zihinsel gelişimi ile meşgul olmakta, insanın diğer boyutlarını, işin değerler boyutunu maalesef ilgi alanı içerisine koymamaktadır.
Şöyle bir soru ile demek istediğimizi netleştirelim: Okula giden bir çocukla, okula gitmeyen bir çocuk arasında “insan olma” bakımından bir fark var mı? Ya da okul, çocuklarımızı daha insancıl, daha sosyal, daha vatanperver, vb. yapabiliyor mu? Bu ve benzeri kritik sorular, okulu kurup yönetenlerce cevaplandırması gereken önemli sorular olarak değerlendirilmektedir.
Çocuğumuzun “iyi insan” olması bizi mutlu etmiyor da, çocuğumuzun “iyi(!)” bir okulu kazanması bizi mutlu ediyorsa, burada önemli bir sorun var demektir.
Yaptığı iş üzerinde düşünen tek varlık insandır; düşünen, konuşan, tartışan ve hayatiyetini sosyal bir ortam içerisinde geçiren tek varlık insandır. Okullar, öncelikle insanın bu özelliklerini geliştirmek ve mümkün olan en üst seviyeye çıkarmakla yükümlü olmalıdır. Sınıfında konuşmaktan ve düşünmekten korkan öğrencinin düşünen bir insan olmasını nasıl bekleyebiliriz? Tartışma kültürümüzün olmamasında okulların bir sorumluluğu yok mu? Şehrin ortasında nara atan bir insanın duygusal eğitim aldığını iddia edebilir miyiz? Okullarda duyguların eğitimi ile ilgili nasıl bir yol izliyoruz? Duygularını eğitmediğimiz bireylerin çok para kazanmalarının, ailesine, ülkesine ne faydası olabilir? İnsan çok boyutlu bir varlıktır ve boyutlarından herhangi birinin gelişmemesi -duygusal, sosyal, vb.- bireyin kişiliğinin gelişmemesi anlamına gelir. Kişiliği gelişmemiş nüfus, ülke için avantaj olmaktan çok problem kaynağı olmaya adaydır.
Sözün özü; yeni bir eğitim öğretim yılına girerken, okulu yönetenler, eğitimciler, okulun “eğitim” boyutunu öncelemeli, okulun “öğretim” misyonu eğitimden sonra gelmelidir. Ülkesini sevmek, öğretim boyutu ile ilgili değil, eğitim boyutu ile ilgili bir durumdur. Ülkesini sevmede sorunu olan yüksek puanlı insanlar yetiştirmektense, ülkesini seven ama puanı o kadar yüksek olmayan insanlar yetiştirmek daha iyidir. Elbette ki, hem yüksek puanı olan, hem de ülkesini seven insanlar yetiştirmek hepimizin arzusudur. Ne var ki, okullarda uzun zamandan beri dikkate alınmayan “eğitimin” öncelenmesi, ülkemizin “maarif davasının” en temel sorunu olarak değerlendirilmektedir.
Yeni dönemde yeni Türkiye’ye yakışan “yeni bir eğitim” anlayışını hayata geçirmek için hepimiz elbirliği ile çalışmak zorundayız…
Yeni eğitim-öğretim dönemi herkes için, özellikle de geleceğimizin teminatı olan çocuklarımız için hayırlı olsun…
Çok Okunanlar
Avrupa Kulüpleri Onun İçin Sıraya Girdi: İtalyan Devlerinden Yakın Takip
Trabzonspor Zirveye Yürürken Algı Operasyonları Hızlandı
Trabzonspor’un Yeni Hedefi Bakın Kim? Üç Bölgenin İlacı Olabilir
Trabzonspor’un Konyaspor karşılaşmasında ikinci yarıda oyuna dahil olan Danylo Sikan, Nasıl bir performans sergiledi?
Fatih Tekke’nin Okay Israrı Krize Dönüştü: “Her Gece Rüyasında Geriden Oyun Kuruyor”
Fatih Tekke’nin “1 Günlük Sözleşme” Sözü Tartışma Yarattı: “Her An Bırakabilirmiş Gibi…”