Jean jacques Rousseau hiç okula gitmedi, ama görüşleri, çağdaş eğitimin biçimlenmesinde çok büyük etkilere neden olmuştur. Buradan okul olmadan da filozof olunabilir sonucunu çıkarmak da mümkün. Bu yazının amacı “okulsuz toplumu” savunmak değil tabii.
Demem o ki, okul misyonunu yerine getirmede çok da başarılı olamadı. Bizde de okul, Cumhuriyet’in aydın insanını yetiştirmek ve rol modelleri öğretmen olan bir toplum yaratmak amacıyla kurgulanmıştı. Okulun bu amaca ulaştığını söylemek için çok iyimser olmak gerekir. Çünkü okulu çağın “iyi insanını” yetiştirip, yeni nesiller yaratmak üzere inşa etmek istediğimiz halde böyle olmadı. Okulun şu anda en önemli sorunu sanıldığı gibi, seçilmiş öğrenciler ve öğretmenleri olan “nitelikli bir okul” olmaması değil, okulda eğitimin değil de “öğretimin” öne çıkarılmış olmasıdır. Gerçi eğitimin bu sorunu her zaman var idi, ancak günümüzde bu sorun her haliyle daha açık bir şekilde ortada durmaktadır. Nitekim Gazali de bu soruna dikkat çekmek için şöyle söylüyordu:
“Çocuğun eğitiminin sadece öğretimine ihtimam göstermekle olmadığını, en azından öğretim kadar önemli, diğer pek çok yönlere şamil olduğunu velilerin bilmesi gerekir.” Bu cümle günümüzde çok daha güçlü bir şekilde vurgulanarak, okuldaki eğitim sorununa dikkat çekilmedikçe okulun esas işlevine dönebileceğini sanmak fazla iyimserlik olacaktır. Jean jacques Rousseau, meşhur eğitim kitabı Emil’de, “Çocuklara öğretilecek yalnızca bir bilim vardır, o da insan görevlerinin bilimidir.” Bunun anlamı, ‘eğitim çocuğa hayatı öğretmesi gerekir.’ demektir. Eğitimin “çocuğun insan olma süreci” olarak tanımlanması, çocuklara insan olma görevlerinin bilimini okutmayı zorunlu kılmaktadır.
Okul hayata hazırlanılan mekân değilse, okul herkes için özellikle çocuklar için bir yük olmaya mahkûmdur. Nitekim bugün olan biten tam da budur. Okulu sevmeyen çocuklar hepten haksız mı? Okulun sevilecek nesi var? Gerçekten biz yetişkinler, her gün 8 saat okul sıralarında, resmi bir ortamda durmak zorunda kalarak, bir şeyler öğrenebileceğimize inanıyor musunuz? Bizim yapamadığımız işi çocuklarımızdan istemekte haklı mıyız? Kaldı ki öğrendiklerimizin hayatımızdaki yeri ne kadar? Lise yıllarında öğrendiğiniz hangi bilgi ile hayatınızı kolaylaştırdığınızı düşünüyorsunuz? Okullarda sınavlar bitince okulun bittiği akla geliyorsa, okulun insan görevleri ile ilişkisizliği ortaya çıkmıyor mu? “En kıymetli okul, bir üst öğrenime en çok puanlı öğrencileri gönderen okuldur.” anlayışı yerine, “En kıymetli okul, en çok ‘iyi insan’ yetiştiren okuldur.” anlayışı söz konusu olmadıkça, okullar işlevsiz olmaya devam edecektir.
Yani okullar hayatı öğretmemeye devam edecektir. Eğitim, okul denilen kurumlarda yetişmekte olan çocuk ve gençlere eziyet edilen mekânlar olmaktan bir an önce kurtarılmak zorundadır. Okulunuzun “nitelikli” olup olmadığının testini M.E.B.’nın tespitine göre yapmak yerine, kendi tespitlerinize göre yapmalısınız. Yetiştirdiğiniz çocuk ve gençler, eğitimden ne kadar nasiplendi? Yetiştirdiğiniz insanlar, milletin silahını millete yöneltenlere karşı koyacak bir milli duruş sergileyebiliyor mu? Unutmayın 15 Temmuz’da tankların üzerinde silahları millete çevirmiş olanlar “nitelikli okullardan” mezun olmuş, yabancı dil bilen, yüksek puanlı öğrencilerin büyümüş hali idi. Tankların önünde duranlar da Ömer Halisdemir gibi, genellikle lise mezunu, üniversiteye girecek puanı alamamış asker olanlardan oluşuyordu. Şimdi çocuğunuzun hangi grupta olmasını istersiniz? Okulu yeniden inşa etmek zorundayız. Yoksa bu haliyle daha çok yazıp-bozmaya devam edeceğiz.
Çok Okunanlar

Galatasaray, Kendi Tuzağına Düştü: Barış Alper Krizi Alevlendi

Fındık Fiyatları Güncellendi! Karadeniz’de İl İl Fiyat Tablosu Açıklandı

Ounahi İçin Dev Rekabet: Trabzonspor ve Barcelona Karşı Karşıya

Trabzonspor’da Samsunspor Hazırlıkları Başladı, O da Sahalara Döndü

Bölgesel Amatör Lig’de Kriz: 21 Takım Katılım Payını Yatırmadı, Ligden Çekildi

Trabzonspor’dan Sürpriz Transfer Hamlesi: Tiago Palacios Gündemde!