Okul ailenin bir uzantısıdır. Eğer tüm ana-babalar, çocuklarının eğitimini üstlenebilse ve onları yaşam sorunlarını çözmeye yönelik olarak uygun bir biçimde donatabilse, okullara gerek kalmazdı.
Bunun için okul çocuğun kişi olmasında ikincil bir araç olarak değerlendirilir. Pandemi süreci, çocukların sosyalleşmesinde okulun ne kadar gerekli olduğunu bize gösterdi. Bu süreç, aynı zamanda, ailenin, çocuğun sosyalleşmesinde ne kadar çaresiz olduğunu da ortaya koydu. Geçmişte çocuklar neredeyse tamamen aile içinde eğitilirdi. Modern devlet öncesinde toplumlar, bütün kamusal ihtiyaçlarını aileler marifetiyle karşılamaya çalışırdı. Türklerde de çocuklar ailelerde eğitilirlerdi; erkekler babaları gibi, kızlar da anneleri gibi yetiştirilirdi.
Modern devlet sonrasında kamusal ihtiyaçların çeşitlenmesi, aileleri, bu eğitimin altından kalkamaz duruma düşürdü. Artık eğitim, devletin topluma sunduğu önemli bir kamusal ihtiyaç olarak kabul edilmeye başladı. Ailelerin ailede verdiği eğitimin özü, çocuklarının “adam” olmalarına yönelik bir hizmetti.
Okul da bireylerin öğrenmelerinden çok, “adam” olmalarını sağlama misyonu ile kurulmuş bir örgüttür. Geçmişte çocuklarını okula adam olsunlar diye gönderen aileler, okulların eğitim işlevinin farkındaydı. Günümüzde okulların bu işlevinin çok önemsenmediğini görmek, eğitim açısından üzüntü verici bir durumdur. Oysa günümüz insanı, eğitimin beşikten mezara kadar süren bir ihtiyaç olduğunun bilincine daha çok varmış olmalıydı.
Çünkü içinde yaşadığımız yüzyılın teknolojisi, biraz eğitim görmüş, monoton işlerde çalışmaya hazır milyonlarca insan, ekmek parası için otoriteye mutlak itaat eden kişiler istemez; onun istediği sorular soran, yeni kararlar alabilen, insiyatif kullanabilen, yeni durumlarla başa çıkabilen, yeni durumlara uyum yapabilen kişilerdir; reaktif değil proaktif kişilerdir.
Bütün bu özelliklere sahip insanların yetişebilmesi için sadece örgün eğitim hizmeti yetmez, hizmet içi eğitim de işlevsel hale getirilmelidir. Bu örgün eğitim hizmeti, dünün ezberci eğitim sisteminden tamamen farklı olmalıdır. Bu eğitim sisteminde çocuk ile öğretmenin bilgiye mesafeleri aynıdır. Bu sistemde öğrencilere ders anlatmak yerini, öğrencilerle ders anlatmaya bırakmış olmalıdır. Aksi halde dünün eğitim anlayışı ile bugünün insanını yetiştirmek mümkün olmayacaktır.
Eğitimin amacı, yetişmekte olan gençleri onların yaşama sorunlarını çözmeye yönelik bir biçimde donatmaktır. Yani eğitim, yetişmekte olan bireylerin ayakları üzerinde durabilen, kendi yaşam sorunlarını çözmeye uygun bir donanıma sahip olan insanlar yetiştirme amacındadır. Günümüzde eğitim aynı zamanda, kişinin uyum yapma yeteneğini, hızlı ve sürekli değişime ayak uyduracak biçimde geliştirmeyi öncelemektedir. Bundan dolayı eğitimin, özellikle okulun, değişime ayak uyduracak biçimde düzenlenmesinin zorunlu olduğu açıktır. Geleneksel okul, öğrenmenin tek doğru yöntemi olduğu, bunun herkes için aynı olduğu varsayımına göre kurgulanmıştı. Bu yaklaşımla kurgulanan okullar, birçok birinci sınıf yazarın okulda başarısız olmasına neden olmuştur. Okulların bu yaklaşımla öğretime devam etmeleri, günümüz için imkânsız görünmektedir. Bu durum, okul eğitiminin yaşamı kolaylaştırmada daha çok işe yarayacağının ipuçlarını vermektedir.
Çağımızda bilgi, kısa süre içinde çağdışı kalmaktadır. Buna göre, gençlikte elde edilen kazanımların yaşlılıkta işlevsiz hâle gelmesi kaçınılmazdır. Günümüzde öğrenilen bilgilerin son kullanma tarihi 1-2 sene ile sınırlı olduğu kabul edilmektedir. O halde, insanın sürekli ayakta kalabilmesi için kendini sürekli güncellemesi, çağa uygun bilgilerle donanık hâle gelmesi zorunluluktur.
Günümüzün okulları, geleneksel okullardaki gibi yalnız bilgi vermekle kalmayacak, öğrencinin hangi bilgiyi nereden elde edebileceğini ve öğrencinin bilgiyi kullanma yollarını öğretmeyi ödev bilecektir. Çünkü bireyleri, öğrenen bireyler olarak yetiştiremeyen eğitim sistemleri, çağdışı kalmaya mahkûmdur. Günümüzde okullar aynı zamanda öğrenciye, eskimiş, faydasız bilgileri faydalı bilgilerle değiştirmesini öğretecektir. Okullar geleneksel okullarda olduğu gibi öğretimi öncelemeyecek, öğrenmeyi merkeze alacaktır. Bu da eğitimde öğrenmenin temel öğesi olan öğrencinin öne alınması anlamına geliyor. Böylece günümüzün okullarında öğrenci merkezli eğitim uygulanmaya başlayacaktır.