Dünya nüfusunun 2050 yılına doğru on milyara yaklaşacağı öngörülmektedir. Böyle bir tabloda tarımsal üretimde verimliliğin artırılması kaçınılmaz hâle geliyor. Mahsulleri hastalık ve zararlılardan korumak amacıyla kullanılan pestisitler modern tarımın temel araçlarından biri olarak görülmektedir. Asıl sorun bu kimyasalların yanlış uygulanması, denetimlerin yetersiz kalması ve hasat öncesi kurallara uyulmamasıdır. Bu koşullar oluştuğunda pestisit kalıntısı ürün üzerinde kalarak sofraya kadar taşı

Türkiye’de bazı dönemlerde sebze ve meyvelerde maksimum kalıntı limitinin aşılması, toplumda belirgin bir güvensizlik yaratmıştır. Bu nedenle pestisit gerçeğinin sağlık açısından ne ifade ettiğini ve günlük yaşamla nasıl kesiştiğini bilimsel bir çerçevede ele almak gerekmektedir.

Üretici Neden Bu Kimyasalları Kullanmak Zorunda Kalıyor?

Pestisitlerin temel amacı mahsulleri böceklerden, mantar hastalıklarından ve yabancı otlardan korumaktır. Dünyada binden fazla pestisit etken maddesi tarımsal üretimde kullanılmaktadır. Özellikle gıda kıtlığı riski taşıyan bölgelerde, aynı tarladan birden fazla ürün alınabilmesi için pestisitlere başvurulmaktadır.

Türkiye’nin Pestisit Kullanımındaki Yeri Nerede?

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü verileri Türkiye’de pestisit kullanımının dünya ortalamasının üzerinde olduğunu göstermektedir. Son yirmi yılda birim alandaki kullanımda yaklaşık yüzde yetmiş sekizlik bir artış dikkat çekmektedir. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin raporlarında da ürünlerin bir bölümünde maksimum kalıntı limitinin aşıldığı, önemli bir bölümünde ise birden fazla pestisit kalıntısının bulunduğu belirtilmektedir.

Dünya, AB ülkeleri ve Türkiye’de 2000-2021 yılları pestisit kullanım miktarı (kg ha-1). Kaynak: Yılmaz H, Düzenli A, Dağ MM. Dünya, Avrupa Birliği Ülkeleri ve Türkiye’de Pestisit Kullanımı ve Yasal Düzenlemeler. TÜTAD. Aralık 2024;11(3):315-330.

Türkiye’de en çok kalıntı saptanan ürünlerin biber, çilek, üzüm, domates ve armut olması dikkat çekmektedir. Bazı dönemlerde Avrupa ortalamasını aşan limit ihlalleri sorunun boyutunu daha açık biçimde ortaya koymaktadır. Ayrıca dünyada her yıl milyonlarca pestisit zehirlenmesi vakası bildirildiğini ve ölümlerin büyük bölümünün üretici ve tarım işçileri arasında görüldüğünü de hatırlatmak gerekir.

Soframıza Gelen Ürünlerde Durum Nedir?

Günlük hayatta en sık tükettiğimiz ürünlerin bir bölümü doğal yapıları gereği daha fazla pestisit kalıntısı taşıyabilen grupta yer alır. İnce kabuklu, yüzey alanı geniş ve üretim sürecinde pestisit uygulamasına daha açık olan sebze ve meyveler riskin belirgin biçimde yoğunlaştığı ürünlerdir.

Pestisitler Vücudumuzu Hangi Yönden Etkiliyor?

Pestisitlerin insan sağlığı üzerindeki etkisi maruz kalınan doz, süre ve kullanılan kimyasalın niteliği ile belirlenmektedir. Yüksek dozda kısa süreli temas bulantıdan solunum yetmezliğine kadar uzanan akut zehirlenmelere neden olabilmektedir.

Günlük yaşam açısından asıl önemli olan ise yıllara yayılan düşük doz maruziyetidir. Bilimsel çalışmalar bu tür bir maruziyetin tiroit ve üreme sisteminde bozulmalara, çocuklarda dikkat ve öğrenme sorunlarının artmasına, bazı pestisit gruplarında kanser riskinin yükselmesine ve karaciğer ile böbrek fonksiyonlarının zayıflamasına yol açabileceğini göstermektedir. Ayrıca iltihap ve oksidatif stres mekanizmaları üzerinden kardiyometabolik hastalık riskinin güçlenebileceği; bağırsak mikrobiyotasının dengesinin bozulmasıyla bağışıklık ve metabolizma üzerinde dolaylı olumsuz etkiler ortaya çıkabileceği bilinmektedir. Mikroplastiklerde olduğu gibi pestisitlerde de ortak biyolojik mekanizma, iltihap ve oksidatif stres etrafında şekillenmektedir.

Hangi Sebze ve Meyvelerde Risk Daha Yüksek?

Türkiye’de yapılan analizler pestisit kalıntılarının özellikle ince kabuklu ve yüzey alanı geniş ürünlerde yoğunlaştığını gösteriyor. Biber, domates, patlıcan, çilek, üzüm, maydanoz, dereotu, şeftali ve armut en yüksek risk grubunda yer alıyor. Bu ürünlerde pestisit geçişi çok daha kolay olduğundan yıkama ve hazırlama aşamaları kritik önem taşıyor.

Buna karşılık muz, avokado ve karpuz gibi kalın kabuklu ürünlerde yenilen kısma geçiş daha sınırlıdır; ancak bu durum bu ürünlerin tamamen güvenli olduğu anlamına gelmez. Yine de göreceli olarak daha düşük risk taşırlar.

Evde Bu Kalıntıları Azaltmak Mümkün mü?

Ev ortamında yapılabilecek en temel ve etkili uygulama bol suyla yıkamaktır. Akan su altında uzun süre yıkamak, ürün üzerindeki kalıntının bir bölümünü uzaklaştırır. Sert yüzeyli sebze ve meyvelerde fırçalama, temizliği belirgin biçimde artırır. Ürünün kabuğunu soymak, pestisit yükünü azaltmada oldukça etkilidir ancak bu işlem vitamin ve lif kaybına yol açar.

Sirkeli suyun mikrop azaltıcı etkisi bulunur fakat pestisiti temizlediğine dair bir kanıt yoktur. Ozonlu veya iyonize su sistemlerinin pestisit kalıntısını azaltmada etkili olabileceğini gösteren bilimsel veriler mevcuttur. Organik ürünlerde kimyasal pestisit uygulaması daha sınırlıdır ancak “sıfır kalıntı” garantisi yoktur. Bu nedenle organik ürünlerin de mutlaka yıkanması gerekir.

Denetim Mekanizması Bizi Ne Kadar Koruyor?

Dünya Sağlık Örgütü ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, kabul edilebilir günlük alım düzeylerini belirleyerek ülkelerin uygulaması gereken uluslararası kalıntı limitlerini tanımlamıştır. Avrupa Birliği, tarımsal kimyasal yükü azaltmak amacıyla 2030 yılına kadar pestisit kullanımını yarıya indirmeyi hedeflemektedir.

Türkiye’de ruhsatlandırma süreçleri, kalıntı limitleri ve iyi tarım uygulamalarına ilişkin bir mevzuat yapısı bulunmaktadır. Ancak denetim sıklığının artırılması, üretici eğitimlerinin güçlendirilmesi ve kayıt sistemlerinin geliştirilmesi gerektiği açıktır. Uzun vadede kalıcı bir iyileşme sağlanabilmesi için biyolojik mücadele yöntemlerinin, biyopestisitlerin ve agroekolojik uygulamaların yaygınlaştırılması büyük önem taşır.

Bu Sorun Neden Yalnızca Tarımla Sınırlı Değil?

Pestisitler uzun yıllar tarımsal verimliliğin teknik bir detayı olarak görülmüştür. Oysa bugün çevresel kimyasalların kronik hastalıkların biyolojik temelinde önemli bir payı olduğu çok daha net biçimde anlaşılmaktadır. Kardiyometabolik hastalıklar, bazı kanser türleri, nörolojik bozukluklar ve endokrin sistem üzerindeki etkiler bu maruziyetle ilişkilendirilen başlıca alanlardır. Bu nedenle pestisit konusu yalnızca tarımsal üretimle sınırlı değildir. Halk sağlığının, klinik tıbbın ve çevre bilimlerinin ortak sorumluluk alanına giren çok boyutlu bir meseledir.

Sağlıklı Bir Sofra İçin Ne Yapmalıyız?

Pestisitler modern tarımın bir parçası olmaya devam edecektir ancak yanlış kullanım toplum sağlığını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle sağlıklı bir sofra, yalnızca tüketicinin dikkatine bırakılacak bir konu değildir. Etkin bir denetim sistemi, bilinçli üretim süreçleri ve güvenilir bilgi kaynaklarına erişim, gıda güvenliğinin temelini oluşturur. Üreticinin doğru yöntemleri benimsemesi, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve tüketicinin bilinçli tercihler yapabilmesi, daha güvenli bir geleceğe giden yolun vazgeçilmez adımlarıdır.