Tanrı katında, insan diye yaratılıp, akıl ile donatılıp, kullanması için Dde irade verilenler, akıl baliğ olduktan sonrasının hesabını sevap ve günah hanesine yazılanlarla ile öyle veya böyle verecekler.

Ama bunların içinden bazıları, “Dün dündür, bugün de bugün” diyerek hesabı vermekten kaçabileceklerini sanmaları, ben diyeyim “gaflet ve delalet”, siz söyleyin “ahmaklık” değil de nedir?

Örneğin, dün binlerce masumu katledenleri; “PKK Terör Örgütü” diye adlandıranlar, bugün “Terörsüz Türkiye” hesabına bunları salt bir insan hakları kuruluşu imişcesine sadece; “PKK” diye zikretmelerine ne diyeceğiz?

Ne mi diyeceğiz?

Kıssadan hisse:

Önceki gün bir toplantı vesilesi ile birkaç kişi sohbet ederken, iş Filistin’de katliam yapan İsrail’e gelince, doğal olarak bir arkadaş “Siyonist Terör Örgütü” ibaresini kullandı.

Bir diğeri ise Türkiye’de yapılan katliamları hatırlatarak; “PKK Terör Örgütü gibi” ifadesini kullandı.

Tam o sırada bir başkası; “Öhööö! Öhööö” ederek, “PKK diyeceksin. Terör örgütünü ilave etmeyeceksin. Yoksa…” diye gülerek düşündürdü!

VAN’DA UÇURUMA ATILAN ADALET!

Hukuk babanın oğlu Hakim, arkadaşı Adalet’i ararken, yolda rastladığı Nasreddin Hoca’ya;

“Adalet’i gördün mü? diye sormuş.

Hoca; “Az önce uçurumdan aşağıya attılar” cevabını vermiş.

Anadolu karış karış gezmiş, Hoca Nasreddin, kıssadan hisse alınması gereken bu vakayı, sanırım Van’da yaşamıştı.

Cevabı da şunun içindi:

Arsinli hemşerim, akrabam Erhan Öksüzoğlu’nun eşi Ümran Öksüzoğlu’nu 4 ay önce hayattan koparan 16 yaşındaki ehliyetsiz sürücüyü yaptığı kaza sonrası tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakan adaletin “sözde!” kaldığı acı gerçeğini hatırlatmak içindi!

CEP TELEFONUNU “EL” YAPARSANIZ…

Birkaç kez, ahali dikkate alır, kaza olmamasına katkımız oluruz diye yazmıştık.

Önceki gün en ilgincini de yaşayınca, “Gel de bir daha yazma bakayım!”

Şair Orhan Veli’nin (1914-1950); “Bir elinde cımbız, bir elinde ayna. Umurunda mı dünya!” dizelerini hatırlatırcasına Trabzon’un Pazarkapı mevkiindeki kontrollü geçişe imkân veren yaya geçidinde bayanın biri, “Bir elinde çantası, bir elinde cep telefonu” sağına soluna bakmadan yola atladı.

Karşıdan gelen ve “Bir elinde direksiyon, diğer elinde cep telefonu” olan sürücünün kullandığı otomobil de kadına çarpmaya ramak kala canhıraş bir fren ile durabildi.

Eeee, sadece araç ve yaya trafiğinde değil ki garabet!

Kullanılmadığında bile cepte değil, elde bulundurulan bir telefon taşıma şeklini, “Aynı anda iki işi birden yapmayı beceremeyenlerin çoğunlukta olduğu bir toplumda” uygular iseniz, “yanlış kafa ile doğru iş yapmaya çalışanlara” benzersiniz!

Yanlış kafa ile doğru iş de yapılamayacağına göre…

TAŞACAK BU DENİZ’E ÖNERİ…

İletişim araçlarının amacı, yani basın-yayın kuruluşlarının asıl olmasa da, tali işlevlerinden biri de toplumum doğruya yönelik bilgilendirmeye katkı sağlamasıdır "tali görev” sayılarak doğruya yöneltmeyi sağlamak, başta diziler olmak üzere medya her haliyle değilse bile toplumu çoklukla yanlışa yöneltiyor, iteliyor.

Dizilerin büyük ilgi gördüğü son yıllarda Karadeniz temalı olanlarda da bu durum hakim.

Şu sıralarda Trabzon’da çekilerek Cuma akşamları yayınlanan “Taşacak Bu Deniz” dizisinde de böylesi teşvik edici sahneler var.

Mesela, dizi de bol bol icra edilen “Havaya ateş açma, kurşun sıkma” sahneleri, gerçekte bölgede yaşanan ve onlarca hayata mal olan “Yorgun Mermi” vakalarını hatırlatmıyor mu?

O ki, kurusu sıkı ile olsa da, sanki gerçekmiş gibi ateş edilecek ise, boşa, yani korkutmaya yönelik kurşun sıkımı yere doğru yapılsa olmaz mı?

Hem de herkese örnek olacak şekilde.

O ki “Taşacak Bu deniz” den söz ettik, senaristlere bir iki önerimizi deç yapalım.

Dizilere biraz felsefe katsanız, dizideki sahnelere birkaç gerçek Karadeniz fıkraları da uyarlasınız olmaz mı?

DÜNDEN BUGÜNE

Lojistik Batum’a gitmedi ya!

Doğu Karadeniz’e, dolayısıyla yörenin merkezi olan Trabzon’a kurulması düşünülen Lojistik Merkezi, Rize-İyidere sınırları içine gitmiş.

“Değirmendere, Arsin, Sürmene-Çamburnu” derken, Lojistik Merkez’in İyidere’ye kadar gitmesi kadar tabii ne olabilir ki?

Çünkü Trabzon’da bu gibi yatırımlar için önce “Çok lüzumlu” sayılarak “Çok konuşulur.” Ondan sonra da, zaman kalırsa, uygulamaya konulur.

1965’den itibaren 20 yıl konuşulan Tanjant, 2002’den beri 10 yıl konuşulan Akyazı gibi…

“Ayinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz”ın ne demek olduğunu, başından geçen onca zayiata rağmen anlamayanların yaşadığı bir yerde, lojistik merkez İyidere’ye gitmiş, fazla mı? Dua edin sınır komşusuna kadar gitti. Rize’li hemşerilerim kapmasaydı Batum’a kadar bile gidebilirdi!

11 Ekim 2013

BİR KİTAP

Gugulumdakiler

Karikatüristliği de bulunan çok yönlü sanatçı, meslektaşımız Tamer Küçük’ün Sonhaber Yayınları’ndan neşrettiği, Yaşanan Karadeniz Fıkraları’ndan oluşan GUGULUMDAKİLER…

2011’de yapılan Avrupa Gençlik Olimpiyatları vesilesi ile yayınlanan 80 sayfalık kitaptan bir fıkra:

Yerel gazetenin yazı işleri müdürü arkadaşımız, Trabzon’u ziyaretinde tanıştığı ve kartvizitini aldığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Josef Luns’a, 4 ay sonra bayram kartı yollamış.

-“Sevgili Luns. Mübarek Kurban Bayramınızı kutlar, nice bayramlar dilerim!”

KISSADAN HİSSE

İnsan vardır fark edilmez süsünden,

Kimi farksızdır koyun sürüsünden.

Her gördüğün şekle kapılma,

İnsan anlaşılmaz görüntüsünden.

Ömer Hayyam