Bizim jenerasyondan olanlar bilirler tam 10 dalda Oscar ödüllü "Rüzgar Gibi Geçti" filmini. 1939 ABD yapımı film Clark Gable, Vivien Leigh, Leslie Howard, Olivia de Havilland, Hattie McDaniel gibi unutulmaz oyuncularla yıllar boyu hafızalara kazınmıştı.
Victor Fleming'in yönetmen koltuğunda oturduğu film Margaret Mitchell'ın "Pulitzer" ödüllü aynı adlı romanından beyaz perdeye uyarlanmış. Trabzonspor'un Alanya maçını izlerken aklıma geldi bu film. Aslında bordo mavili takımın iştahlı futbolu şampiyonluğa duyulan özlemin dışavurumu gibiydi. Geçenlerde internette okudum, adları lazım değil, dört dizinin daha fişi çekilmiş. O da bir şey mi? Trabzonspor beş on kulübün fişini ta ilk yarıda sezon finali olmadan çekti. Ne Fenerbahçe ne Galatasaray ne de Beşiktaş'ın esamileri okunuyor.
En son bir Konyaspor kalmıştı saf dışı bırakmadığı... O işi de bu hafta halletti. Konyaspor evinde Kasımpaşa'yla beraberliği son nefeste penaltıyla koparırken Trabzonspor deplasmanda Alanyaspor'u ilk kırk beş dakikada şipşak yaptı. Akdeniz'den bırakın rüzgarı "Fırtına" gibi geçerek... İki teknik adamın kurgusal çarpışmasından galip ayrılan taraf Abdullah Avcı oldu. Avcı, İtalyan meslektaşı Francesco Farioli'nin üçüncü bölgede oyun kurma isteğine etkili hücum oyuncularıyla mahal vermeyerek "cendere" taktiği uyguladı ve rakibi dar alanda sıkıştırıp hataya zorladı, nitekim bu taktiğinin semeresini dört golle aldı.
Önce Nwakaeme'nin iki golü, ardından Cornelius ve Dorukhan'ın bütünleyici sayıları... Rakip kımıldayamadı bile. Narkozun etkisiyle sağa sola koşuşan yılkı atları gibi savruk ve beyhude... Son haftaların flaş golcüsü Edin Visca devreye bile girmedi bu maçta. 5'inci dakikadan 40'ıncı dakikaya kadar maç bitti. Sonrası al gülüm ver gülüm... Bu arada, Bakasetas'ın direkten dönen füzesi, gol krallığı tacında gözü olan Cornelius'un Alanyaspor kalecisi Marafona ile karşı karşıya kaldığı anda değerlendiremediği şutu, Uğurcan Çakır'ın ayaklarıyla kurtardığı penaltı, Djaniny'nin kaçırdığı pozisyon da cabası... İkinci yarıda Abdullah hoca "şezlong" hamlesi yaptı. Hazır Alanya'ya gelmişken şöyle kış güneşinin altında boylu boyunca uzanıp D vitamini almak da olmaz diye düşündü galiba... Kaliteli ayaklarını riske etmeyerek rölantiye aldı. Efsane Ahmet Suat Özyazıcı'dan sonra müstakbel "kasketli şampiyon teknik adam" Avcı'nın maç sonrası dediği gibi, ikinci yarı itibarıyla baskı yapmadan koşu mesafesini daraltarak ikinci bölgede beklemeyi tercih etti Trabzonspor.
Oscarlık bir baş yapıta daha imza atmak üzere "Yayla Çocukları"... Süper Lig larvalarından kurulu İstanbul dukalığı bir kez daha yıkılmak üzere. Başkan Ahmet Ağaoğlu ve beyin takımının büyük özveri gösterip kurdukları ekip Abdullah Avcı komutasında, 38 yıl sonra (şike sezonları hariç) o coşkuya ulaşmak üzere... "En fazla puan toplayan, en az gol yiyen, en golcü futbolcuya sahip, en çok pozisyona giren, en başarılı teknik adama sahip olan" Trabzonspor Oscarlık bir performans sergilemedi mi sizce? Dile kolay 38 yıldır gözyaşı damlayan şehir düğün gününü bekliyor şimdi. Süper ötesi kadronun ışık hızında kurulması için canhıraş çalışan yönetime, özellikle transferler konusunda ne cebinden ne de beyninden ödün veren asbaşkan Ertuğrul Doğan'a, Trabzon'a geldiği günden bu yana futbolcularına baba şefkatiyle yaklaşan teknik direktör Abdullah Avcı'ya, sahada olağanüstü çalışarak zafer anıtına isimlerini yazdıran futbolculara, pandemi yasakları biter bitmez tribünlere koşup verdikleri destek ve yaptıkları kareografilerle Trabzonspor'un arkasındaki gizli güç olduğunu hissettiren taraftarlara ne kadar teşekkür etsek azdır.
TERLİK İSTİRAHATİNDEN DORUKLARA TIRMANIŞ!
Bir futbolcu bu kadar mı enerjik olur? Takımına bu kadar mı dinamizm katar, bu kadar mı yarar sağlar? Alanyaspor maçında attığı gol sonrası toprağı öpüp adeta şükür namazı kıldı. Bu, Trabzonspor'daki ilk golüydü.
Oysa Beşiktaş'tan geldiği ilk zamanlar eleştiri konusuydu. Bir maç yok, iki maç yok, üç maç yok... Yoklama defterinde sürekli "Yok" diye yazılanlardan biriydi. Adı "müzmin sakatlar" listesine kaydedilip günaşırı terlik istirahati alan futbolcu gibiydi. Sonra ne mi oldu? Adeta bir döndü pir döndü. O terlik istirahatli futbolcu gitmiş, takımın vazgeçilmezi olmuştu. 25 yaşındaki futbolcu teknik direktör Abdullah Avcı'nın gerek defans gerek orta saha gerekse ofans hattında sahaya koz olarak sürdüğü neferlerden biri.
Rakip oyunculara karşı tüm benliğiyle mücadele veriyor, deyim yerindeyse tekmeye kafa atıyor. Trabzonspor'un bu sezonki tek yenilgisini aldığı Antalyaspor maçında göze gelip kendi kalesine gol atmanın üzüntüsünü yaşayan futbolcu Alanyaspor maçında bu kez farklı skora katkı sağlamanın sevinciyle nazarlık bebek gibiydi. Bu gol; onun çalışkanlığının, mücadelesinin, alın terinin karşılığı olarak boynuna takılan bir madalyondu. Onun adı, Dorukhan Toköz... Namıdiğer, "Biyonik Komando"...
Eskişehir'in verimli topraklarında doğup Karadeniz'in hırçın dalgalarıyla boğuşan bir futbol yıldızı. Avcı'nın verdiği her komutu eksiksiz yerine getiriyor. Takdiri, övgüyü, kısacası her şeyi hak eden bir isim... Adı suya yazılsa bile yıllardır orada kalabilecek bir oyuncu olan Dorukhan şimdilerde kariyerinin doruklarında yürüyor. Doruklara sevdalı Trabzonspor'un forma numarası "10" olmadığı halde tipik "on" numara futbolcularından biri o.
ALAMETİFARİKA TRABZON EFSUNLU BİR ŞEHİR
Günbegün cevherler fışkırıyor bu topraklardan yeryüzüne. Keramet şehrin yağmur kokusuyla harmanlanan bereketli ikliminde mi bilinmez ama bu şehirde futbol alametifarika olmuş. "Marka delisi!" Trabzon'un marka ismi Uğurcan Çakır Trabzonspor'un gün saydığı şampiyonlukta aslan payına sahip. Onur Kıvrak'tan eldivenleri, bir daha geri vermemek üzere teslim aldıktan sonra kalesine adeta etten duvar ören Uğurcan bu sezon da harikalar yaratıyor. Alanya maçında kendisine fazla iş düşmemesine rağmen Eduardo'nun kullandığı penaltı atışında gole izin vermeyen Uğurcan istatistikleri adeta patlattı. Opta verilerine göre, yetenekli file bekçisi, bu sezon Süper Lig'de kalesine gelen son 41 şutun 36'sını kurtardı. "Meziyet yalnız kalmaz, daima komşu bulur" der Confucius. Nitekim Uğurcan'la birlikte Trabzonspor meziyet fabrikası haline geldi. İstanbul basınının antin kuntin işlerine, özellikle milli takım maçlarındaki başarısına rağmen kendisini patates yapma uğraşlarına karşın Nictze'nin "Beni öldürmeyen acı güçlendirir" düşüncesiyle yılmayan Uğurcan'ın gelecekle ilgili planları da şimdilerde medyanın dilinde. Her gün temcit pilavı gibi Uğurcan yukarı, Uğurcan aşağı... Kılı kırk yarıyorlar Uğurcan'ı çökertmek için.
Biliyorlar ki genç kaleci Trabzonspor'un sigortası... O çökerse Trabzonspor çöker. Ama dedim ya, Trabzon cevher yatağı. Şayet Uğurcan tercihini Avrupa'dan yana kullanırsa "stepne" olarak Erce Kardeşler var, Arda Akbulut var, Muhammet Taha Tepe var, bıyıkları henüz terlememiş Kağan Moradaoğlu var. Verdikçe veriyor Allah! Yönetim bu sezon şampiyonlukta kararlı olduğu gibi kulübün geleceği konusunda da azimkar. Genç dimağlar ordusu kurmak için hamle üstüne hamle yapıyor. Şunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz ki bu saatten sonra Uğurcan'ın gitmesi sorun teşkil etmez. Tabii ki camiada bunu kimse istemez ama profesyonel futbolda bu değişimlerin olması kaçınılmaz. Son olarak, bilinmeli ki İstanbul'un topu tüfeği varsa Trabzon'un da aslan yürekli evlatları var.
DİL SUSUNCA GÖZ KONUŞURMUŞ MEĞER
Selami Şahin'in meşhur şarkısında "kalbin aynası" diye nitelediği "gözler “den muzdaribim şu sıralar. Retina, iris, perde derken yaş da ilerledikçe neşter ya da lazerle kesik yeme sırası bana gelmişti. Eeeee hep futbolcular mı kesik yiyecek? O gün heyecanlıydım. Çünkü 57 yıllık yaşantımda ilklerden biriydi bu operasyon. Eşim, Enişteden öte abimiz babamız İsmail Batur, Abam, iki kardeşimlerim ve ailemizden biri olan Fatih Devlet Hastanesi Güvenlik müdürü Bülent Türkmen birlikte Fatih Devlet Hastanesi'ne yaklaştıkça daha önce kıpır kıpır olan içim kararmaya başlamıştı. Ayak tabanlarımın yayları kopmak üzereydi yürürken. "Ya gün ışığını bir daha göremezsem, ya yan etki yaparsa" gibi ameliyat öncesi klişe sorular beynimi kemiriyordu. Hastane koridorlarında ilerlerken tanıdık tanımadık herkesle selamlaştım dersem yeridir. Arkadaşlarım, kardeş diye bildiğim dostlarım, gelmişim, geçmişim hepsi odağı körelen gözümün önünde canlandı.
Fatih Devlet Hastanesinin başarılın Göz doktoru Hasan Ayyıldız, odasına girdiğimizde bizi ayakta karşıladı. Adamın yüzünden nezaket fışkırıyordu adeta. Ayyıldız'ın namını duymuştum ama bu kadar nahif, nazik, işine yürekten saygılı, alçak gönüllü, hastalarıyla abi-kardeş ilişkisi kuran bir doktor olduğunu bilmiyordum doğrusu. Aynı zamanda "hastalık hastası" bir doktor. Durun, durun! Öyle bildiğiniz hastalardan değil Ayyıldız; koyu bir Trabzonspor hastası...
Kısa da olsa Trabzonspor üzerine sohbetin belini kırdık. Şampiyonluğu şimdiden cepte görenlerden biri. Ayyıldız'ın ekibi de hani derler ya "taş gibi". Anestezi uzmanı Cenk Oral, ameliyathane sorumlusu Emel Kaplan, Sevilay (Eyüpoğlu) Hemşire... hepsi sağlık dünyasının gözüpek emekçileriydi. Lokal anesteziden sonra bana giydirdikleri kıyafetlerin damatlık mı, beni taşıdıkları aracın düğün arabası mı olduğunu hatırlamıyorum bile. Bana sinek ısırığı gelen operasyon flu spot ışıkları altında yaklaşık yarım saat sürmüştü. Bir ara gözümün feri söndü. Sonra tek gözümün bandajla sarılı olduğunu fark ettim. "Geçmiş olsun" dileklerini ileten Dr. Hasan Bey'in yorgun sesini duydum. İçimden "Bu kadarcık mıydı" diye geçirmedim değil. O gün benim "kısacık" diyerek küçümsediğim, "önemsiz bir ameliyat" diyerek basitleştirdiğim göz operasyonunun ne kadar ulvi olduğunu gözlerim sargılı kaldığı süreçte daha iyi anladım. Her şey acı bir tecrübeden ibaretmiş meğer. Bu operasyonda emeği geçen başta Dr. Hasan Ayyıldız olmak üzere, Anestezi Uzmanı Cenk Oral, Ameliyathane Sorumlusu Emel Kaplan, Hemşire Sevilay Eyüpoğlu'na, ayrıca hastanenin güvenlik sorumlusu Bülent Türkmen'e teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız
KİBİRLERİNİ CEZALANDIRDIK!
Yine özellikle bizim açımızdan çok güzel bir maç izledik. Mücadelesi bol ve karşılıklı uygulanmaya çalışılan taktikler izledik. Alanyaspor 3.üncü olmasına rağmen bize karşı hiç üçüncüymüş gibi oynamadı. Daha doğrusu taktiklerini Abdullah hocam çözdüğü için biz oynatmadık. Onlar geride pas yaparak çıkmak isteyen bir takım dolayısıyla biz de önde baskı yaparak onları hatalara zorladık. Ve sonucunda bu hatalarından faydalanarak golleri atmaya başladık. İşte lideri lider yapan oyun ve taktiksel anlayış buydu. Abdullah Hocamın zekası ve takımın çalışması burada bir kez daha karşımıza çıkıyor. Biz onların oyun anlayışını çözdüğümüzde ve onların hatalarından golleri attığımızda bile onlar aynı kibir ve azimle aynısını yapmaya devam ettiler. Sonucunda da Cornelius’un dediği gibi: “Biz de onları cezalandırdık”. Ama erken sevinmeyelim. Henüz lig bitmedi. Ayrıca daha önümüzde ziraat Türkiye kupası da var. Bu sene ligteki bütün kupalara göz koyduk. İnşallah ligde elde ettiğimiz başarıyı kupa maçlarında da başarırız…
YALISPOR’UN GURURU KEREM
Trabzon Türkiye’de sporun anayurdu. Yeter ki bu gençlerimizin elinden tutulsun iyi imkanlarda çalıştırılsın her branşlardan başarılı sporcuların çıkacağına yürekten inanıyorum. Ancak Trabzon şehri sadece futbolun dışında geri kalan sporlara pek fazla önem vermiyor. Futbol ile yatıp futbol ile kalkılıyor. Bu doğru değil. Yıllar önce İdmanocağı Voleybol takımı vardı. Türkiye birinci liginde mücadele ediyordu.
Avrupa kupası bile kazanmıştı. Ama imkansızlıklar ölçüsünde küme düştü sonra kapandı. Boksta olimpiyat ve dünya şampiyonu çıkartan bir şehir olan Trabzon’da salon sporlarına tüm takımlar eğilme başladı. Bunlardan biride küçük bir mahallenin büyük bir takımı olan Faroz Yalıspor Başkan İsmail Erkaya ‘nın koşturması ve mücadele etmesiyle birlikte Faroz Yalıspor’un ismini futbol dışında salon sporların da duyurmak için savaş veriyor.
Nitekim bunda bir nebze olsun başarılı oldu. Ocak ayı içerisinde Trabzon’da yapılan U 15 yıldız erkek Basketbol kadrosu seçmelerinde Trabzon Faroz Yalıspor kulübü sporcusu KEREM KESKİN aday kadroya seçilerek 16-20 şubat tarihleri arasında Ankara'da yapılan genişletilmiş milli takım kampına çağrılma başarısı göstermiştir. Başkan İsmail Erkaya Kerem Yalıspor’un salon sporu olan Basketbol ’da kendilerinin yüz akı olduğunu belirterek’’ Erol Önsel hocamızın Çocuklarımızın gelişimindeki üstün başarısı göstermesi bizleri onurlandırmış ve gururlandırmıştır. Bundan böyle Faroz Yalıspor salon sporlarına daha çok eğilecektir. Yeni yıldızların yetişmesi için ne gerekiyorsa yönetim olarak elimizi taşın altına koyacağız”