Bilmem farkında mısınız bu aralar “Aile” ve “Nüfus” kelimeleri biraz daha sıklıkla karşımıza çıkıyor. Hatta geçen haftalarda camilerde hutbe ve vaaz konusu bile olmuştu. Tabi bu yılın “Aile Yılı” olması dolayısıyla konu hassasiyetle işlenmeye çalışılıyor.
Bir toplumda sağlıklı aile yapılarının bulunması, o toplumun huzurunu ve refahını doğrudan etkiler. Çok şükür ki Avrupa ve diğer ülkelere göre aile yapılarımız sağlam temeller üzerine kurulu diyebiliriz fakat son yıllarda ailelerimiz özellikle sosyoekonomik nedenlerden dolayı tehlike altında.
En başta aile olabilmenin yolları tıkanmış durumda. Her şeyin paraya dayandığı, ekonomik koşulların zorlandığı şu ortamda evlenmek, aile geçindirmek, çoluk çocuk büyütmek hem maddi hem de manevi olarak gerçekten çok zorlaştı.
Tam da şu ortamda “Aile Yılı” ilan etmek ne derece doğru bilmiyorum. Geçen yıl “Emekliler Yılı” ilan edildi ama emeklilerin durumu ortada. Ailelere yeterince destek ve yardım yapılmadan böyle bir yıl ilan etmek ne derece doğru sizlerin takdirine bırakıyorum.
Türkiye’de ailelere yardım ve destek konusunda üç çocuk babası biri olarak hiç iyi bir yerde olmadığımızı da açıkça söylemek istiyorum. Eskiden işçinin bordrosunda çocuk sayısına göre verilen bir asgari geçim indirim tutarı vardı, artık yok. Üç çocuğa karşılık da devlet memura aylık bin on iki lira yardım yapıyor.
Doğumundan okul aşamasına kadar bir çocuğun masrafını buradan kalem kalem yazabilme tecrübesine sahip biri olarak yapılan yardımların mevcut giderlerin yanında devede kulak olduğunu söyleyebilirim. Şu ortamda “Nüfus artışı” ve “Aile” gibi kavramlardan bahsetmek her şeyden önce ciddiyet ve samimiyet istiyor.
Devletin aileye dönük politikalarının sadece söylem üzerinde kalması, özellikle evlenmeyi bekleyen gençlerin ve ailelerin gözünde inandırıcılığını azaltıyor. Aile yapısının korunması, sadece ahlaki değerler üzerinden değil, aynı zamanda mutlaka ekonomik değerlerle de desteklenmeli. Aksi halde gençler evliliği hayal, çocuk sahibi olmayı da büyük bir yük olarak görmeye devam edecek.
Bugün artık birçok genç, düğün masraflarını düşünürken evliliği düşünemez oldu. Evliler ise özellikle kira ve temel giderleri karşılamakta büyük sıkıntılar yaşıyor. Bu durum artık bireysel değil toplumsal bir soruna dönüşmüş durumda.
Bunun yanında boşanma oranlarının artması aslında hepimizi ilgilendiren mesele. Eğer “Aile Yılı” sadece sempozyumlar, vaazlar, afişler ve birkaç sembolik programla geçiştirilecekse, bu konuya gerçekten önem verildiğini kimseye inandıramazsınız.
Ben size en basitinden bir çözüm önerisi söyleyeyim. Her anneye en az on beş bin lira maaş bağlansın, çocuk sayısına göre de sigorta ve emeklilik hakkı tanınsın bakın o zaman Türkiye’de nüfus patlaması olur. Köyler şenlenir, şehirlerde kalabalık azalır, kiralar düşer, trafik azalır, kadına şiddet azalır; mutlu kadın, mutlu aile, mutlu bir toplum ortaya çıkar.
Sözlerime son verirken, vicdanı ve imkânı olanlar için her yazımda hatırlatıyorum, deprem ve deprem bölgesindekileri ne olur unutmayın, her daim hatırlayın. Gazze’de soykırım var, unutma, unutturma! Sağlıcakla kalın.