İş Geliştirme, Sponsorluk ve Projelerden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Serkan Neşat Soylu: Trabzonspor bir direniş, bitmeyen bir inat, büyük bir başkaldırıştır ve bu hep böyle devam edecek. Kulüp dergisindeki röportajında Trabzonspor’un kurtuluş reçetesini anlatan Soylu’nun açıklamaları şöyle;
YALNIZLIK DEĞİL AYRICALIK!
İstanbul’da doğdum, ilkokulda Ankara’ya taşındım. Ankara’da başladığım üniversite tahsilimi, İstanbul’da tamamladım. Trabzonlu ve Trabzonsporlu bir genç olarak hayatım bu iki büyük şehirde geçti. Bazıları fanatik derecede olmak üzere, aile büyüklerimin hepsi, benim gibi çok iyi Trabzonsporlu. İlk, ortaokul ve lisede çoğunlukla sınıfta tek Trabzonsporlu oldum. Bu bazılarına yalnızlık gibi geliyor olabilir ama biz Trabzonlular için hep bir ayrıcalık olmuştur. Gurbette bu ortamda büyüyen bir Bordo-Mavi sevdalısı olarak bunun keyfini yaşadım aslında. Bizim genetiğimizde var, Trabzonsporlu olmak başkaldırıyı, mücadeleyi ve farklı olmayı ifade eder. Ben de o ortamlarda gururla Bordo-Mavi formamı giyip bu ayrıcalığı yaşadım.
BÜYÜK BİR BAŞKALDIRIŞ
Küçüklüğümden beri futbolun içindeydim. Sokakta gece geç saatlere kadar süren maçların ardından amatör olarak da futbol oynadım. İlk ve ortaokul döneminde Trabzonspor’un Ankara’nın yanı sıra ve çevre illerde yapacağı maçların tarihini not alırdım. Maç zamanı yaklaşınca yaşadığım heyecanın tarifi yoktu, maçlarda hiç susmazdım. Lise zamanlarında sevda daha da büyüdü, bu kez Trabzon’a gelmeye başladım. Onlarca maça geldim, bazıları günü birlik. Özellikle rahmetli Hüseyin amcamla gittiğim Inter maçını hiç unutamıyorum. Tabii ki her insan, her taraftar, gönül verdiği takımın her zaman kazanmasını ister, ben de puan kaybettiğimizde çok üzülürdüm. Ama Trabzonspor’un ne zorluklarla efsane olduğunu iyi bildiğim için kendimi hep teselli eder, ‘Biz Türk futbolunda yeni bir sayfa açtık. Başardık, yine başaracağız’ derdim. Trabzonspor bir direniş, bitmeyen bir inat, büyük bir başkaldırıştır ve bu hep böyle devam edecek.
TRABZONSPOR BİR KİMLİKTİR
Trabzonspor, Anadolu’nun büyüğüdür. Sadece üç büyüklerin birbirleriyle rekabet ettiği bir düzende Trabzonspor’un sahneye çıkıp meydan okuması, aslında bu şehrin, bu halkın kendini ispatıdır. Bu inat, bu direnç, Trabzonspor’un ruhunu özetliyor. Benim için Trabzonspor, bir kulüpten çok daha fazlasıdır; bir kimliktir, bir dik duruştur. Trabzonlu, Trabzonsporlu olmak mücadele etmek demek. Çünkü bu coğrafyada hiçbir şey kolay kazanılmıyor. Herkesten çok çalışmalı, daha çok inanmalı ve istemelisiniz. Futbolda da, sosyal hayatta da, iş hayatında da böyle. Trabzonspor’un dev bütçeli takımlara meydan okuması, bu şehrin inancı, direnci ve ruhunu temsil ediyor. Trabzonspor bir kimlik, bir duruş sembolüdür. Ben de yol haritamı hep buna göre çizdim. Yeni bir işe atılırken, diğerlerinin büyüklüğüne değil; kendi yapabileceklerime, kendi gücüme baktım. Asla korkmadım, pes etmedim, çekinmedim ve elimden geldiğince çalıştım.
DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK!
Benim için adalet, doğruluk, hak, emek ve vefa çok önemlidir. Trabzonspor hep bu değerler üzerinden biçildi; haksızlıklara uğradı, kupası çalındı. Ama asla boyun eğmedi, hep direndi. Düşünün; dünyada başka hiçbir ülkede, şampiyonluğu uluslararası otoritelerce tescillenmiş bir kulübün kupası, başka bir kulübün müzesinde durmaz. Bu dünyada bir ilktir ve bunu Trabzonspor yaşamıştır.
GENÇLERİN YÖNETİMDE OLMASI ÇOK DEĞERLİ
Trabzonspor’da genç bir yönetici olmak büyük bir gurur ve aynı zamanda ağır bir sorumluluk. Çocukluk aşkımız, kahramanımız olan bu kulübün tarihine hizmet etmek, taraftarların tutkusuna ortak olmak inanılmaz bir duygu. Hem öğretici, hem de motive edici bir deneyim. Bu noktada gençlerin yönetime dahil olmasının, Türk futbolu için de değerli olduğunu düşünüyorum. Başkanımıza bana bu fırsatı tanıdığı için teşekkür ediyorum.
KENDİ AYAKLARI ÜZERİNDE DURAN BİR KULÜP
Bu görevde tek hedefimiz var: Trabzonspor’u ekonomik ve sportif anlamda bağımsız, kimseye minnet etmeyen, kendi ayakları üzerinde duran bir kulüp haline getirmek. Bu kulübün ruhu, efsaneleriyle ve ebediyete intikal etmiş başkanlarıyla bize miras bırakıldı. Biz de yönetim olarak bu emaneti geleceğe taşımak için çalışıyoruz. Başkanımızın da her konuşmasında vurguladığı gibi en büyük hedefimiz borçsuz bir Trabzonspor. Bunun için sürdürülebilir bir ekonomik model üzerinde çalışıyoruz. Kulübümüzün kendi ayakları üzerinde durması, hem sponsorluk anlaşmaları hem de altyapıdan yetişecek oyuncularla mümkün. Hedefimiz, Trabzonspor’un sadece kendine yetmesi değil, aynı zamanda Avrupa’ya ihraç edeceği oyuncularla ekonomisini büyüten bir yapı kurabilmek.
ÇOK BÜYÜK AVANTAJIMIZ VAR
Bizim gibi kulüpler için olmazsa olmaz konu, yetiştirme ve ihraç. Biz küçük yaşta sporcuları belirleyip en iyi şartlarda eğitimlerini tamamlayarak başta A takım olmak üzere Avrupa’ya ihraç etmemiz gerekiyor. Futbol sektöründe ayakta kalabilmeniz için en önemli konu futbolcu yetiştirmek. Trabzon’un ilçelerini, mahallelerini ve okullarını tarayan bir yapının yanı sıra ülkemizdeki yetenekleri erken yaşta bünyemize katmayı hedefleyen, ardından her alanda onları eğiten, geliştiren bir sistemi oluşturuyoruz. Mükemmel tesislerimiz var ve yönetim olarak bu konuya büyük ağırlık veriyoruz. Dortmund, Ajax vb. gibi kulüplerin başarıyla sürdürdüğü disiplin ve sistem üzerine kurulu modelleri bizim kültürümüze entegre ederek, yetiştir - ihraç et politikasını en iyi uygulayacak şartlara sahip olan kulüp Trabzonspor ve en yüksek potansiyeli bulunan şehir de Trabzon. Bu avantajı en iyi şekilde kullanacağız.
ÇALIŞKANLIK, SABIR VE MÜCADELE
Spor ve iş hayatı birbirine benzer. Bence başarının ilk kuralı, sabırla çok çalışmak. Her şeyin bir zamanı var ve o hedefe ulaşmak için asla vazgeçmeden sistemli şekilde çalışmak, başarının anahtarıdır. Trabzonspor da aslında bir gençlik hareketi olarak doğmuştu. Bugün bizlere yol gösteren şey o ruhtur. Gençler de kendi alanlarında aynı inatla, aynı kararlılıkla yollarına devam etmeliler. Her sabah kalktıklarında hayatta bir mücadelenin içinde oldukları bilinciyle güne başlamalı ve ona göre kendisini hazırlamalı. Son dönemde sosyal medyayı yaygın olarak kullanan gençlerin özellikle pandemi sonrası daha çok masa başında ve bilgisayarda iş yapma, hatta toplantılarını bilgisayar yoluyla yapma eğiliminde olduklarını gözlemliyorum. Ama asıl olan ikili ilişkiler, insanlarla yüz yüze konuşmak ve devamlı sahada olmak. Sahadaki bireysel temas; hakimiyet, gözlem ve tespit adına çok önemli bir faktör. Sonuçta çalışkanlık, mücadele, sabır ve sahada olmak başarının anahtarı ve püf noktasıdır diye düşünüyorum.