38 haftalık Süper Lig serüveni sona erdi. Kutlamalar bitti, düşenler düştü, Avrupa’ya gidenler gitti, şampiyon kupasını müzeye koydu. Peki bu puan sıralamasına baktığımızda bu cetvel bize neyi anlatıyor. Başarılı olanlar neyi doğru yaptı, başarısız olanlar neyi yanlış yaptı..

Geride kalan sezona şöyle bir bakalım. Bakalım ki geçmişini bilmeyenler gelecek inşa edemezler.

Galatasaray ile Fenerbahçe sezon başından bu yana kıyasıya bir mücadeleye girdiler ama ipi göğüsleyen taraf Galatasaray oldu. Hemen hemen denk bütçelerle çıkılan bu yolculukta, milyon Euro’ların havada uçuştuğu bir sezonda fark yaratan ne oldu da; Galatasaray ipi göğüslerken Fenerbahçe kaosa sürüklendi.

Bana göre iki takım arasında iki önemli fark vardı. Bunlardan birincisi, bana göre en önemlisi hoca faktörü oldu. Galatasaray, iki yıl üst üste şampiyon olmuş, camiasını ve ligi yakından tanıyan, kendi öz evladı bir antrenörle yola çıktı. Fenerbahçe ise ununu elemiş, eleğini asmış, başarıya doymuş, Lig’e ve camiasına yabancı bir antrenörle sezona başladı.

Bir tarafta camiasını birleştiren, sorun çözen bir hoca, diğer tarafta tüm futbol paydaşları ile kavga eden, sorun yaratan bir hoca..

İki takım arasındaki diğer fark yaratan etken ise kadro yapısı oldu. Galatasaray’ın takımının kritik önemde oyuncuların alternatifli ve yaş ortalamasının Fenerbahçe’ye nazaran daha düşük olması ligin boyunun kısaldığı son dönemeçte fark yarattı. Fenerbahçe’nin alternatifsiz oyuncuları Dzeko(39) ve Tadiç(36)’in sonlara doğru düşen performansı bunun sonucudur. Düşük performanslarına rağmen oyunculara mecbur kalınması kötü bir kadro planlaması yapıldığının göstergesidir. Galatasaray’da ise benzer yaş problemi yaşayan, sezon başı takımın as oyuncusu Mertens’in sezonun sonlarına doğru hamle oyuncusu olarak kenarda tutulması alternatifli bir kadro kurmanın önemini göstermektedir.

Bu göstergeler atletik performansın saha sonuçlarında ne denli önemli olduğunu gösteriyor. Bir başka deyişle futbol atletizm gerektiren bir spordur. Yani Saviç gibi, Nwakaeme gibi, Visça gibi, D’zeko gibi, Tadiç gibi, Mertens gibi yaşı yada sakatlık geçmişi oyuncunun performansını etkiliyor ise bu oyuncuların alternatiflerini karoda tutma zorunluluğunuz vardır aksi halde yarı yolda kalırsınız vesselam..

Gelelim Trabzonspor'a;

Öncelikle Trabzonspor’un antrenör anlamında kendi öz evladıyla yola çıkıyor olması fark yaratan kriterlerden birincisi olan hoca tercihinde yönetimin sınıfı geçtiğini gösteriyor. Özellikle de full paket diyebileceğimiz, donanımıyla, çalışkanlığıyla, modern futbolu yakından takip etmesiyle, camianın beklentilerini bilen bir hoca olması nedeniyle Fatih hocanın takımın başında olması büyük bir şans.

Galatasaray’ın Okan Buruk ile yaptığını Trabzonspor’da Fatih Tekke ile gerçekleştirebilir diye düşünüyorum..

Hocanın mevcut oyuncu grubuyla yaklaşık 10 maça çıkmış olması hocaya oyuncularını yakından tanıma imkanı vermiştir. Gidecek oyuncuları ve eksik bölgeleri belirlemede bu 10 maç hayati derecede kıymetlidir. Buna ek olarak yaz transfer sezonuna girdiğimiz bu günlerde takımı tanıyan bilen bir hocanın transferde söz sahibi olabilmesi de hocanın geliş zamanlamasının ne denli doğru olduğunu göstermektedir..

Bu dönem hoca noktasında kafalarda hiçbir soru işareti olmaması yönetimin tüm konsantrasyonun transfere yönelmesinin de önünü açacaktır.

Hoca dışında diğer etken kadro planlaması yani transfer politikası olacaktır. Öncelikle kadro kalitesinin Trabzonspor’a yakışır bir seviyeye çıkarılması mecburiyeti var. Kadro derinliği yaratılmalı ve her bölgede alternatifi olan bir kadro yaratılmalıdır. U-19 ile Avrupa’da sansasyonel bir başarıya imza atan gençlere yeterli şans tanınmalı, yaşı, sakatlık geçmişi gibi fiziksel olarak oyuncuyu geri götüren olumsuzlukları olan oyuncularla yollar bir an evvel ayrılmalıdır.

Gelecek ve gidecek oyuncular çok hızlı şekilde belirlenip yaz kampından önce tüm transferler tamamlanmalı ve hocanın kampa tam kadro gitmesinin önü açılmalıdır.

Tüm bu süreç doğru yönetilirse tekrar o eski güzel günlere dönebiliriz..

Haydi bismillah, haydi inşallah…