Sonbahar geldiğinde, ağaçlardan dökülen yapraklar yol kenarlarına yığıldığında, sobanın üzerinde kurutulan mandalinalar ama en çokta siyah önlükler gelir aklıma.
Bugünün cıvıl cıvıl rengârenk okul kıyafetlerine baktıkça, zihnim siyah ama asil, siyah ama mağrur sade tonlu o günlere yolculuk eder.
Geçmişe açılan sihirli bir kapının anahtarıydı adeta siyah önlükler.
Bir dönemin eğitim felsefesinin sembolüydü de; Herkesin üzerinde aynı renkte, aynı modelde dururdu, bu tek tip giysi. Sınıflar arasındaki ekonomik sosyal farkları görünmez kılardı.
Varlıklı, darlıklı aile çocuğu ayrımı önlüğün altında erir, geriye yalnızca öğrenci kimliği kalırdı.
Okulun kapısından adım attığınız an, siyahın ciddiyeti ve asaleti içinde eşitlenirdiniz.
Bugün ise çocuklarımızın bireyselliğini öne çıkaran konforlu kıyafetler tercih ediliyor.
Elbette çağın gereği.
Elbette standartları yakalama telaşı.
Fakat o siyah önlüğün yarattığı disiplin duygusu, ortak aidiyet hissi sanki bir başkaydı.
Dikkati dağıtacak hiçbir cazibesi olmayan derslere ve bilgiye odaklanmayı amaçlayan bir renkti sanki o siyah önlükler.
Yakasına iliştirilen bembeyaz tertemiz yakalıklar da disiplinin cabası tamamlayıcısı idiler. Annelerimizin özenle ütülediği yakalıklar siyahın keskinliğini yumuşatır, bütün haşarılıkları hizaya çekerdi.
Yan yana dizilirdi masumiyet.
Öğretmenlere duyulan derin saygı, ve sıra arkadaşlarıyla kurulan kardeşlik bağı hepsi simsiyah önlüğün hüneriydi.
Okul zilinin çalmasıyla bahçeye dağılan yüzlerce siyah silüet...
Paylaşan, bölüşen, etekleri uçuşan...
Dizleri yara bere içinde, ama yüreklerindeki umutlar dokusuna işlemişcesine. Giyildiğinde ciddileştiren, bir büyük adam gibi hissettiren bir zırhtı da o siyah önlükler. Herhangi bir kumaş parçasından öte, bir neslin de ortak hafızasıydı. Kardeşliğin ve insan ilişkilerinin temelini oluşturan saf duyguların ilk üniformasıydı.
Bugün fotoğraflarda ya da eski Türk filmlerinde gördüğümüz önlükler unutulmaz bir özlem duygusuyla tatlı bir sızı bırakıyor içimize.
Bu tatlı özlem, kıyafetten ziyâde, sadeliğe, abartısızlığa, ve teknolojinin esir almadığı bir zamana duyulan özlemlerdi.
Zaman değişti evet.
Oysa basitlikte büyük bir değer saklıydı.
Gösterişin bağırışından uzaktı kılık kıyafetler.
Büyüdükçe eşyalar çoğaldı
eşya çoğaldıkça geçmiş uzaklaştı, daraldı.
Daraldıkça, eşitliğin, yokluğu bilmenin ve şımarıklığa mesafe koymanın, çocukluğun hatırası siyah önlüklerle unutuldu.
Bir günlüğüne de olsa dantel yakalıklı siyah önlüklü günlere dönülse, sizce de hoş olmazmıydı kıymetli dostlar...
Saygı ve Muhabbetle