Oysa biraz düşünebilirsek belki de işin derinliğini anlayabileceğiz. Biz neyi, kimden istiyoruz? Yeni yıl, ne bir mucize dağıtıcısıdır ne de kader değiştirici bir güç.
Yeni yıl sadece bir zamandan tarihten ibarettir fakat sessiz, tarafsız ve acımasızca akıp giden iyiyi de, kötüyü de içerisinde taşıyan bir nehir gibidir. Asıl mesele o nehri önümüze seren kudrette! Yani yeni yılı değil, yeni yılı vereni hatırlamakta.
Çoğu zaman sebeplere takılıp aslı unuturuz. Kapıya gelen nimeti kapının kendisinden bilip kapıyı açanı hep unutuyor gözden kaçırıyoruz. Oysa sağlık, huzur ve bereket takvimle değil takdir-i ilahiyle gelir.
Bir yılın “İyi” ya da “Kötü” olması, onun adına değil; bizim o yıl içinde kime yaslanıp neyi nasıl yaşadığımıza bağlıdır. Yılbaşı gecelerinde yapılan dilek ve temenniler, aslında o yılın tamamına yayılması gereken bir bilinç ve niyettir. Niyetler halis ve sağlam değilse, takvim ne kadar yenilenirse yenilensin hayat hep eskir.
Yeni yıldan sağlık istemek güzeldir ama sağlığı verenin kudretini hesaba katmadan yapılan her dilek eksik değil midir? Yeni yıldan bolluk istemek doğaldır ama rızkın anahtarının kimin elinde olduğunu bilmeden istemek insanı yanlış kapılara yöneltmez mi?
Aslında yeni yıl bize sessizce şunu fısıldıyor: “Benden bir şey bekleme, ben sadece sana verilen emanetim.” Esas marifet, o emaneti nasıl dolduracağımızdadır.
Bu yüzden dilek listelerini yazarken adresi şaşırmamak gerek. Takvime değil, takdiri yazana yönelmek, gecenin gürültüsüne değil, kalbin sessizliğinde istemek gerekir çünkü veren unutulursa, verilenin de kıymeti kaybolur.
Yeni yıl hayırlı olsun demek yetmez; hayırlı kılacak olanla bağ kurmak gerekir. O yüzden yeni yıldan değil, yeni yılı verenden isteyin. Çünkü O isterse, sıradan bir yıl bile ömre bereket olur.
Allah’tan ve kendi çabamızdan umut ederek; sağlıkla, huzurla, vefayla ve başarı dolu bir yıl olması temennisiyle…
Kalbinizden geçen tüm güzelliklerin ömrünüze nakşedeceği bir yıl olması dileğiyle.
Sağlıcakla kalın.