Tarım ve Hayvancılıkta, dünyada 7.Ülkesiydik. Bugün Patates ve Sağan’a muhtaç olur hale geldik. Benim memleketim olan (Rize-Ardeşen) dahil bütün ilçeler ve köylerdeki durum aynı idi.(30-40 yıl öncesinde)
350 hanelik Kaçkar yaylamızda(Sırt yaylası) yaşayan her aile hayvancılıkla uğraşırdı. Mezra ve köylerde keza öyleydi. Büyük ve küçükbaş hayvancılık yapılırdı..İthal değil, yerli malı, Türk’ün malı hayvanlardı bunlar.
 Devlet desteği falan da yoktu. Her aile kendi imkânları ile yapardı bunları. Kendi etini, sütünü yapar, tarımını eker biçerdi. Tohumlarımız yüzyıllara dayanan organikti. 

Şehirden sadece şeker-tuz-un-sabun gibi temel gıda maddeler alınırdı. 
Şimdi köyler şehirleşti. Tarım ve hayvancılık yapan tek aile bile kalmadı. Köylere ekmek ve dondurma bile sahilden gidiyor. 

*
Mısır tarlalarımız olurdu. Bahçemizde lahana, fasulye, patates ve meyve sebze yetişirdi. 
Her ailenin geçim kaynağı kendi bahçesiydi. Ve kendi kendine yetiyordu. 
Kış geldiğinde; buzdolabı görevini gören Serenderlerimizde(Nalya); teneke teneke kavurmalar, turşu çeşitleri, yaylada hazırlanan organik yağ, peynir, kışlık fasulye ve diğer gıda maddeleri ile dolup taşardı.
 Beş ay bozulmayan; kestane gibi patatesler, aylarca çürümeyen meyveler, çuvallar dolusu kuru soğanlar ve diğerleri.
Kokularını hala hatırlıyorum. Organik, katkısız kara kovan balını unutmamız mümkün değildir...Şifalı bitkiler…
Kışın ortasında, kuzinenin üzerinde bakır tava ile yapılan soğanlı kavurmanın tadını hala damağımda. İki çuval ekmeklik buğday unu ile diğer tüketim maddeleri alınır, kış çıkarılırdı. Her şeyimiz organik ve sağlıklıydı. Devlete hiç yük olmazdık. Kimseye muhtaç değildik.

*

Çay ektik, ne olduğu belli olmayan suni gübreleri vurduk. Ve uygulanan yanlış politikalar yüzünden tarımı, hayvancılığı bitirdik. Şimdi geriye dönüş için uğraşıp duruyoruz.
 Dönüşü olsa bile, ne köyler eski köyler, ne insanlar eski insanlarımız gibidir. Anlayacağınız her şey yozlaştı. Çöktü..

Tütünü, Fındığı da toprağa gömdük. Et tartışmalarına girmeyeceğim. İthal edilen samanları yazmayacağım.

Bizde tarımı bitiren kuraklık, affet falan değil IMF ve Dünya Bankası güdümlü yanlış politikalardır. Ve bütün hükümetler tarafından uygulanan, yanlış tarım ve hayvancılık politikaları yüzündendir. 
Çiftçi ürün bazında desteklenmeyecek, ucuz kredi verilmeyecek, gübrede ve diğer girdilerde destekler azaltılacak, tarım politikalarına son verilecek, destekleme alım fiyatları enflasyonun altında olacak gibi Avrupa’nın dayatmaları sonucu bu noktaya geldik. 

Dünya’da yedinci tarım ülkesiydik, kendi kendimize yetiyorduk. 
Şimdi doğalgazdan tarıma, elektriğe kadar her konuda bağımlı bir ülke olduk. Her şeyi ithal eder olduk.

İmzalanan ‘ARIP Tarımsal destekleme ve Tarım Reformu Uygulaması Projesi’ kapsamında emperyalistlere muhtaç olduk. Yerli ve milli tohumları toplatıp Israil’e sattık, yerli tohumla üretimi yasakladık..
Özümüze, eskiye, üretime dönmeliyiz…Bunun başka çaresi yok. Her alanda ve özellikle tarımda Kurtuluş Savaşı’nı başlatmalıyız. Hangi görüşten, hangi düşünceden olursak olalım, bizi sömürmek isteyen emperyalistlere karşı birlikte hareket etmeliyiz.