Önümüzdeki hafta, Türk futbolunun kâğıt üstünde kaderini belirleyecek bir genel kurulu yapılacak. TFF Olağan Mali Genel Kurulu… İsmine bakarsanız “olağan” ama Türk futbolunun durumu “olağan” mı, bir düşünmek gerek.

Sürekli aynı oyun...

Muhalefet var gibi ama sistemi sarsacak enerji yok. Dedikodu mekanizması çalışıyor ama kamuoyu hala sadece Fenerbahçe ile Galatasaray’ın açıklamalarını konuşuyor.

Çünkü futbolun karar vericileri halk değil, delege. Bu delegeler yıllardır aynı listeyi imzalıyor, sonra yine aynı kaosu izliyor.

Seçilen federasyonlar ne yaptılar?

Hakem operasyonlarıyla kaosun dozunu artırdılar. Yayın gelirlerini düşürdüler. Kulüplerle didiştiler, şeffaflıktan uzaklaştılar. Disiplin, Tahkim ve PFDK gibi kurullar, tarafsızlığa dair güveni yitirdiler.

Bugün milyonlarca taraftar yönetime güvenmiyor ama üç yüz küsür delege karar veriyor ve yine aynı masa kuruluyor. Bunun adı özerklik değil, ritüel.

* * *

Genel Kurul’un resmi gündeminde saygı duruşu var, faaliyet raporları var, bütçe var, yönetime yetkiler var… Ama asıl sorunlar yok.

VAR’ın durumu, kurumların bağımsızlığı, kulüplerin finansal denetimi, yayıncı kuruluşun akıbeti, Süper Lig'in marka değerinin neden düştüğü…

Birileri konuşacak belki, o kadar... Bunların hiçbiri doğru dürüst masada değil.

Bu genel kuruldan çıkacak tek şey varsa, o da; mevcut düzenin “yeni yetkilerle” yeniden onaylanması.

Ya Sistem?

Futbol federasyonları, sadece maç takvimi hazırlayan memurlar değildir. Futbolun pusulasıdır. Türkiye’de ise bu yapı giderek futbolun değil; lobilerin pusulası haline geliyor. Sistemin değil, ittifakların federasyonu oluyor…

Bu yüzden insanlarda “güven” yok. Çünkü ortam şeffaf değil.

Sonuç mu?

TFF Genel Kurulu; büyük değişimlerin, net vaatlerin ve reformların konuşulduğu bir zirve değil, aynı sahnenin sergilenmesi şeklinde geçecek.

Asıl soru ise şu; bu tiyatroyu izlemeye daha ne kadar devam edeceğiz?