Bu hafta İstanbul’da Trabzonspor’u zor bir sınav bekliyor. Rakip, Tedesco’nun disiplinli ama henüz oturmamış Fenerbahçe’si. Kağıt üzerinde favori sarı-lacivertliler görünüyor. Çünkü Trabzonspor, yıllardır kendi iç sorunlarını çözmeden büyük maçlara çıkıyor ve çoğu zaman aynı hatalara yeniliyor.
Trabzonspor’un en büyük handikapı teknik kapasite değil; yönetim zafiyeti. Transferde geç kalındı, kadro derinliği sınırlı, kaptan Uğurcan hâlâ tartışmaların merkezinde. Bir kaleciyi satmak ya da tutmak mesele değil; asıl sorun, sezon başladıktan sonra yine bunun konuşuluyor olması. Bu durum, yönetimin plan eksikliğini gösteriyor.
Fenerbahçe ise Mourinho döneminden kalan alışkanlıkla savunmayı sağlam tutup hücumda bireysel yeteneklere yaslanıyor. Tedesco’nun bu anlayışı ne ölçüde değiştireceğini pazar akşamı göreceğiz.
Trabzonspor’un şansı var mı? Elbette var. Ama tek şartla: Kendi kimliğine ihanet etmemek. Bordo Mavililer sahaya korkarak, beraberliği hedefleyerek çıkarsa kaybeder. Çünkü Trabzonspor’un varlık sebebi meydan okumaktır. İstanbul hegemonyasına kafa kaldırmaktır.
Bugün camianın sorduğu soru nettir: Bu yönetim ve teknik kadro gerçekten o meydan okumayı temsil ediyor mu, yoksa günü kurtarmanın peşinde mi? Eğer Trabzonspor ruhunu sahaya koymazsa, hiçbir şansı olmayacak.
İstanbul’daki bu maç aslında bir hakikati açığa çıkaracak: Trabzonspor hâlâ Anadolu’nun isyanı mı, yoksa İstanbul’un gölgesinde sıradan bir takım mı?
Tedesco’nun Fenerbahçe’si taktik olarak Trabzonspor’u zorlayabilir; ancak bordo-mavililerin kaybı, sahadaki dizilişten çok yönetim masasında yapılan yanlışlardan kaynaklanacaktır. Camianın en çok hesap sorması gereken yer de burasıdır. Futbolcuları eleştirmek kolaydır, asıl sorumluluk yukarıdadır.
Pazar akşamı sahada yalnızca skor değil, Trabzonspor’un kimliği oylanacak. Bu kimliği korumanın tek yolu, aslında yapılan yanlışlarla yüzleşmekten geçiyor.