Trabzonspor, son haftaların en istikrarlı, en inançlı ve en karakterli futbolunu oynayan takımı hâline geldi.
Son 10 maçta 7 galibiyet ve 3 beraberlik…
Yenilgi yok, tökezleme yok, inancını kaybetme yok.
Ligin ikinci sırasına yükselen bir Trabzonspor var artık.
Hem de kısıtlı bir kadroyla, sakatlıklarla boğuşarak, sezon başında kimsenin tahmin bile etmediği bir dirençle…
Beşiktaş maçıyla birlikte ilk yarıyı beklenenin çok üzerinde tamamlama ihtimali net bir şekilde ortada duruyor.
Fatih Tekke ne kadar “Biz maç maç gidiyoruz, benim kadar şampiyonluğu isteyen olmasın” diyerek temkinli cümleler kursa da, aslında tabeladaki gerçekler çok daha fazla şeyi söylüyor. Çünkü bazen teknik direktör konuşmaz, takımın ruhu konuşur. Trabzonspor’da da tam olarak olan budur.
Bu takım, 34 puana ulaşarak, kağıt üzerinde kendinden çok daha üstün kadrolara kafa tutarak, hatta onları geride bırakarak bir ilke yeniden imza atıyor.
Üstelik önünde iki maç daha var.
O iki maç da kazanılır ve puan 40’a dayanırsa, işte o zaman sadece puan tablosu değil, şampiyonluk fotoğrafı da değişir.
Çünkü 40 puanlık bir ilk yarı, Trabzonspor için sadece iyi bir performans değil, şampiyonluğun yarısının gelmiş olması demektir.
Bugün Trabzonspor’un ortaya koyduğu başarıyı salt kadro kalitesiyle açıklamak mümkün değil.
Kâğıt üzerindeki teknik değerlendirmeler, oyuncu değerleri, piyasa fiyatları bu yükselişi izah etmeye yetmez.
Çünkü Trabzonspor’un en büyük gücü, rakiplerinin sahip olmadığı bir şey o da takım ruhudur.
Fatih Tekke’nin sahaya sürdüğü on birin toplam değerinden çok daha büyük bir değer var Trabzonspor’da.
Birbirine inanmışlık.
Futbolcuların birbiriyle kurduğu bağ, sahada ortaya koyduğu mücadele, oyunun hiçbir anında pes etmeyişleri Trabzonspor’un gizli ama en güçlü formülüdür.
Sonuçlar, işte bu ruhun dışarıya vuran yüzüdür.
Tekke’nin takıma aşıladığı sakinlik ve tevazu, futbolcularda ise kararlılığa dönüşmüş durumdadır.
“Biz maç maç gidiyoruz” derken aslında üzerine bir baskı almıyor; tam tersine, takımı rahatlatıyor, zihinsel direnci artırıyor.
O yüzden Trabzonspor kazanırken zorlanmıyor, yorulsa da düşmüyor, puan kaybetse bile moralsiz görünmüyor.
Çünkü bu takım, kaybetme duygusunu unuttu.
Evet şampiyonluk inanç işidir, Trabzonspor bu inançla yürüyor.
Şampiyonluk sadece güçlü kadroların değil, inançlı takımların hikâyesidir.
Vatanı savunur gibi kaleyi savunmak sadece inançla izah edilebilir.
Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Trabzonspor da bu tarihin en güçlü satırlarında yer alan bir camiadır.
Her defasında imkânsızı başaran, büyük bütçelere değil büyük yüreklere yaslanan bir şehirden söz ediyoruz.
Bugün ortaya çıkan tablo da bundan farklı değil.
Evet, kadro dar.
Evet, kaliteli alternatif sayısı az.
Evet, kulübe derinliği zayıf.
Ama bütün bunlar, sahada oynanan oyunun gerçekliğini gölgeleyemiyor.
Çünkü bordo-mavili futbolcular, her maçta yeni bir inancın sayfasını açıyor.
Her galibiyette biraz daha büyüyor, biraz daha topyekûn bir aileye dönüşüyor.
Fatih Tekke’nin söylediği gibi “Benim kadar şampiyonluğu isteyen olmasın” cümlesi aslında bu hikâyenin en samimi itirafıdır.
Çünkü Tekke istemese bile takım istiyor. Oyuncular istiyor. Sokaklar istiyor. Tribünler istiyor. Şehrin nabzı istiyor.
Ve bir şehir bir şeye gerçekten inandıysa, onu engellemek pek kolay değildir.
Şimdi sırada Beşiktaş maçı var.
Sadece bir maç değil; bir ilk yarı hikâyesinin son satırı, belki de ikinci yarının ruhunu belirleyecek en kritik gün.
Trabzonspor bu maçla Gençlerbirliği’ni de deplasmanda yenerek 40 puanı bulursa, kimse artık “tesadüf” ya da “ivme” demeyecektir.
O tablo, net bir şampiyonluk adayı göstergesidir.
Ve en önemlisi de şudur,
Trabzonspor bu noktaya bir yıldız transferle değil, ruhuyla geldi.
Bu da ona başka hiçbir takımda olmayan bir güç veriyor.
Trabzonspor sezon sonunda şampiyonluğa uzanırsa, bu bir tesadüf değil, bir inancın sonucu olacak.
Kadro kalitesinin değil, karakterin zaferi olacaktır.
Teknik analizin değil, ruhun hikâyesi yazılacak.
Çünkü bu takımın attığı her golde bir kararlılık var.
Kurduğu her pas üçgeninde bir inanç var.
Kazandığı her maçta bir aile gücü var.
Trabzonspor bu ruhla yürürse, şampiyonluk uzak değildir.
Ve o şampiyonluk, ancak bu inançla, bu kararlılıkla, bu yürekle gelir.
Trabzonspor’un hikâyesi yeniden yazılıyor.
Üstelik en güzel yerinden…