Neredeyse yarım asra varan Trabzonspor-FB arasındaki tatsız, çelişkili, ürkütücü, çok düşündürücü, hatta neredeyse düşmanlığa kadar uzanan hikâye;
DİRENİŞİN VE BAŞKALDIRIŞIN ETKİLERİ
Kim başlattı? Nasıl başladı? Neden başladı? Neden hala devam ediyor? Gibi soruların sorulmasına neden olan bu çelişkiler manzumesi içinde her iki takımın taraftarları ile birlikte yaşadıkları, her iki takıma ve taraftarlarına yaşatılan bu işkence benzeri tatsız, tuzsuz hep olumsuzluklarla anılan bu yüzden spor diyemeyeceğim, sadece futbol adına geçen mutsuzluk ve düşmanlığa kadar uzanan yıllar.
Sebeplerini ne kadar araştırırsak, araştıralım ama bu güne kadar yaşadığımız sonuçları hala gündemimizde olan ve Türk Futbolu adına Trabzon ve Kadıköy’ün düşmanlaştırılmasına kadar geçen uzun ve yorucu süreçler.
Gelmiş, geçmiş yöneticilerin bu konuda yaptıkları affedilmez hatalar. TFF ve MHK’nın bilmeyerek demek istemiyorum, bilerek ve takımları başarı potasından düşürmek adına yaptıkları bariz ve affedilmeyecek eylemler. Geçmiş yöneticilerin her iki şehri düşmanlaştırma noktasına gelmesine sebep olan olumsuz ve ileriyi düşünmeden yaptıkları konuşmalar, verdikleri düşünsel, fiziksel davranışlar ve tepkiler. Bunların çok iyi analiz edilmesi gerekir. Çünkü futbolda her zaman ve sürekli geçerli olan olgu paradır. Bu sistemde güç daima parayı elinde bulunduranlardadır. Bu yüzden olumlu ve olumsuz her olgu paranın bulunduğu yere hücum etmektedir.
Türkiye Futbol liginde (Süper lig), şampiyonlukların tarihsel sırasına baktığımızda, 1959 yılında başlayan Süper ligde oynanan 18 sezon içinde Trabzonspor’un şampiyon olduğu 1975-76 sezonuna kadar toplam FB-8, GS-6, BJK-3 şampiyonluk kazanmıştır. Yani bu şampiyonluklar İstanbul’un 3 kulübünün dışında başka hiçbir kulübe nasip olmamıştır. Kabaca İstanbul Saltanatı yani kulüpleri şampiyonluklara ambargo koymuştur. 1975-1976 sezonuna kadar bu şampiyonlukların nasıl, ne şekilde alındığını bilmiyoruz Bizim için bir bilinmezler silsilesi. Doğru olan tarih sayfalarında ve vicdanlarda gizlidir. (Türkiye Süper ligi yani 1.lig 1959 yılında oynanmaya başlamıştır (Takımların Kuruluş tarihleri: BJK-1903/GS-1905/FB-1907).
İstanbul Saltanatının sahiplerinin kuruluş tarihlerine dikkat ettiğimizde Trabzonspor’un nelerle mücadele ettiğini, neleri nasıl başardığını daha iyi anlarız. Yıl 2 Ağustos 1967 ve Anadolu’dan bir bey doğuyor ve yavaş yavaş büyümeye başlıyor. Adı Trabzonspor! 1967 yılında kurulmasına rağmen, 8 yaşındayken yani 8 yıl sonra 1975-76 sezonunda İstanbul’un… Büyüklerinin futbol saltanatını yerle bir ederek müthiş bir direnişle şimdiki Süper ligde şampiyonluk tahtını eline geçiriyor. 1983-84 yılı dahil olmak üzere 6 kez Türkiye lig şampiyonluğuna ipotek koyarak, en büyüğün kendisi olduğunu kanıtlıyor (2021-2022 -7. Şampiyonluk). Trabzonspor’un yaptığı basit bir direniş ve başkaldırı değildir. Araştırma konusu olabilecek nitelikte bir olaydır.
1975-76 yılı dananın kuyruğunun koptuğu yılların başlangıcı. Çünkü büyük Karadeniz Fırtınası devreye giriyor ve İstanbul’un Türk futbolundaki saltanatına son veriyor. İşte her şey bu tarihten sonra başlıyor.
Türkiye 1. Liginde (Süper lig) yıllarca futbolda şampiyonluk saltanatını ellerinde bulunduran güçler, 1975-76 yıllarından itibaren saltanata son veren büyük Trabzonspor’u her yıl, her sezon şampiyonluk potasından uzak tutmak için her yolu denemeye başlıyorlar.
Sahte saha olayları, uydurma-mizansen ve hala suçlusu bulunamayan otobüs kurşunlamaları (Rize) olmuştur. Stadyuma atılan küçük bir çakı bıçağı yüzünden Trabzonspor’a ceza verilmesi. Sahtekâr futbolcu ve teknik direktörlerin sahaya atılan su vb. malzemeleri bahane ederek sakatlanma hilekârlığı yapmaları gibi daha birçok uydurulmuş, mizansen olaylarla Trabzonspor’un her yıl şampiyonluktan uzak tutulması için maddi manevi her türlü Bizans oyunları oynanmıştır.
Bu Bizans oyunlarına finansal olarak güçlü olmayan Trabzonspor’da futbolculara daha çok para verilerek ikna edilmesi, futbolcuların bu yüzden zorunlu olarak parasal gücü olan İstanbul takımlarına transfer olmaları örnek verilebilir. Buna en somut örnek GS kulübünün futbolcularımızı türlü oyunlarla İstanbul’a transfer etmesidir. Bence en az FB kadar sinsi olan GS kulübüdür. Bu kulüp, futbolda İngiliz siyasetini uygulamaktadır. Dikkat etmekte yarar var.
Bu arada Avni Aker’de kendi sahamızda birkaç kendini bilmez seyircinin bireysel davranışlarını özellikle belirtmekte yarar var, bunlar her zaman Trabzonspor’un aleyhine kullanılmış ve amacına da hizmet etmiştir. Bu tür davranışların her zaman karşısında olmalıyız, kınamalıyız. Trabzonspor bu davranışlardan zarar görmüştür-görmektedir. Fakat şunu da belirtmekte yarar var; “Kediyi duvara sıkıştırırsan, duvara ilk tırmanan sen olursun”
Bütün bunların üstüne şampiyonluk saltanatları üzerinden hayatlarını devam ettiren ve ateşin üstüne sürekli benzin döken malum Saltanat basınını üzerine basa basa anlatmakta yarar var. “Köpek insan, insan köpek” örneğini çok iyi bilen basın bu yaranın üzerine her zaman tuz ve biber ekmiştir, bugün de ekmektedir. Çünkü yaşayabilmelerinin tek ve yegâne sebebi İstanbul saltanatıdır. Bunu hiçbir zaman unutmayalım. Çünkü basın şu üç şeyden beslenir. Haber kaynakları, kamuoyu ve ekonomi. Benim tanımımla Para, nüfuz ve kaos.
TFF (1923) ve MHK (1993) kuruldukları yıllardan beri sürekli İstanbul Saltanatına destek olmuşlardır. Eskiden beri her hafta görünen, bitmek bilmeyen hakem hataları, kasten yapılan VAR darbeleri, başta Trabzonspor olmak üzere hep Anadolu takımları üzerine olmuştur. Çünkü varoluş ve varoluşlarını devam ettirebilme sebepleri mahallenin güçlülerinden yana olmaktır. TFF ve MHK ikiz kardeş gibidirler. TFF yi İstanbul Saltanatı belirler, hakem atamalarını TFF ye bağlı MHK yapar. Başkan kim, nereli, hangi takımdan olursa olsun hiç fark etmez. Sistem bellidir ve başa kim gelirse gelsin o sisteme hizmet eder. MHK her hafta başka bir mahalleye gider, o sistemin güçlülerine hoş görünüp, mutlu ederler. Her hafta maç alabilme devamlılıklarının anlamı budur. Bu, sezon haftaları boyunca devam eder. Yani mahallenin kalıcıları değildirler ve sürekli değişkendirler. Bu yüzden omurgalı duruşları hiç olmamıştır, böyle devam ederlerse hiç olmayacaktır.
TÜRKİYENİN FUTBOL ÇARKI
Şampiyonlukların yıllardır hep İstanbul’un ipoteğinde olduğunu düşündüğümüzde ki, bu çok doğru tepedeki 4 takımın şansı %25 olmaktadır. Trabzonspor’un her yıl şampiyonluk potasının dışına atılması durumunda, diğer 3 takımın şansı bu sefer %33,3’e çıkacaktır. Bu önemli ve dikkate değer bir orandır, dikkate almakta yarar var.
Her yıl UEFA çatısı altında şampiyonlar ligi, Avrupa ligi, konferans ligi ve Süper kupa finali adı altında 4 organizasyon yapılmaktadır. Bu organizasyonlara katılan kulüplere; katılım, galibiyet, beraberlik, tur atlama ve yayın gelirleri üzerinden çok yüksek paralar ödenmektedir. Türkiye’de süper ligde ilk dörde giren takımları UEFA’da ne tür imkânların beklediğini, Türkiye süper liginde bu paralara sahip olmak isteyenlerinde neler yapabileceklerini çok çok iyi düşünelim.
Her konuda olduğu gibi futbolda da para güçtür, güç ise her şeye sahip olmak demektir. Güç yani para, her sene en kaliteli ve en yetenekli futbolcuları transfer etmek, dolayısıyla her sene zirvede kalmayı sürekli hale getirmek demektir. Güç, kötü amaçla kullanıldığında, seninle aynı kulvarda yarışmak isteyenlerden fersah fersah yukarılarda olmak demektir. Onlara yaşama şansı tanımamak demektir, tıpkı ülkemizde olduğu gibi, bir tarafta parasıyla, medyasıyla, sürekli gündemde kalmasıyla İstanbul Saltanatı, diğer tarafta elindeki kıt imkânlarla var olma mücadelesi veren güzel Anadolu’mun güzel kulüpleri. Ve tabi ki Trabzonspor’umuz.
Düşünün bir kere; 1903-1905 ve 1907 yıllarında kurulmuş, yıllarca Anadolu futboluna sen otur yerine! Haddini bil! Diyerek küçümseyen İstanbul Saltanatı türlü nedenlerle Şampiyonlukların belirli yıllarda abonesi olmuşlardır. Bu büyüklerin sayılarını yazmıyorum, çünkü biz 1967 de kuruluşumuzdan bu güne kadar dik duran, lekesiz ve tertemiz olan, direnen, sürekli başkaldıran, hala da direnmeye ve başkaldırmaya devam eden tek büyüğüz. Kim ne derse desin; bu durum dün böyle oldu, bugün de böyle, yarında böyle olacaktır.
Trabzon’un İstanbul Saltanatına karşı başkaldırışı ta Osmanlı zamanından beri aynıdır. O zaman Trabzon’da Vali olarak yaşayan bir oğul, babasına karşı başkaldırmıştı. Şimdi o oğulun torunları o babanın saltanatı olan şehre karşı sürekli direniyor ve bu başkaldırışı sürekli sürdürüyor. Bu geri dönüşü olmayan bir başkaldırıştır.
BAŞKALDIRIŞIN TARİHSEL GELİŞİMİ
Yavuz Sultan Selim, 1487 yılında Trabzon’da Valilik yapıyordu. O dönemde İstanbul’da Osmanlı Saltanatında kardeşler arasında güç ve taht kavgası vardı. Yavuzun babası 2. Selim tahttaydı. Oğlu Yavuzun Osmanlı içindeki gücünü ve etkisini arttırmasından endişe duyuyordu. Yavuzun gücü ve yükselişi 2. Selimin endişesini arttırıyordu.
Yavuzun Trabzon’daki Valilik görevi sırasında babası 2. Selim, onun hareketlerini kontrol altına alma çabalarını arttırdı. Yavuz direnmeye başladı. 1509 yılında Yavuz ile babası 2. Selim arasındaki gerginlikler arttı ve 2. Selim oğluna karşı çeşitli girişimlerde bulunmuştur.
Yavuz Sultan Selim bu çatışmaları ve karşıtlıkları göğüsleyerek güçlenmiş ve sonunda 1512 yılında Osmanlıda baba saltanatına son vermiş ve tahta oturmuştur. Bu durum Trabzonspor’un yaptıklarıyla adeta aynıdır.
Bu tarihsel notları neden yazıyorum? Trabzonspor’un İstanbul’un futbol Saltanatını yıkışı ve yıllardır süregelen başkaldırışı, Yavuz Sultan Selimin yaptıklarıyla adeta özdeş, olay, olgu ve tavırdır. Hem Trabzonspor hem de Yavuz Sultan Selim İstanbul Saltanatını yıkmıştır. O gün Yavuz Sultan Selimin yaptığını, dün Trabzonspor 1975-76 yılında yapmış ve saltanata son vermiş (hem de yıllarca), başkaldırışını bugüne kadar süregelen güçlü bir hale getirmiştir. Türkiye liglerinin kuruluşundan beri her sene şampiyonluğa oynayan başka bir Anadolu takımı yoktur, bu gidişle hiç olmayacaktır.
Her sene Trabzonspor-FB maçlarında yaşanan olaylar yıllardır süregelen başkaldırının sona erdirilmesi içindir. Güçlü bir rakibin saf dışı edilme mücadelesidir. İngiliz siyaseti yapanları aklımızdan hiç çıkarmadan hareket etmeliyiz. Fakat şunun öncelikle çok iyi bilinmesinde faydalar vardır. 1967 yılında ok bir kez yaydan çıkmış, hedefe birçok kez tam 12’den saplanmış ve halen gerili bir şekilde yay üzerinde beklemektedir.
Tüm Bizans oyunlarına rağmen bu gidişe kimse dur diyemeyecektir. Biz şartlar ne olursa olsun, her sene şampiyonluk potasında olmalıyız, olmak zorundayız. Her sene şampiyonluğa oynayan takım oluşturmak zorundayız. Bu nedenle herkesin iyi hesaplar yapması lazım. Çünkü bu ligde başka bir Trabzonspor yok.
Trabzonluyu, Trabzonsporluyu, Karadenizliyi hiç kimse hiçbir güç özünde var olan inadından vazgeçiremez. Ellerindeki medya, finansal güç ve nüfuz gibi güçleri olmasına rağmen Trabzonlunun inadıyla baş edemeyeceklerdir. Çünkü önemli olan ruhtur. “O RUHTA BİZDE FAZLASIYLA MEVCUTTUR” Vesselam
Öğr. Gör. Yılmaz ÇAKMAK