Bordo-Mavili taraftar ikiye bölündü, bir kısım taraftar Abdullah Hoca'yı savunuyor, bir kısım taraftar ise oynattığı futbol ve alınan başarısız sonuçlar nedeniyle istifasını istiyor. Trabzonspor zor da olsa kendi sahasında var, ama deplasmanda yok! Şanzımanı bozulmuş otomobil gibi Trabzonspor!
Trabzonspor Teknik Direktörü Abdullah Avcı her yenilgiden sonra, "Trabzonspor'a geldiğimden bu yana çok güzel işler yaptık, 3 kupa aldık ve şampiyonluk yaşadık" diyerek yenilgilere mazeret üretiyor.
Buradan Abdullah Avcı'yı uyarmak istiyorum. Olabilir Sevgili Hocam, şunu unutmamakta fayda var.
Trabzonspor resmi olarak 56 yıldır Türk futbolunun içinde yer alsa da Trabzon'da futbolun, başka bir deyişle de Trabzonspor'un tarihi 1911’lere kadar gider. 1911 yılında kurulan İdmanyurdu, savaş nedeniyle pek uzun ömürlü olamasa da Trabzon’da Trabzonluların kurduğu ilk spor kulübü olarak tarihteki yerini alır. Savaş sonrası ise Trabzon’un ileri gelen ailelerine 1920’li yılların başında kentin sportif ve kültürel hayatına uzun yıllar damgasını vuracak İdmanocağı, İdmangücü, Martıspor, Karadenizgücü ve Necmiati gibi kulüpleri Trabzonspor'un futbol temel taşlarıdır. 20 Temmuz 1966'da ise Trabzonspor kırmızı-beyaz renklerle kurulur. Çıkan büyük tartışmaların ardından yapılan düzenlemeyle İdmanocağı, İdmangücü, Martıspor ve Karadenizgücü takımlarının birleşmesiyle 2 Ağustos 1967 tarihinde bugünkü Trabzonspor doğar.
İşte bu bir asrı aşan süreç içinde birleşerek Trabzonspor 'u oluşturan sonra da 2.Lig’deki şampiyonluğu ile birlikte 8 defa şampiyon olmuş, sayısız kupaları müzesine getirmiştir Trabzonspor. Keza Avrupa kupalarında birçok devi yıkmış geçmiştir. Bu takımı şampiyon yapan çok muhterem hocalar, başarısızlıklarında, geçmiş başarılarının arkasına asla sığınmamış, takıma zarar verdiklerini gördükleri anda şapkasını ya da ceketini alıp hiç bir maddi talepte bulunmadan çekilmesini bilmişlerdir.
Hiçbir zaman da, “Şu kadar zamanda şu kadar başarı sağladık, şampiyon olduk, şu kadar kupa aldık, şu devleri yerle bir ettik” diyerek başarılı geçmişlerini sığınacak liman yapmadılar. Sizin göreviniz zaten bunu yapmak. Sözleşme yaparken de bunu taahhüt ediyorsunuz ve o şekilde işe başlıyorsunuz. Göreviniz Süper Ligde, kupada ve Avrupa'da tur atlatmak, kupalar kazanmak ve kulüp müzesine kupa götürmek. Bunu yapmak için de isteğiniz üzere transferleri yapılan futbolcularla bu başarıya imza atmak.
Trabzonspor'un efsane hocası Ahmet Suat Özyazıcı'nın şapkasını takmak kolaydır ama onu efsane hocaya yakışır şekilde taşımak çok zordur. Onun için herkes şapkasını önüne koyup düşünmeli ve tüm takım olarak kenetlenerek, görevinizi layıkıyla yapmak zorundasınız.
BASİT VE KÜÇÜK BİR ANALİZ
Geçen sezon Uğurcan, Nwakaeme ve Cornelius gibi oyuncuların yüksek performans gösterdiği bir Trabzonspor vardı. Diğer oyuncuların da bu oyunculara savunma ve atakta katılmalarıyla uzak ara şampiyonluğa giden ve şampiyon olan bir takım vardı. Tabi ki diğer takımların da karışık, plansız ve programsızlıkları da sürece eklendi.
Eğer bu basit analiz doğruysa, geçen yıl takımın bir formasyonu yoktu. Sadece ligde çok iyi performans gösteren 2-3 oyuncu vardı. Yani geçen yıl 2-3 oyuncu performansına dayalı bir formasyon vardı. Peki bu yıl ne oldu? Bu üç oyuncudan ikisi gitti yerine 12-13 oyuncu geldi. Peki gelen oyuncular içinde çok iyi performans gösteren bir veya iki oyuncu bu zamana kadar oynanan maçlarda ortaya çıktı mı? Hayır. Bu oyuncuların transfer edilmesine kim karar verdi? Sorusuna taraftar bir sorumlu bulamıyor. İzleme komitesinin her oyuncu hakkında raporu ne? Abdullah hoca mı istedi? Yönetim mi istedi? Oyuncu yok!!!, Formasyon yok!!!, Nasıl olmalıydı? Nasıl olacak?
Ülkemizde bir antrenör sezon başladıktan sonra ve transfer dönemi bittiğinde bir takıma antrenör olabilir. Görevi; mevcut oyuncular ile uygun taktiksel uygulamalar yaparak takımını başarılı yapmaktır. Bir başka durum ise transfer dönemi öncesi takımla anlaşan bir antrenör bir önceki takım oyuncularının performansını, kulübün ekonomik durumunu, ligdeki diğer takımların durumlarını yönetimle birlikte analiz eder ve ona göre bir kadro mühendisliği yapılır.
Bu değerlendirmeler doğrultusunda Teknik Sorumlu Abdullah hocanın birkaç oyun formasyonu olmalıydı. Bu formasyonlara göre oyuncu transfer edilmeliydi. Abdullah hoca diyor ya o formasyonu denedik olmuyor bu formasyonu denedik olmuyor. Bazen “Giresunspor’a karşı denenen Diamond modeline oyuncularımız karşılık verdi.” olabilir ama, Giresunspor’a, ikinci maç olmaz eğer modern futbola ait değilse. Diamond modeli ise futbolda 20 yıllık 4-4-2 sistemine ait bir modeldir. Üzülerek söylemek isterim ki Abdullah hocanın geriden oyun kurma dışında ne yazık ki modern futbol dünyasında etkili olabilecek bir oyun formasyonu yok… Gelinen bu durumun baş sorumlusu teknik sorumlu Abdullah Avcı’dır. Trabzonspor taraftarını bir gün de olsa mutlu etmek için cebinden para harcayan, kulübe kötü günlerinde ekonomik olarak destek olan idareci değildir.
Sürecin kötü gitmemesi en büyük dileğimdir. Fakat sonuçların kötü gitmesi demek Trabzonspor’un gelirlerinin azalması demektir. Bu borç yükü kulübün geleceğinde oldukça sıkıntılı süreçleri beraberinde getirecektir. Bu durum karşısında yapılacak iş genç oyuncu yetiştirmektir. Yeni Ahmetcan’lar kulübün geleceğini kurtaracaktır. Açıkçası bu konuda da fazla iyimser değilim; sebebine gelince, Trabzonspor Alt yapısında görev alan personel ve antrenör kadrosuna baktığınızda birçok kişinin bir idarecinin akrabası, iş insanı ricası masa arkadaşı, takım arkadaşı, parti dayatması, sporcu ricası…. olduğunu görürsünüz. Ayrıca Abdullah hocanın Hatayspor maçı sonrası yaptığı açıklamalarda; yetenekli, geleceği olan bir oyuncu diye 3 yıl önce profesyonel takıma alınmış daha sonra alt yapıya gönderilmiş olan “Süleyman Cebeci’nin oynadığı yerde 7 tane oyuncu var şu an itibarıyla.” Üzerinde çok düşünülmesi gereken bir durumdur. Geçen yıl sol bek Arif Boşluk’un (bir maç görev verilmedi) yerinde İsmail Köybaşı vardı. Sezon başında Kasımpaşa’dan Erhan Elmalı alındı.. Emirhan Zaman A takım idmanlarına sadece çıkıp alt yapıya gönderiliyor. Sonuç olarak; Trabzonspor bu yıl kadro mühendisliğini yaparken büyük yanlışlar yapmıştır. Bundan sonraki süreçte kulübün geleceği için genç oyunculara yatırım yapılmalıdır. Ayrıca eldeki mevcut oyuncuların bir kısmının Djaniny, Bardhi, Bartra…gibi marka değerleri değersizleştirilmeden kulübün menfaatleri doğrultusunda satılmalıdır.
İNSANLARI GÜLDÜREN ADAM KREM YAVUZ
Geçenlerde kalbindeki rahatsızlığından dolayı İstanbul'a giderek Trabzon'un yetiştirdiği dünyaca ünlü kalp cerrahi Profesör Doktor Ergun Demirsoy tarafından başarılı bir ameliyat olan ve üç damarı değişilen Krem Yavuz'un sağlık durumu her geçen gün iyiye gidiyor. Hastaneden çıkarak evinde istirahat eden ve yavaş yavaş yürüyüşlerini sürdüren Krem Yavuz sağlığı ile ilgili arayıp soran herkese çok teşekkür ediyor.
Moralini her zaman yüksek tutan Krem Yavuz, Trabzonspor genç takımında oynadığı yıllarda yaşadıkları anılarını da anlatmaktan geri kalmıyor. Trabzonspor genç takımı şampiyona için Almanya’ya gider. Teknik direktör rahmetli Özkan SÜMER. Ama oyuncuların bazılarının isimleri değişik. Krem Yavuz’un lisansı da kuzeni Melih TÜTÜNCÜ adına… Neden Melih Tütüncü. Çünkü onun anne baba adı da Yavuz’unkinin aynı.. Maçlar oynanıyor takım finale kalıyor. Trabzonspor finali Polonya ile oynuyor. Maçta Krem Yavuz harika top oynuyor. Fakat uzatmalar derken 5 penaltı atışlarına geçiliyor. Alman hakem Hans penaltı atışları için oyuncuları çağırıyor. HAKEM Melih’i çağırıyor, ama Krem Yavuz verilen listede isminin olmadığını varsayarak karşı kaleye doğru gidiyor.. Bu arada rahmetli Özkan SÜMER, çileden çıkıyor, kenardan sesleniyor seni başıma bela edenin ecdadını…… der. Krem Yavuz da hocam beni penaltı atışları için yazmadın ki derken Krem’e şamarı patlatıyor, bir şeyler de söyler.
Krem Yavuz şamardan sonra aklı başına gelir topu penaltı noktasına diker ve golü atar. Nihayetinde takım şampiyon olur. Bu arada Kupa töreni yapılacak. Özkan Sümer, Krem Yavuz'a dönerek sen dua et ki Alman hakem Türkçe bilmiyordu. Bu arada Alman hakem Hans da bunu görünce tercümanı yanına çağırır ve sor bakalım teknik direktöre oyuncusunu niye dövdü der. Rahmetli Özkan Sümer’e bu soru yöneltilince o da ‘Oyuncu strese girdi ve penaltı atılacak kaleye değil de ters kaleye gidince onu uyandırmak için tokatladım’ cevabını verir. Özkan Hoca'nın mekanı cennet olsun. Krem Yavuz abiye çok geçmiş olsun, Allah sağlık uzun ömürler versin..
CİĞERİNİ ORTAYA KOYAN ADAM BAKASETAS
Bir başka yüreği var Yunanlı Bakasetas'ın... Hami Mandıralı'yı, Orhan Çıkrıkçı'yı, ya da Şota'yı hatırlatıyor bana. Yürekli ve o yürekte ne varsa onu yeşil çimlerin üzerine seriyor. Bir dakika durmuyor... Beyni, kalbi, her şeyi ile yüzde yüz motive olup öyle savaşıyor. Doğuştan Trabzonsporlu değil elbet ama sonradan ne kadar Bordo-Mavili olunabilecekse o kadar Trabzonlu.
Kara elmas destanı bana göre takımın en formda futbolcusu... Hatay maçında takım arkadaşları yerlerde sürünürken o muhteşem bir mücadele gücünün yanında sorunlara çözüm üreten, yerine göre savunmayı rahatlatan, yerine göre hücumdaki sıkışık trafiği ters kanata yönlendiren müthiş bir futbol aklına da sahip. Takım arkadaşları Bakasetas gibi mücadeleci, hırslı, istekli ve kazanma arzusuyla oynasa Trabzonspor'un sırtı yere gelmez.
Ben sahada Bakasetas dışında, Bakasetas gibi oynayan bir başka futbolcuyu göremiyorum. Bakasetas'a verilen transfer ücretini alnının akı gibi hak ediyor. Diğer oyuncular derseniz onların hiçbiri bu paraları hak etmiyor. Bakasetas Yunan olmasına rağmen Trabzonlu gibi ciğerini ve yüreğini ortaya koyarak oynuyor. Diğerleri boş boş gibi sahada geziyor...
Antalya maçının da yıldızıydı Bakasetas.
Yine yüreğiyle oynadı. Arkadaşlarına öyle servisler yaptı ki izleyenlerin gözlerinin pası silindi.
Ancak arkadaşları bu servisleri her zamanki gibi cömertçe harcadı.
Yunan oyuncu başka bir seviye. Galatasaray ile oynanacak olan maçta da Trabzonspor’un en etkili ismi olmaya aday bir oyuncu.
OBUZ HASTA OLSA DOKTORA GÖTÜREMEM, AMA PAMUK BAŞKA!
Obuz ve arkadaşlarını Faroz Mahallesi açmıyor daha. Burhan da emekli olduktan sonra, altlarına özel arabayı atlayıp kar, soğuk, yağmur, çamur demeden o yayla senin bu yayla benim, dolaşıp duruyorlar. Bir bakıyorsun Zigana'dalar, bir bakıyorsun Sürmene Zara dağındalar, bir bakıyorsun Haçka veya Tonya yaylalarındalar. Bu hafta içinde kafalarına göre Düzköy'e bağlı Çal Mağarası’nın üzerindeki Hırsafa yaylasında soluğu aldılar. Obuz'un morali çok bozuk, eski havasında değil. Sebebine gelince, Obuz'un 17 aylık Tonya finosu Pamuk 7 yavru doğurduktan sonra hastalanınca morali bozuldu. Pamuk'a bir şey olacak diye aldı onu bir düşünce. Köpeği Pamuk'u çok seven Obuz, onsuz bir yere gidemeyecek kadar kendi sosyal faaliyetlerinden vazgeçiyor.
Obuz'un durumuna çok üzülen Burhan ise her sabah Pamuk'u alıp arabası ile Meydan'daki veterinere götürüp tedavisini yaptırıyor. Burhan,''Obuz hasta olsa onu doktora götüremem, ama Pamuk olunca akan sular duruyor" diyerek de espriyi patlatıyor. Bir haftadan beri Obuz'un köpeği ile yakından ilgilenmesi üzerine köpekte iyileşme belirtileri göstermesi üzerine Obuz'un keyfi de yerine geldi. Ve soluğu, Burhan, Kartalbaba ile birlikte Çal Mağarası’nın üzerindeki Hırsafa yaylasına aldılar. Obuz Hırsafa yaylasına gidene kadar arabanın içerisinde yalanı resmen üfürüyor. Direksiyon başında bulunan Burhan, Obuz'un yalanlarına dayanamayarak "Obuz'da yalan mı arıyorsun, bir doğrusu yok ki, yalanını araştıralım" diyerek, bombayı patlatıyor. Obuz’un cevabı gecikmez “50 senedir insan bakıyorum. Şimdi köpek bakıyorum. İnsanlardan daha sağdıklar” esprisi ile araçta kahkaha gırla gidiyor. Derken zaman da böylece akıp gidiyor.