Kendine ait küçük atölyesinde her bir ayakkabıyı el emeğiyle üreten Aydın, özellikle gerçek deri ayakkabılarda uyguladığı “ütü işlemi” ile dikkat çekiyor. Bu teknik, deriyi ateşle işleyerek hem estetik görünüm sağlıyor hem de sahte deriyi gerçeğinden ayırıyor. Ancak usta ayakkabıcı, mesleğini geleceğe aktarmakta zorlanıyor. Çünkü yeni nesil, bu tür zanaatlara pek yanaşmıyor.
Ayakkabı üretiminde ateşin gücü: Deriyi “ütüleyerek” tamamlıyor
Mehmet Aydın’ın kullandığı “ütü işlemi”, sektörde sıkça bilinen ancak günümüzde giderek azalan bir teknik. Aydın, bu yöntemin yalnızca gerçek deride uygulanabildiğini ve sahte derinin ateşe dayanamayarak eridiğini söylüyor. Ayakkabıların üretim sürecinin son aşamasında deriyi aleve tutarak daha parlak ve pürüzsüz bir görünüm elde eden usta, aynı zamanda boyanın deriye daha iyi işlemesini sağlıyor. “Derinin boşluğunu alıyoruz, iplerin yünleri kayboluyor, deri daha dolgun ve güzel görünüyor,” diyen Aydın, bu tekniğin estetik kadar kalite açısından da önemli olduğunu vurguluyor.
“Siparişler güzel ama çırak yok”
Mehmet Aydın’ın ayakkabı siparişleri hâlâ sürüyor. Özellikle kadınlar tarafından tercih edilen “Çarşamba ayakkabısı” olarak bilinen yüksek topuklu el yapımı modeller, müşterilerinin gözdesi. Ancak ustanın asıl derdi, mesleği devredecek bir çırak bulamamak. “Eskiden okuldan çıkınca meslek öğrenirdik, her dükkânda çırak olurdu. Şimdi kimse bu işlere yanaşmıyor,” diyen Aydın, bu durumun sadece ayakkabıcılık değil, tüm zanaat dalları için geçerli olduğunun altını çiziyor. “5-6 sene daha yaparım, sonra bırakmak zorunda kalırım,” sözleriyle mesleğin giderek tükendiğine işaret ediyor.
El emeği göz nuru: Geleneksel zanaat yok olma tehlikesinde
Mehmet Aydın’ın hikâyesi, sadece ayakkabıcılık mesleğinin değil, birçok geleneksel el sanatının karşı karşıya olduğu tehlikeyi gözler önüne seriyor. Sanayi tipi üretimin ve hazır giyimin yaygınlaştığı bir dönemde, el yapımı ayakkabılara verilen değer azalsa da ustalar hâlâ direniyor. Fakat usta-çırak ilişkisinin kopması, bu mesleklerin geleceğini ciddi şekilde tehdit ediyor. Bugün Mehmet Aydın’ın ateşle şekillendirdiği deriler, yarın belki de yalnızca anılarda kalacak.
Geleneksel zanaatların yaşaması için sizce neler yapılmalı? Yorumlarınızı ve fikirlerinizi paylaşmayı unutmayın.