Ayder Çevre ve Turizm Derneği Başkanı Erdal Sarı’nın da dediği gibi,
Acilen yaylalarda dönüşüm projesi şart.
Bu çirkin, kılıksız binalardan bir an önce kurtulmak için,
TOKİ derhal yaylalara yönelmeli ve Tip Projeler doğrultusunda,
Soytarı apartman ve beton azabına son verilmelidir.
Yoksa,
Turizm adına utanç verici görgüsüz ve kılıksız binaların işgaline tanık olmaya devam edeceğiz...

Eski Komiser Emeklisi Ali Cumhur'dan Güzel Bir Anı

"Harun Bey!
Sakarya Hendek’te epeyce sizin Doğanköylüler var.
Metin abi ile çok iyi görüşürdük.
Allah Rahmetini bol eylesin.
Bi anımı yazayım müsaadenle:
Ben Sakarya merkezde Kaçakçılık şubesinde Baskomiserdim.
Bir gün silah ruhsatı almak için birisi elinde evrakla odama geldi.
Evrakı alıp inceledim ve gördüm ki,
Gelen arkadaş aslen Doğanköylü.
Ne tabancası alacaksın?
Diye sorduğumda,
Sıkılgan bir şekilde:
"7.65 Kırıkkale alacağım" dedi..
Aslen nerelisin diye sordum.
Akçaabat Doğanköy dedi.
Yani ki Muzuralısin değilmi?
Dedim..
‘Evet’, dedi.
O sıkılgan haliyle yüzüme kızgın bir ifade vererek,
Evrakı o'na doğru fırlattım.
"Sana ruhsat muhsat yok" diye çıkıştım.
"Niye Baskomiserim? "dedi yutkunarak.
"Ula hemşerim;
Hem Muzurlayim diyorsun,
Hem de 7.65 Kırıkkale alacaksın.
De hade git;
14'lü alda gel!
Muzuraliya Kırıkkale tabanca yakışır mı?"
Adamcağız evrakını aldı;
Tam çıkarken,
"Metin beye selam söyle "  diye tembihledim.
Birkaç saat sonra Metin abi aradı.
Karşılıklı  Gülmekten konuşamadık.
Ertesi gün adam yine geldi.
Üzerinde sıkılganlığı yoktu.
"Ali Abi 14'lü almaya karar verdim" dedi.
Belli ki Metin Abiyle görüşmüş.
Evrakı imzalayıp verirken de,
"Ruhsat Şubesine ismini verdim,
Sana yardımcı olacaklar" diyerek gönderdim...

Talya

Kıyı yayınlarından,
Gümüşhane/Torul Doğumlu Hemşerimiz Zekeriye Çavuşoğlu'nun,
Talya Şiir kitabı yayınlandı.
Atatürk Üniversitesi Edebiyat Bölümü mezunu Çavuşoğlu'nun "sen yoksun" şiirinden sizler için bir alıntı.
*
gök yorganına sarınıp yattım geceleri
ayaklarım yalın/kuru peksimet azığım
acılar içtim yudum yudum
ağulanmış gecelerin ardından
seni tanıdım sonra/acıyı/özlemi
ve sırtımızda kök salan
ihanetin hançerini
yürüdüm ıssız kıyılarında yokluğun
kör, sağır ve dilsiz
ateş dolu akşamları soludum
*
Yüreğine,
Kalemine sağlık şair...

Eğitim Arttıkça Şiddetin Kalitesi de Artıyor Muşş

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı  Özlem Zengin yaptığı bir konuşmada şiddete değindi.
Şiddetin ortak paydamız olması gerektiğini söyledi.
Buna harfiyen katılıyorum.
*
Ama "Eğitim arttıkça şiddtin kalitesi de artıyor." Ne demek?
Yani bu eğitimin hiç bir çözüm olmadığına yönelik yaklaşımları, bir bilge borufoserün “eğitimli insanlardan nefret ederim” demesine benzetiyorum.
*
Eğitim,
Eğitimse şayet,
İstendik davranışlar kazandırma metodudur.
Bu metottan nasiplenemeden bir okulun kapısından dalı öteki kapısından çıkmak eğitim değildir.
Sözde tahsil görmüş,
Eşekliği üzerinden alınamamış çarpık bir ucubedir.
*
Bu ucuz ve ilkel yorumlar yerine,
Başdanışman Özlem Zenginde daha içerikli yorumlar öğrenmek isterdim.
Öyle ya Başdanışman olmak herkese nasip olmaz.
Hem de Cumhurbaşkanımıza Başdanışman

13 Yıl Sonra

Yaşar Alptekin mankenlik
Hayatında bazı sorunlar yaşamış.
Sonra dönmüş haklı olarak maneviyata sığınmış.
Ama adam Yusuf İslam gibi,
Dini bilmiyordu.
Düştü din adına şekil tüccarlarının eline.
Haliyle sarıksız olmaz dediler,
Sarık verdiler.
Sakal önerdiler.
Cübbe giydirdiler.
Kafaya külah geçirdiler
Sonra 13 yıl geçti böyle...

13 yıl gezdi/dolaştı böyle.
Sonra baktı ki,
Hayat devam ediyor...
*
İslam elbise değiştirmek değildir.
Anladı ki,
İslam, Ahlaktır.
İslam, güvenilir olmaktır.
İslam, salih amel işlemektir.
İslam, insanı sevmektir.
İslam, temizliktir.
İslam, Çalmamaktır.
İslam, öldürmemektir.
İhanet, etmemektir.
Evet İslam, Allah'ın yasaklarından kaçınmak,
Yap dediklerini yapmaktır.
*
Bunu 13 yıl sonra anlayan Yaşar Alptekin,
"İçki içmem,
Çevireceğim filmlerimde sevişmem" diyor.
Din ne sarıkta ne cübbede,
Yolun düzü bu işte.

Vur Vekilim Ellerin Dert Görmesin!

AKP Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu,
18 yaşından küçük çocukların protokol tribünlerine girmesinin yasak olmasına rağmen,
Arkadaşları ile birlikte çocuklarını maça götürür.
Ancak protokol görevlisi,
Yasak olduğu gerekçesiyle çocukcağızların tribünde oturamayacağı uyarısını yapar.
Önce muhterem vekil'in çevresindekiler haklı olarak derhal görevlinin etrafını sarar.
Başta AKP’li  Metin Beyimiz ve  yanındakiler görevliye, 
"Git kardeşim buradan!" uyarısında bulunurlar.
Hatta kıymetli vekilimiz mecburen görevliye "sen kimsin ulen! "
Der ve zorunlu olarak açıklamada bulunur,
"Ben milletvekiliyim!"
*
Fakat ne hazindir ki buna rağmen görevli hala işgüzarlık yapar...
Halbuki ben olsam,
Kaparım 8-10 çay,
Derhal getirip ikram ederdim.
*
Yok be kardeşim;
Bu gençler adam kıymeti bilmiyorlar.
Ama yine de merhamet gösterdin de dövsen de hastanelik etmedin.
Adamsın vekilim!
Adamın dibisin...
Ha bu arada,
Eski millet vekili Cemal Enginyurt kardeşime çook selam söyle
O ne demek istediğimi anlar...

RTE "Kovun" Dedi

Cumhurbaşkanı Erdoğan,
"Adımı kullananı kapıdan kovun."
Dedi.
*
Ah ah ah!
Niye daha önce söylemedin Cumhurbaşkanım?
Bu yalakalar...
Bu iş takipçileri...
Bu sizin adınızı kullanarak köşeyi dönen günahkarlar,
Yıllarca Türkiye'yi kullandılar...
Ama neyse,
Zararın neresinden dönersek kardır.

Sen Neymişsin Altın Çocuk



Göksel Arsoy,
Türk Sinemasının altın çocuğudur.
Bir anısında,
Bir film sahnesinde masanın altından Türkan Şoray'ın bacağına cimdik atacakmış ve rol gereği atmış.
Sonra Türkan Hanım basmış  feryadı...
Ama rol icabı değil,
Niçin biliyor musunuz?
Bizim zamanın jönü Altın çocuğun eli  çok yukarı gitmiş.
Üzülme Göksel Abi, olur böyle vakalar
Hem Türkan ablamız sana  bu çığlıklarıyla cilve yapmıştır.
 
Üzülsem de Kızamıyorum

Gazetemizin köşe yazarlarından ünlü görüntü yönetmeni,
Hemşerimiz Aytekin Çakmakçı; Profesör Sonay Çelik'in konuğu olarak geldiği Trabzon/Akçaabat'ta, Görsel estetik ve teoriler üzerine konuştu...
Çakmakçı,
Fotoğrafın biçimsellikten önce,
İşin zihinselliğini değerlendirdi.
Çakmakçı:
"Önce fikri,


Sonra biçimsellik olmalıdır" dedi.
Ayrıca, "İzimler de moda kavramı gibi değerlendirilmemeli.
Zira izimler zaman içerisinde gelişen olayların yarattığı realitelerdir" dedi.
Günümüzün aşkları Fast Food  gibi başlıyor.
Neredeyse güne iki aşk sıkıştırılıyor.
Amam dedim ya kızmak imkansız.
Adeta vakit yok eskisi gibi.
Zaman yok gidenin matemini tutmaya.
Artık duygusal zafiyetlere ölüm!
Yıkılmak yok artık.
Durmak yok.
İşte bu öğrenilmiş çaresizlikler...
Yöntem,hayatı pratik yaşayan;
yaşamak isteyen vefasız bir toplum geliyor.
Üzülsem bile kızamıyorum." dedi.