Bugünkü yazıya, 3 yıl önce, bir eğitimcinin internette yazdığı yazıdan alıntı yaparak başlamak istiyorum. Üç yıl önceki şikâyetler artarak devam ettiğine, bu yazının günümüzde de dikkate alınması ve üzerinde düşünülmesi gerekmektedir.
İşte o yazıdan bir bölüm:
“A'dan Z'ye herkesin aynı tezgâhtan geçtiği, kısaca okullu olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Son yıllarda okullar kaynayan kazanlara dönmeye başladı. Seksenli yıllarda kapitalist dünyaya açılan kapılarımız, doksanlı yıllarda açtığımız yeni pençelerimizle renkli ve büyülü dünyanın içinde bir anda bulduk kendimizi. Eskilerin “biz çok çektik, yeni nesiller çekmesin” tarzı serzenişlerini de ekleyince yepyeni bir kuşak çıktı ortaya ve bu son kuşak okulları teslim almış durumdu. Bu son cümleden kimse öğrencilere teslim olduğumuzu zannetmesin. Siyasette milletvekillerinin dokunulmazlık zırhı zaman zaman gündeme gelir ve daraltılması gerektiği savunulur. Ben şimdi iddialı bir söz etmek istiyorum. Özellikle liselerimizin çoğunda öğrenciler dokunulmazlık jargonu altında akla hayale gelmedik davranışlar sergiliyor. Okullarda disiplin yok ve çözüm bulmak oldukça zor. Özetle öğrenciler yoldan çıkmış, öğretmenler çileden çıkmış durumda.”(İlhami Fındık, Kamuajans-19.0,2014).
Bu ifadelerden ne anladığıma bir bakalım:
- Son kuşak okulları teslim almış durumda,
- Öğrenciler son yıllarda dokunulmazlık zırhına büründürülmüş,
- Okullarda disiplin yok,
- Okullardaki disiplinsizliğe çözüm bulmak zor,
- Öğrenciler yoldan çıkmış,
- Öğretmenler çileden çıkmıştır!
Eğer son kuşak, yani şimdiki okullu nesil okulları teslim aldıysa, bunun acilen düzeltilmesi gerekir. Okulları eğer öğrencilere teslim ettiysek, kimse kusura bakmasın, bunda biz eğitimcilerin, okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin vebali büyüktür. Sorumluluğu başkasına atarak bu vebalden kurtulmanın imkânı yoktur.
Öğrencilerin dokunulmazlık zırhına büründürüldüğünü kim söylemiş? Öğretmenin rolü değişti, ama sınıfın lideri gene öğretmendir. Değişen sadece eskiden öğrenciyi salt “öğrenci” olarak gören öğretmen, artık onu “önce insan” olarak görmek zorunda olduğudur. Bundan ötesi gerçek değildir.
Okullarda disiplin yoksa, eğitim de yok demektir. Ama disiplin denince ne anlıyoruz? Dünkü disiplin anlayışı ile bugünkü disiplin anlayışının aynı olmasını beklemek gözlerimizi çağa kapamaktan başka bir anlam ifade etmez.
Okullarda disiplinsizlik varsa bunun mutlaka bir çözümü de vardır. Çözümsüzlük asla çözüm olamaz. Yeter ki çözüm bulmaya niyetimiz olsun, mutlaka bir, hatta birçok çözüm yolu vardır.
Öğrenciler yoldun çıkmış! Sahi hangi yoldan çıktı öğrenciler? O “yol” dediğimiz şey nedir? Acaba o bizim bildiğimiz yol, yol olmaktan çıkmış da bizim haberimiz mi yok? Eskiden “tek yol” vardı gidilecek! Şimdilerde yollar tek değil; birçok yol vardır ki bu yollar bizi hedeflerimize ulaştırabilir.
Öğretmenlerin çileden çıkması da tartışılır. Çileden çıkmak, yapılacak bir iş ve işlem bulamayanların yaptığı davranıştır. Öğretmenlerin çoğu hâlâ öğrencileriyle çok iyi bir ilişki içindedir ve çileden çıkmak gibi bir rahatsızlık içine girmemişlerdir.
Okullarda disiplin sorunlarının olduğunu kimse inkâr edemez. Ama bu sorunların sorumlusu olarak başkalarını hele de öğrencilere göstererek disiplin sorunlarını ortadan kaldırmanın imkânı olmadığını biliyoruz. Öncelikle biz öğretmenler elimizi taşın altına koymak zorundayız.
Öğrenciler yoldan çıktıysa bununu tek bir sebebi yoktur, sebepler arasında biz öğretmenlerin de olduğunu unutmamalıyız.