Perşembe günü spor sütunumda Beyaz TV’de Rasim Ozan Kütahyalı’nın sergilediği çirkin sözleri ve nedenlerini yazmıştım.
 
Türkiye’de televizyon konusunun bir eğitim gibi, sağlık gibi, ekonomi meselesi gibi ele alınması gerekiyor.
 
Milyonların izlediği televizyonlarda Allah aşkına böyle pespaye sözler söylenir mi?
 
Buradan sağlıklı, maneviyatına tutkulu bir toplum çıkar mı?
 
Ne çıkar, işte dün okuduk. Bir aile babası olarak irkildim, ruhum ezildi, düşündüm, incindim.
11 yaşında bir kız çocuğu 2,5 aylık hamile çıktı. İddia o ki okullarında bir çocuğun istismarına uğramış.
 
Ailedeki diğer çocuklar da istismara neden olan çocukla birlikte Çocuk Esirgeme Kurumu’na alınmış.
 
Sözün bittiği yer, ahlâkın ayaklar altına alındığı son nokta.
 
Televizyonlarda diziler, güzellik-moda, yarışma-evlilik programları, kontrolsüz çizgi filmler ve görüyorsunuz spor programları dejenerasyonda sınır çizgisi tanımıyor.
 
Uzmanları da okuyalım bakalım ne diyorlar:
‘Mesela dizide, haberde, yarışmada çatışma varsa reyting alır.
Çatışma üzerine kurgulanan bir reyting anlayışı var.
Reyting üzerine gelen bir reklam var. Reklam verenler reklam verdikleri programların marka değerlerini düşünüyor.
Vatandaşın bu kadar çok şikâyet ettiği, sosyal öğrenmeyle topluma bu kadar zarar verdiğini söylediğimiz yapımların, üzerine para verip yaptıranlar aslında onlar. Belki böyle bir rollerinin olduğunun farkında bile değiller.’
 
Yazmıştım, kuşkusuz reyting, reklam önemli, tv’ler, ekonomi böyle dönüyor.
 
Ama denetleme mekanizmaları nasıl işliyor, çok iyi sorgulanması lazım.
 
Modacı Nur Yerlitaş’ı hatırlayalım en sıcak örnek nediyor;
‘Ne yapayım Allah Allah! Şehitler mehitler…Aaa yeter!’
 
Yerlitaş diyor ki, ‘Elimdeki soda bardağına “içki” denmesi de aynı yozlaşmış zihniyetin ürünüdür.’
 
Peki Yerlitaş’ın bu sözlerini biz nereye koyacağız!
 
Her şey öylesine çığrından ve dizgininden çıkmış ki akıl alır değil.
 
RTÜK bunlar olurken ne yapıyor?
 
Türkiye’de eleştirilen kurumların başında RTÜK geliyor.
 
Çocuklarımızı bu ahlâk erozyonundan nasıl koruyacağız.
 
Geleceğe sağlıklı nasıl bakabileceğiz?
 
İnsanın tedirgin olmaması işten bile değil.
 
Okullarımıza ve özellikle ailelerimize büyük görevler düşüyor.
 
Aynı anda kısa da olsa üç konuya değinmek isterim.
 
Dün 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü de yaşadık.
 
Öğretmelerimizin sorumlulukları hakikaten çok ağır.
 
Sabır timsali öğretmenlerimize bu yazı ışığında kaliteli bir nesil inşası yolunda başarılar dilerim.
 
Bugün, 25 Kasım “Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılması için uluslararası mücadele günü”
 
Kadına şiddet Türkiye’de en fazla tartışılan konuların başında geliyor.
 
Kadınlar annelerimiz, ‘Cennet annelerin ayakları altındadır’ anlayışının gerçek anlamda hayata geçtiği ve kadınlara gerçek saygının olduğu bir Türkiye umudunu taşıyorum.