Son yazımda hükümetin ve hazinenin durumuna değinmiştim. Kolay olmayacağını ve hazinenin yükünün haddinden fazla olduğunu da belirttim.

Deprem, pandemi ve öncesindeki yaşanan ekstrem olaylarla beraber ekonominin toparlanmasının zaman alacağını ve vatandaş olarak işimizin çok zor olacağını yazdım.

Seçimi geçen hükümetin artık savunulacak bir tarafı kalmadığını ve artık bahane üretmeden tamamıyla icraat göstermesi gerektiğini de belirttim. Fakat piyasaya müdahale yapmadan, ilk icraat zam üzeri zam olunca, ister istemez hepimiz tepki vermek durumunda kalıyoruz.

Nasıl tepki vermeyelim ki, önce KDV oranları arttı sonrası 15 Temmuz gecesi selâ ile birlikte akaryakıta yapılan zam, bırakın zammın oranını zammın zamanlanması bile adamı deli edecek cinsten değil mi? Demokrasi nöbetine aracına benzin koyup giden vatandaş, evine dönerken aynı benzini neredeyse 7 lira farkla aldı.

Özellikle şu zamların yapıldığı zamanları oldum olası hep yadırgamışımdır. Gündüz neden zam yapılmaz da hep gece yapılır bu zamlar? Ne vardı yani yapacağınız zamları 1-2 gün öncesinden duyursanız. Gece yarısı baskını gibi, aniden zam yapmanın ne anlamı var? Vatandaşı zora sokmadan zam yapmak bu kadar zor mu?

Başta Hazine ve Maliye Bakanlığı olmak üzere onlarca bakanlık, onlarca ultra lüks makam araçları ve koltukları işgal eden daire başkanlıkları varken, öncesinde önlem alıp zamları gündüz vakti bir iki gün önceden açıklamak çok mu zor?

Bir de zam sonrası gelen tepkiler üzerine değil de, zam öncesi makul açıklama yaparak zam yapmak, durumu güzel bir şekilde açıklayıcı bilgi dâhilinde uygun bir dille vatandaşa anlatmak daha uygun olmaz mı? Yahu bu işler için onca para alan makam mevki sahipleri varken, bu işlerin böyle olmamasıdır biraz da bence vatandaşı çileden çıkaran.

Maaşlara gelen zam oranları ile piyasaya gelen zam oranları arasında artık müthiş bir fark var. Bu farkı kapatmak için çok farklı şeyler yapmak gerek. Belki de bazı ürünlerde serbest piyasadan vaz geçilmeli. Mesela temel gıda ve bazı giyim ürünlerine devlet el atmalı, serbest piyasa hepten bazı büyük marketlerin eline bırakılmamalıdır.

Maaşlara gelen zam sadece kamudaki memura işçiye yansıyor. Ama akaryakıta gelen zam tüm kesime yansıyor. İğneden ipliğe gelen zamlarla maaşı ve belli bir geliri olmayan fakir nasıl mücadele etsin? Bunu düşünmek devletin görevidir.

Esasen bütün bunların başında gelir adaletsizliği ile birlikte vergi adaletsizliği de yatmaktadır. Memura, emekliye, asgari ücretliye verilen zam oranları aynı olmadığı gibi, piyasadaki zamlar aynı vergilere maruz kalan maaşı olmayanları da azami derecede etkiliyor.

Hükümete destek veren özellikle emekliler artık isyan noktasında. Okçular Tepesinde en son emekliler kalmıştı, onlar da artık zamlar sonrası tepeyi terk etmeye başladı sanki.

Yeter artık, çözümü sadece zamlarda aramayın. Kemerde sıka sıka delik de kalmadı! Bıçak ise çoktandır kemiğe dayandı. Ümidimi yitirmeyeceğim ama galiba kötü günleri geride bıraktık, daha kötü günler bizi bekliyor.

Sözlerime son verirken, vicdanı ve imkânı olanlar için her yazımda hatırlatıyorum, deprem ve deprem bölgesindekileri ne olur unutmayın, her daim hatırlayın. Kalın sağlıcakla.