Son yıllarda her kes doktor olmuş.
Kocakarı ilaçları revaçta.
Kocakarı ilaçları revaçta olunca kocaman amcaların da tedavi yöntemleri var.
İşte bunların en bombası bel fıtığı tedasi.
Kimisi idam sehpasını kuruyor,
Adamı asıyorlar.
Ama Allah'tan boynundan değil, ayaklarından asıyorlar.
Sonra bir çıkrıkla yükseğe kaldırıyorlar.
Ardından işin kompetanı asılmakta olan adama aşağıya doğru asılıyor.
bazı bölgelerini okşuyor.
Adam ih diyor,
Mıh diyor.
Derken eziyet sona eriyor ve hasta yere basar basmaz,
Oh dünya varmış diyor.
Öyle ya adamı ayaklarından asmışlardı.
*
Bunun bir benzerini önceki gün televizyonlardan ve sosyal medyadan da gördük.
Bu sefer bunun daha modernini bir rot balans  ayarı yapan bir tamirci yaptı ve hastaları kaptı.
Bu ustamız,
hastayı ayaklarından asmıyor.
Bir düzeneğe yatırıyor,
Sonra bağlıyor.
Sonra da o da baş aşağıya hastayı dikliyor..
*
İşte bu !
Malum,
Rot tekerler ile direksiyon arasındaki uyumu
Balans ise tekerlerin kendi arasındaki uyumu sağlıyor.
*
İşte burada bizimkisi balans ayarından hareketle,
Omurgalar arasındaki uyumu keşfederek büyük bir buluşu tezahür ediyor...
 
EY DİYANET!
 
Diyanet İşleri Başkanlığı bir öneride bulunuyor.
O öneriye göre,
Hayır yapan vatandaşlar vergi den muaf olsunlar.
*
Niye ki?
Neden muaf olsunlar ki?
Yardım edenlerin vergi vermesinde dinen bir sakınca mı var?
Bence bunun tam da tersi olmalı.
Yani vergi verenlerin hayır yapmasına gerek olmamalı.
Çünkü devlet aldığı vergilerle zaten muhtaç insanların ihtiyaçlarını karşılamış olmaktadır.
Sosyal devletin gücü aldığı vergilerle bunu karşılar.
Öyle değil mi,
Ey Diyanet!
 
ŞİMDİ DE FARS BAHARI MI
 
İran aniden kaynadı.
Adeta bir yerlerden start almış gibi birden refah bahanesiyle başlayan gösteriler rejim kavgasına dönüştü.
İngiltere,
İç savaşa dönüşen  çatışmaları demokrasi adına çok makul görüyor.
İsrail,
"Artık İran ile kanka olacağız. "diyor.
Suudi Arabistan'ın yüzünde güller açıyor.
Trump attığı twitterler ile hala öfke saçıyor.
Türkiye,
"Derdim çoktur hangisine yanayım" diyor.
Evet,
Yine bu sefer de  bahar adına  Müslüman komşuda "kan çiçekleri "açmaya başladı...
 
BALTA KESMEZ DOSTLUKLAR...


 
Muhammet Balta karikatüre meftun bir vekilimiz.
Arada bir karikatürlerime konu olmaktadır.
Hatta  o bu duruma,
Abi, "Ara sıra baltayı taşa vuruyorsun!
Demesi de güzel bir ironi ve mizaha istidadı olduğunu göstermektedir.
Evet, ara sıra baltayı taşa vursam da baltanın ağzı bozulmuyor.
Çelik gibi...
Son karikatürünü 2 Ekimde gazetemizde kendisine takdim ettim.
Haliyle Baltasız olamazdı.
Mutlu oldu.
"Makama odama asacağım" dedi.
Evet,
Kültür/sanat ta maharet iltifata tabidir.
Sanatçılar eserleri karşısında ona değer veren sanat severleri gördükçe daha da bir şevk sahibi olurlar.
 
MEHMET BARLAS BU NE CESARET!
 
Sabah Gazetesi Baş yazarı Mehmet Barlas,
Suriye'de "teröristlere yardım ettik" gibi laflar etti son yazısında.
E, ne şimdi bu.?!
Sırf bu ifadeler nedeniyle eski bir gazeteci terki viran eyledi.
Bir diğeri millet vekili olduğu halde tutuklu.
Ama Barlas onları doğrularcasına,
"Evet, Suriye'de teröristlere yarım ettik" diyor.
Hayırdır inşallah!
 
TRUMP'UN BELALISI
 
Trump gelir gelmez adeta dünyanın baş belası olduğunu ilan etti.
Ama hatırlatmak isterim ki,
"Dinsizin hakkından imansız gelir"
Diye bizde güzel bir özlü söz vardır.
İşte onun da belalısı var.
Hem de yanı başında.
"Kimmiş?"
Diyeceksiniz,
Kim olacak,
Kim Jong.
*
Bizim sarı sansar Kim'e,
Hırlıyor,
Mırlıyor...
Ama Kim tırsmıyor.
O zamanda bu 7 Bela ya kuyruğunu kıvırıp oturuyor,
Ya da salıyor kendini Müslüman diyarına...
 
FIKRA
 
Adamın biri arabasıyla giderken yolda bir yolcu alır arabaya.
Adam arka tarafa biner.
-Şoför,
" E, hemşerim kimsin nereye gidersin?"der. 
-Yolcu,
" Ben Azrail'im.
Canını almaya geldim" der.
Şoför alaycı bir tavırla 
"Sen mi Azrailsin,
Senin gibi Azrail olur mu hiç?"Der
Yolcu sakin bir tavırla, 
"Sen daha önce Azrail gördün mü de tarif ediyorsun" Der.
Ve ekler yolcu "inanmadın bana öylemi?" der.
*
-Şoför " İnanmadım tabii der" 
-Yolcu,
"O zaman 200 metre ileride bir adam daha alacaksın der"
Gerçekten de adamın dediği gibi şoför 200 metre ilerde bir yolcu daha alır.
Ama yolcu ön tarafa oturur.
Olaylar bundan sonra daha da enteresanlaşır. 
*
-Şoför yanındakine "Ee sen kimsin nereye gidersin?" der.
-Öndeki,
"Abi ben merkezde bir yerde indirirsen çok sevinirim,
Adım falanca der.
Şoför, " Yav, şu arkadaki adam bana 'Azrail'im diyo görüyonmu şu herifi hem iyilik ediyoz hem de dalga geçiyor zibidi der.
Öndeki arkaya bakar ama "kimse yok burada der.
Şoför hışımla arkaya bakar ve 
" Kör müsün be adam arkada oturuyor ya! der.
Öndeki yolcu arkaya bir daha bakar ve 
"Abi senin kafan iyimi,
Yoksa dalga mı geçiyorsun?" der.
*
Bu sefer Azrail olduğunu iddia eden yolcu söze girer.
" Gördün mü?
Öndeki yolcu beni ne duyabilir nede görebilir." der
Şoförün bir anda dizlerinin bağı çözülür bet beniz atar...
Bunun üzerine arkadaki yolcu  şoföre. 
"Hadi arabayı kenara çek 2 rekat namaz kıl canını alacam" der.
Şoför ağlamaklı ve çaresiz bir şekilde arabayı kenara çeker ve iner arabadan.
Sonra.
Sonra ne olmuş biliyor musunuz?
Adamlar arabayı aldığı gibi kaçmışlar...
 
OLMAZ BÖYLE DEMOKRASİ
 
Sürekli aynı hatayı yapıyorsunuz.
Tıpkı ağlata ağlata görevden alınan belediye başkanlarına yapılan muamele,
Şimdi de, 
Abdullah Gül'e yapılıyor.
 
Neymiş,
Abdullah Gül  yayınladığı bir mesajda  KHK'nın bir maddesini tasvip etmiyor.
Sen misin bunu yayınlayan.
Aldılar ele vurdular yola...
*
Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan,
Eski Cumhurbaşkanına konuyla ilgili bir sitem gönderdi.
Bu sitemin daha öncesi de olmalı ki,
"Yazıklar olsun!" ifadesi acıtan cinstendi.
*
Ama bu burada kalmalıydı.
Fakat ne mümkün.
Derhal araya figüranlar girdi...
Saçı/sakalı ağırmış yancılar girdi.
"Yapmayın/Etmeyin,
Siz eski dostlarsınız.
Beraber yürüdünüz,
Beraber ıslandınız,
Biz sizi böyle kavga eder şekilde görmekten muzdarip oluyoruz"
Demek yerine;
Adeta kıyametler kopuyor...
Olay kışkırtıldıkça kışkırtılıyor...
Yahu nedir?
Ne oldu?
Ne oluyor?
Bu ülkede cumhurbaşkanlığı yapmış bir devlet adamı dahi "Gıg" diyemeyecek mi?
Hiç düşünüyor musunuz,
Bu görüntü neyi çağrıştırıyor?
 
Zaten güzelim ülkemizde huzurumuz yok.
Sevgi dilimiz lal olmuş.
Birbirimize saygımız yok.
Toleransımız da  yok.
Yok,
Ama aklımız,
Vicdanımız da mı yok?