Bu PKK Karadeniz'de ısrarlı.
PKK demiş isem bunlar diğer terör örgütleriyle Türkiye'ye diz çöktürmek üzere birleşmiş vaziyetteler.
Bu kanlı katiller,
"Düşmanımın düşmanı dostumdur" mantığı ile ülkemize karşı kenetlenmişlerdir.
Bunların amacı Türkiye'yi bölmek,
Yeniden Sevr'i uygulatmaktır.
*
Bunların derken,
Bunlar ve bu örgütlerin patronlarını,
Yani özellikle batı dünyasını kast etmekteyim.
*
Evet, bunların amacı Atatürk Türkiye'sini tarumar etmektir.
Tabi bunun için de öncelikle Atatürk'ü ortadan kaldırma operasyonları  da yapılmaktadır.
Teröristler;
Ülkeye,
Vatana,
Millete,
Askere,
Polise,
Öğretmene,
Ebeye,
Hemşireye saldırırken,
İçerdeki görünüşte cahil,
Görünüşte meczup,
Görünüşte Dindar ajanlar da onun heykellerine ve devletin demir kolonlarına saldırmaktadırlar.
*
Unutulmasın ki,
O kaidelerdeki Atatürk düşerse,
Türkiye düşer...
Bu ülke paramparça olur.
*
Artık,
Kan,
Gözyaşı ve en kahpe felaketler
Gelir,
Bizi,
Bulur...
*
Ey iktidar!
Ne olur Atatürk'e toz kondurtma.
Rejimin temellerine dinamit konulmasına asla izin verme.
*
Ey iktidar!
TC'nin fabrika ayarlarıyla oynama,
Oynatma.
Yoksa bir bakarız ki,
Bu topraklarda ne birlik kalır ne dirlik.
Hepimiz perişan oluruz.
Ocağımıza incir ağacı dikerler.
Beni duyuyor musun,
Ey iktidar?!
 
YALNIZ TÜRKİYEM!
 
Avrupa-Atlantik bloğundan uzaklaşma eğilimi gösteren Türkiye'nin Avrasya bloğuna yaklaşmaya devam etmesinin Batılı ülkeler tarafından bize yönelik karşı ekonomik ve askeri bir vekalet savaşını daha da arttırmaktadır.
*
Hatırlarsanız,
15 Temmuz kalkışması esnasında,
Batı sessiz sedasız kalmış,
Rusya  bu girişimi engellemek konusunda Türkiye'ye karşılıksız yardım eden tek ülkedir.
*
Öte yandan,
Erdoğan'ın önderliğindeki Türkiye'nin Batı ile çatışmasının esas nedeni, 
Bilhassa ABD'nin Türkiye'yi bölmek amacıyla Kürtlere verdiği destektir.
*
Bu sürecin Almanya'nın İncirlik'ten kovulması,
Ruslardan S400 füze sisteminin satın alınmasına kadar uzamış,
3 Milyar dolarlık bu satın alma işlemini engellemek için ABD'nin  Türkiye'ye tehdide varan uyarıları olmuştur.
*
Buna rağmen, Türkiye S400'leri almaktan vazgeçmediği gibi,
Anlaşmanın bir parçası olan ''teknoloji transferi'' nedeniyle silahların Türkiye'de üretilmesi konusunda Rusya ile uzlaşmaya varmıştır.
*
Şu bir gerçek ki;
Bu anlaşma,Türkiye'nin 65 yıl süren NATO üyeliği esnasında,
Rusya ile askeri teknoloji anlaşması bir ilktir.
*
Bu durum NATO'yu acayip rahatsız etmiş ve etmeye devam  etmektedir .
Bu anlaşmayı engellemek adına,
ABD'li yetkililer harekete geçerek,
S400'ler yerine ABD  F35A savaş uçaklarını ısrarla Türkiye'ye önermişlerdir.
Ancak Türkiye bu ısrarlı teklifi de haklı olarak gözardı etmiştir.
*
Bu durum,
Türkiye'nin Şanlı dost ve müttefikleri (!) olan Amerika'ya ve Batıya;
"Dost musun,
Düşman mısın,
Karar ver?"
Demektedir.
*
Gelecek süreçle ilgili olarak, öyle gözüküyor ki,
Batının Türkiye düşmanlığı daha da artar.
Artık her türlü düşmanlıkları daha  aleni olarak yapmaya başlarlar.
*
Mesela,
Kuzey Irak'ta 25 Eylül 2017'de gerçekleşecek olan 'bağımsızlık referandum'unun sonuçlarına göre, 
Türkiye'deki Kürtlerin de benzer bir referandum isteyebilecekleri,
Ya da istetilebilecekleri,
Ancak bu talebi kabul etmeyecek Türkiye'ye karşı ,
Kürtleri ayaklandırma gayretlerine girişilmesi muhtemeldir.
İşte bu durum Türkiye'nin  tümüyle batıya veda etmesi anlamına gelebilir.
*
Bu arada Türkiye Doğu kapısını biraz daya büyütmeli ve tren yolları,
Enerji hatları ve askeri işbirliğini geliştirmelidir.
*
Ülkemize yönelik açık bir bölme,
Çıkartma işleminden sonra bırakın AB'ye girmeyi,
Türkiye'nin NATO'dan ayrılması bile söz konusu olabilir.
Bu durumda Batı,
Türkiye ve Kürtler arasında uzun süredir devam eden ''vekalet savaşını'' daha da alevlendirecektir.
*
İşlerin tümüyle kötüye gittiği bu süreçlerde,
Rusya'nın tavrı maalesef Türkiye'den yana olmayacaktır.
*
Tabi bir taraftan vekalet savaşlarının yanısıra,
Türkiye'yi daha çabuk dizlerinin üzerine çöktürmek için,
Ekonomik savaşlar da başlatılacaktır.
Türkiye bu zor günlere birlik/beraberlik ve dayanışma içerisinde hazır olmak zorundadır.
 
OLUR BÖYLE VAKALAR!

İzmir'de 2 Genç kadın yolda yürürken bir motosikletlinin tacizine uğradıklarını söyleyerek işlem yapmalarını isterler.
Polis kendisinden yardım isteyen kadınlara,
Şu halinize bakın.
Siz az bile yapmışlar" demiş.
Sonra da karşı cevaba sinirlenen polis harekete geçerek kadınları  tartaklar.
*
Oldu mu şimdi?
Yakıştı mı?
Vatandaşın kıyafetine bakarak,
"Halinize bak, size az bile yapmış" demek ne demek?
Yani "sizi öpmediğine şükredin" mi demek istedi?
Of ya!
Bu yeni Türkiye çok comik.
 
ÇALIŞKAN BAKAN!
 
Almanlar gelmez oldu.
Hatta Avrupalılar adeta boykot ettiler Türkiye'yi.
Turizmci sıkıntıda.
Bayram tatilinin 10 güne çıkartılmasını bekliyorlar.
*
Ama hükümetin bir bakanı tatilin 10 güne çıkartılmasına karşı olduğunu açıklıyor.
Oysa bir kaç gün sonra bu hususu da kapsayan bir bakanlar kurulu toplantısı olacak.
O halde görüş belirtmene ne gerek var.
"Bakanlar kurulunda karar verilecektir" desene.
Ardından Başbakan "konu inceleniyor."
Sonra da Cumhurbaşkanı "10 günlük izin konusunda mutabakat var" diyor.
E, ne oldi şimdi.
İstifa etmeyi düşünüyor musunuz?
Diye sorsam,
"Üstüme iyilik sağlık, neden istifa edeyim ki?"
Diye diyeceğini,
Daha o demeden duyar gibiyim.
 
EREN BÜLBÜL
 
Yıl 1976
Bir komutanım vardı,
Rıza Bülbül.
Maçkalıydı.
Elazığ'dan tanırım.
Bana büyük iyiliği olmuş delikanlı bir insandı.

Şimdi Eren de Maçkalı.
O da Bülbül'lerden.
O da delikanlı...
*
Eren,
Cesur.
Eren Yakışıklı.
Eren tam da kızlarının canını yakma çağında hepimizin canını yaktı.
*
"İyi ki varsın Eren" ifadeleri ve o yakışıklı suretiyle,
Bir günde 70 milyona varan bir paylaşımı oldu.
Ama yakıp bıraktığın ateş,
80 milyonu sardı...
Hiç böyle yanmamıştık.
İyi ki varsın Eren!
 
Evet,
İçim çıra gibi,
Maçka Ormanları gibi yanıyor...
Kaç gündür seni seyrediyorum suretlerinden.
Korkusuz ve asil.
Yalnız/sessiz ve akıllı
Özgün bir adam gibi,
Ama yine de çocuk işte .
*
Önce git abdestini al,
Saf tut.
Kıl Cuma Namazını ve git şehit ol.
Hem de bir kahpenin elinden.
*
Niye yaptın?
Neden yaptın bunu,
Çocuk?
*
Gittiğin gün gördük.
Gittiğin gün tanıdık.
Gittiğin gün sevdik.
Gittiğin gün yandı sana bu millet,
Çocuk...
*
Dağların özgür  Eren'i
Sevdası yarım çocuk.
Gönlü Bordo/Mavi
Tabutu ay yıldız çocuk...
 
Ne güzel pozlar verdin gitmeden.
Ne güzel baktın öyle mavi mavi.
Ne fena yaktın bizi,
Çocuk...
 
FIKRA
 
40 yaşlarındaki kadın kalp krizi nedeniyle hastaneye yatırılmıştı.
Kendinden geçmiş durumdaydı.
Doktorlar kurtarmak için çılgınlar gibi uğraşıyordu...
Tam bu sırada Tanrı kadına göründü.
"Yanına geliyorum Tanrım,"
 Diye inledi kadın.
"Hayır,"
Diye cevap geldi yücelerden,
"Daha önünde 35 yıl,
2 ay,
8 gün var..."
Kadın nihayet kendine gelmişti.
Doktorlar mutluydu.
Kadın daha da mutluydu.
Biraz iyileşince kesenin ağzını açtı.
Yüzünü gerdirdi.
Liposuction yaptırdı.
Göğüslerini silikonla dikleşdirtti.
Kadının ısrarlarına dayanamayan hastane yönetimi bir kuaförün gelip saçlarını plâtine boyamasına izin vermişti.
Artık bomba gibiydi kadın.
Kendini çok iyi hissediyordu.
Hayatının kalan  bölümünü mutlu bir biçimde geçirmeye hazırdı.
Nihayet taburcu oldu.
Dışarıya çıkıp temiz havayı içine çekti.
Taksiye binmek üzere caddenin karşısına  geçerken bir ambulans çarptı kadına. Vahimdi durumu. Derin karanlığa doğru kayarken sordu,
"Ulu Tanrım,
Sen her şeyi daha iyi bilirsin,
Ama hani önümde daha 35 yıl vardı?"
Tanrı'nın cevabı şöyle oldu.
" Çok değişmişsin tanıyamadım..."