Şunu kabul etmeliyiz ki,
Yaşanan felaketlerin pek çoğu,
İnsanoğlunun  açgözlülüğünün bir eseridir aynı zamanda.
Buna;
Bilgisizliğini de,
Duyarsızlığını da,
Kaderciliğini de eklersek
Al sana sular seller gibi musibetler...
*
Gördük,
Görüyoruz...
Karadeniz'de neredeyse her yıl yoklar bizi felaketler.
Her yıl ölümler olur, canımız yanar...
Yanar da ne olur?
*
Hiç bir ders alınmaz.
Hiç bir hayra vesile olmaz onca acılar.
*
Yiğit düştüğü yerden kalkar misali.
Seller yıkmış mı binalarımızı,
Olsun,
İnadına daha yenisini kondururuz yerine...
*
Oysa her doğa felaketi bir uyarıdır.
Bir alarmdır.
Bir hatayı,
Yanlışı haber verir...
lakin onu görecek göz yok bizde.
Onu idrak edecek ferasette yok bizde.
*
Bu olaylarda;
"Hatalıyız" demek yerine,
"Kader "der,
İşimize(!) devam ederiz.
*
Ha bu arada bize,
"Dur !" diyen de olmaz,
Engel olan da olmaz yani.
Adeta,
"Var ne halin varsa gör!"
Diyen bir devlet misali.
*
Öyle ya,
Nerede şunca üniversitelerden mezun olmuş ve bu şehirlerde yaşayan mügendisiler?
jeologlar nerede?
Yerleşim için yer etütleri yapılıyor mu bu arazilerin?
"Yerleşime müsait mi bu alanlar?"
Araştıran  olmaz mı Allah aşkına!
*
Her aptallığa "Kader" demek,
Haşa Allah'a hakarettir.
Gördük;
Adam dere yatağına dikmiş apartumanı.
E, aşırı yağmurlar sonucu,
Çıkmış azgın sular geliyor...
Peki ne olacak şimdi?
*
Nereden aksın bu su?
Alsın başını da,
Ne yana gitsin,
Önünde ev de diye.
İnsanlar ölmesin diye ne yapsın bu çılgın sular?
*
Evet,
Ne bu felaketler kaderdir.
Ne de bu yapılanlar akıllıcadır.
*
Artık yeter!
İmar barışları adı altında cinayetler yeter!
Çarpık kentleşmeler artık yeter!
Böyle" lay lay lom" bir yaklaşım olmaz artık.
Olmaz böyle bir ciddiyetsizlik!
Herkes kanunlara uysun.
Uymayanlar uydurulsun.
Başkada yolu yok bunun.