Öğretmenleri yılda bir de olsa hatırlamaya vesile olan 24 Kasım öğretmenler Günü törenlerinde, maalesef öğretmenler, işin gerisinde kalmaya devam ediyor. Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerin aktif olması gerekirken, öğretmenler, pasif bir figüran olarak kullanılıyor gibi geliyor bana…

Öğretmenler Günü, öğretmenlerin sıradışı hayat hikâyelerinin anlatıldığı bir gün olabilse, bu günün daha anlamlı olacağını söylemek mümkündür. Ama öyle olmuyor; öğretmenler gününde öğretmenler, ya mesleklerini icra ederken ne kadar zavallı(!) duruma geldiklerini(yumurta satmak işportacılık yapmak gibi hikâyeler), ya da öğretmenlerin amirlerinin fırçalarına nasıl maruz kaldıklarını görüyor ve bu günden geriye kalanlar olarak bunları konuşuyoruz. Bu anlatılanlar da Öğretmenler Günü hatırası olarak bir süre zihinlerde kalıp sonra unutuluyor. Bunlar öğretmenliğin statüsünü düşüren önemli göstergeler olarak görülmektedir. Öğretmenler Günü öğretmenlerin saygınlığının öne çıkarıldığı müstesna bir gün olarak anılmalıdır.

Bu yılki Öğretmenler Günü’ne öğretmenlere hitap eden Sayın Vali, uygunsuz bir biçimde oturan öğretmene(daha sonra öğretmen olmadığı anlaşıldı),o kalabalık içerisinde hakarete varan bir tepki vererek, bu tepkisine salondaki diğer dinleyicilerin alkışlamalı desteğini de alarak öğretmenler gününü kutlamanın mutluluğunu yaşadı. Bu yılın Öğretmenler Günün’ den geriye kalan hatıra, Vali’nin bu davranışı oldu. Hemen söyleyelim, Sayın Vali’nin karşısında bacak bacak üstüne atılarak oturmak uygun değildir. Ama merak ediyorum, Sayın Vali’nin kendi çocuğu yanında bacak bacak üstüne atıyor mu? Vali Bey’in bu davranışı istenmeyen davranış olarak değerlendirmesi doğru ve Vali bu noktada haklı. Ama Sayın Vali, daha sonra istenmeyen bu davranışa verdiği tepki ile haksız duruma düşmüştür. Büyük bir kalabalığın içinde, değil bir öğretmen, gazeteci, hiç kimse rencide edilmemelidir. İnsan onurunu kırıcı bütün davranışlar, en fazla yöneticiler tarafından gösterilmemelidir. Valinin bu tepkisine alkışla destek veren öğretmenlerin davranışını da anlamak mümkün değildir. Öğretmenler Günü’nde valiyi alkışlayarak, nasıl bir özel gün kutlanıldığına inanılıyor? İşin özeti şu; bacak bacak üstüne oturarak bir yöneticiyi dinlemek en azından bir nezaketsizlik örneğidir. Ama valinin bu davranışı yönetme biçimi, valiyi haklıyken haksız duruma düşürmüştür. Valinin bu tepkisini alkışlayan öğretmenlere de bu davranış yakışmamıştır.

Bu olayda olması gerekeni Nizamülmülk’ ten okuyarak bitirelim:
Eğer bir kimse hata yaparsa, o an göz yumup, onu gizlice çağırarak; ‘Bu işi böyle böyle yaptın, biz kendi yetiştirdiğimiz adamı aşağı indirmeyi ve atmayı istemeyiz, bu hatanı affediyoruz, kendini hatalardan koru, böyle küstahlık ve hatalar yapma. Bil ol ki, tekrar edersen, elde ettiğin mevki ve haşmet, elinden gidince, sebebi de kendin olursun, biz değil.’ demelidir.
Başka söze ne hâcet!..