“OKULLARDAKİ ŞİDDET NASIL ÖNLENİR?”
 
Milli Eğitim Bakanlığı 2008 yılında şiddet konusundaki görüşlerini almak üzere, öğretmenlere bir anket uygulamıştı. 7 İlde görev yapan 1050 öğretmene ulaşılan araştırmada ortaya çıkan bazı sonuçlar şu şekildeydi:
               
Öğretmenler, kalabalık okullarda şiddetin daha çok olduğuna inanıyorlar.
               
Öğretmenlerin %86’sı, okullarda şiddete karşı alınan önlemler kapsamında, sadece ziyaretçiler için bir kayıt defteri tutulduğunu ileri sürüyor.
               
Öğretmenlerin %82’si, öğrencilerin belli aralıklarla üstlerinin arandığını söylüyor.
               
Araştırmada, İmam-Hatip ve Kız Meslek Lisesi öğrencilerinin, okul dışında şiddete karışma oranları, diğer liselere göre daha düşük olduğu ortaya çıktı.
               
Öğretmenlerin yarıya yakını, medyanın şiddet olaylarını abarttığını ve dolayısıyla okuldaki şiddetin artmasının önemli bir nedeni olduğuna inanmaktadır.
               
Araştırmada öğretmenlere, okullardaki şiddetin nasıl önlenebileceğine ilişkin olarak sorulan sorunun cevapları da özetle şöyledir:
               
Okullarda kültürel ve sosyal faaliyetlerin etkin hale getirilmesi, şiddetin önlenmesinde işe yarayabilir.
               
Araştırmada, öğretmenlere, “şiddet ve stresle başa çıkma” konularında hizmet içi eğitim verilmesinin, okullardaki şiddetin önlenmesinde işe yarayabileceğinin altı çizildi.
               
Eğitim sisteminin gelecekte en önemli sorununun, okulların güvenliği olacağına dair görüşler ağırlık kazanmaktadır. Bu nedenle MEB de, bir taraftan önlem alma hazırlığı yapmak üzere, öğretmenlerin şiddete ilişkin görüşlerine başvurdu. Bu girişim, eğitimin geleceği açısından önemli bir başlangıç sayılabilir.
               
Bu araştırmada üzerinde önemle durulması gereken en önemli husus, öğretmenlerin “şiddetin önlenmesine ilişkin” eğitim ihtiyacı içinde olduklarını kabul etmeleridir. Bu demektir ki, öğretmenler eksikliğini hissettikleri konularda öğrenmeye açık bir duruş sergilemektedirler. Bu durum da eğitimin geleceği açısından önemli bir kazanımdır. Hizmet içi eğitimin öne çıkarılması, üniversite eğitimi ile her şeyin bitmediğine inanıldığı anlamına gelmektedir. Bu da öğretmenlerin, önemli bir zihinsel dönüşüm içinde olduklarının işaretlerini vermektedir.
               
Araştırmada, öğrencilerin üstlerinin arandığına ilişkin sonuçların olması, iç açıcı bir durum değildir. Bu çağda öğrencilerin üstlerinin aranıyor olması, eğitim sisteminin “tepkisel” bir anlayışla işlediğinin işaretlerini taşımaktadır. Çağdaş eğitim yaklaşımları ile açıklanamayan bu durumun, eğitim sistemini daha çok rahatsız edeceğe benziyor.
               
Araştırmada İmam-Hatip Lisesi öğrencilerinin şiddete daha az katıldıklarına ilişkin bir sonucun olması da anlamlıdır.
               
Bu tür araştırmaları yapıp, sonuçlarından yararlanarak, eğitimi yeniden yapılandırmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Ne var ki aradan geçen 10 sene içinde böyle bir araştırma bir daha tekrarlanmadı. Oysa böylesi araştırmalara bugün daha çok ihtiyacımız olduğu ortadadır.