Türkiye’de insangücü ve eğitim planlamasının bilimsellikten uzak olduğunu söylemek, yanlış olmasa gerek. Ülkenin ihtiyacı olan bir alanda(örneğin Matematik öğretmenliği), ihtiyaçtan çok fazla elemanın yetişmesi, bunun açık bir kanıtı olarak değerlendirilebilir. Neden böyle oluyor? Türkiye’de insangücü ve eğitim planlaması, sosyal talep yaklaşımına göre şekilleniyor da ondan. Bu modelde bireysel veya toplumsal eğitim talebi, eğitim planlamasını belirler. Bu yaklaşıma göre, “Eğitim vatandaşlık hakkıdır”. Bu hakkın hiçbir şekilde engellenmemesi gerekir. Buna karşılık “İnsangücü yaklaşımı”, uzun vadeli bir model olduğundan, pek dikkate alınmamaktadır. Bunun sonucunda, ülkenin ihtiyacı olan birçok insan kaynağı, olduğundan çok yetişmekte ve bir dengesizlik meydana gelmektedir. Nitekim “işsiz üniversite mezunları” nın çoğalması insangücü yaklaşımının dikkate alınmadığına işaret etmektedir.
Üniversiteler kurulurken ülkenin ihtiyacı olan insangücünü yetiştirme hedefi öncelenmezse, bu durum böylece sürüp gidecektir. Elbette sosyal talebin dikkate alınması zorunluluğu vardır, ama bu zorunluluk arz-talep dengesini bozacak düzeyde olmamalıdır. Eğitim planlamasını tümüyle sosyal talebe göre belirlemek, geleceğin bugünkünden daha bir dengesiz olacağı anlamına gelmektedir.
Trabzon’a ikinci bir üniversite talebi, tamamen “sosyal talebin” bir tezahürüdür. Trabzon bir eğitim ve kültür kentidir, ikinci bir üniversite şehrimize yakışır! Bir üniversitenin kuruluş gerekçesi sadece bu düşünce olamaz. Yeni bir üniversite kurmanın bilimsel bir gerekçesi dillendirilmelidir. Sahi yeni üniversite, hangi ihtiyaca binaen ortaya çıktı? Bunun cevabı net değil… Evrensel bilim yuvasını kurarken, bilimsellikten uzak bir yaklaşım, ne kadar akılcı bir tutum olabilir?
Üniversite kurulduğu kentten başlayarak, bölgesine, Türkiye’ye, hatta uluslararası arenaya katkı yapma misyonuna sahiptir. Üniversitenin kente yapacağı katkıyı, salt öğrenci potansiyelinin ekonomik harcamaları açısından düşünürsek, buradan bilimsel bir şey çıkmaz.
Mevcut üniversitemizi ikiye bölmenin de bilimsel bir açıklaması olamaz. Bir fili ikiye bölerek, iki fil elde edemezsiniz!..
Evet, Trabzon ikinci bir üniversiteyi kaldırır; mevcut potansiyeli buna müsaittir. Ama mevcut üniversiteyi ikiye bölerek değil; sıfırdan, mevcut üniversitede eksikliğini gördüğümüz alanlardan oluşan bir üniversite, hem insangücü yaklaşımına, hem de sosyal talep yaklaşımına uygun olabilir.
Elbette üniversite kurmak yasama ile ilgilidir. Kanun yapmak da siyasilerin işidir. Evet, ama siyasiler kanun yaparken, siyasi kaygıların yanında “bilimsel kaygı” da taşıyamazlar mı?
Trabzon’a ikinci üniversite kurulabilir, belki de kurulmalıdır. Ama bölünerek kurulacak bir üniversitenin bir kazanç olacağı yönünde ciddi kuşkularım vardır.