Böcek Ailesinin zehirlenerek hayatını kaybetmesi, Türkiye’de uzun süredir dile getirilen gıda güvenliği krizini yeniden ülke gündemine taşıdı. CHP Niğde Milletvekili ve TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Üyesi Ömer Fethi Gürer, Sağlık Bakanlığı verilerini paylaşarak son iki yılda 39.778 kişinin gıda zehirlenmesi nedeniyle hastanelere başvurduğunu açıkladı. Gürer, ekonomik kriz, artan kontrolsüz ürün tüketimi, tarım zehirlerinin denetimsiz kullanımı ve belediyelerin devre dışı bırakılması nedeniyle sistemin çökme noktasına geldiğini belirtti. Denetim yükünün taşınamaz seviyeye yükseldiğini kaydeden Gürer, belediyelere yetkilerin acilen geri verilmesi çağrısında bulundu.

2 Yılda 39.778 Kişi Gıda Zehirlenmesi Yaşadı

Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye’de 2023 ve 2024 yıllarında toplam 39.778 kişi gıda zehirlenmesi nedeniyle hastaneye başvurdu. Zehirlenme nedenleri arasında bozuk ürünler, kaçak alkol ve tarım ilaçları kalıntıları dikkat çekiyor. Gürer, ekonomik darboğaz nedeniyle dar gelirli vatandaşların uygun fiyatlı ancak denetimsiz ürünlere yöneldiğini, bunun halk sağlığını tehdit eden büyük bir kriz yarattığını ifade etti. Vatandaşların temel tüketim ürünlerinde bile güvenle alışveriş yapamamasının Türkiye’de ciddi bir yapısal soruna işaret ettiği vurgulandı.

KOAH riski sigara ile artıyor
KOAH riski sigara ile artıyor
İçeriği Görüntüle

1 Milyon İşletmeye Sadece 8 Bin Denetçi!

Gıda güvenliği alanındaki en büyük sorunlardan biri yetersiz denetim kapasitesi. Türkiye’de kayıtlı 750 bin, kayıt dışı işletmelerle birlikte yaklaşık 1 milyon gıda işletmesi faaliyet gösteriyor. Buna karşın denetim görevlisi sayısı yalnızca 8 bin. Gürer, “Bu tablo halk sağlığı için alarmdır” diyerek yeterli sayıda gıda mühendisi, veteriner ve denetim personelinin istihdam edilmesi gerektiğini belirtti. Yetersiz denetim nedeniyle sorunların ancak olaylar yaşandıktan sonra fark edildiğini, bunun sürdürülebilir olmadığını vurguladı.

Belediyelerin Gıda Denetim Yetkileri Geri Verilmeli

Gürer, 2004 ve 2012 yıllarında yapılan değişikliklerle belediyelerin gıda denetimi ve el koyma yetkilerinin ellerinden alındığını hatırlattı. Uzun yıllar boyunca belediyelerin sahip olduğu laboratuvarların kapatılması ve yerel kontrol mekanizmasının devre dışı bırakılmasının, gıda güvenliğini zayıflattığını ifade eden Gürer, şunları söyledi:

“En kısa sürede belediyelerin gıda denetim ve laboratuvar yetkileri geri verilmeli. Bu durum halk sağlığı için hayati bir gerekliliktir.”

Bu çağrı, yerel yönetimlerin sahada varlık göstermeden ülke genelinde güvenli gıda denetiminin sağlanamayacağı gerçeğine dayanıyor.

Yasaklı Pestisitler Hâlâ Raflarda

Gürer’in dikkat çektiği bir diğer çarpıcı nokta ise tarım ürünlerinde kullanılan yasaklı pestisitler. 2009 yılından bu yana Türkiye’de 223 pestisit yasaklanmasına rağmen, sahada kullanımın sürdüğü belirtiliyor. Greenpeace raporlarında zincir marketlerde satılan ürünlerin yaklaşık üçte birinde pestisit kalıntısı tespit edildiği bildirildi. Bakanlığın verileri “kamu yararı yok” denilerek açıklamazken, mahkeme 2025 yılında şeffaflık yönünde karar verdi. Bu durum tarım ilaçlarının hem çiftçi hem tüketici sağlığı üzerindeki risklerini yeniden gündeme taşıdı.

Hijyen Artık Kişisel İnisiyatife Kaldı

Eskiden gıda sektöründe çalışanlar için zorunlu olan portör muayeneleri ve akciğer filmleri AK Parti döneminde yürürlükten kaldırıldı. Gürer, hijyenin tamamen işveren inisiyatifine bırakılmasının büyük bir hata olduğunu, gıda güvenliğinin kişisel vicdana bırakılamayacağını söyledi. Denetim eksikliğinin işletmelere geniş hareket alanı sunduğu, bunun da zincirleme tehlikelere yol açtığı hatırlatıldı.

Denetim Şart, Cezalar Caydırıcı Olmalı

Gürer, taklit ve tağşiş ürün satan firmaların ifşa edilmelerine rağmen faaliyetlerine devam edebildiklerini belirterek mevcut sistemde cezaların caydırıcı olmadığını vurguladı. “İktidar denetim yaptım demekle yetinemez. Denetimler olaylardan önce yapılmalı ve suistimal edenlere ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır” ifadelerini kullandı. Bu tablo, gıda güvenliğinin yalnızca müdahale değil, önleyici bir yaklaşım gerektirdiğini ortaya koyuyor.

Kaynak: KARAR