Gazeteci 200 ağaç dikerse
Siyasiler orman dikmeli orman.
Evet Rize'de bir gazeteci,
Bir bilindik şahsiyete hakareti nedeniyle 200 ağaç dikme cezasına çarptırılmış.

İlginç bir ceza...
Ağaçlandırma sorununu sadece okul öğrencilerinin çözmesi yetersiz kalıyordu zaten.
Hatta bu cezaya,
Birbirlerine hakaretin babasını yapan siyasileri de dahil edersek,
Türkiye Amazon ormanlarına döner...

NEDEN KANSER OLUYORUZ

Tıbbı Onkoloji uzmanı Dr. Cengiz Akosman,
Karadeniz'deki kanser artışlarından,
1986 yılında gerçekleşen Cernobil patlamasının etkisi olmadığını açıkladı.
Haliyle biz de yıllarca bu işin günahını Rus teknolojisine yüklüyor,
Ne yapalım.
Oldu bir kere;
Artık yapacak bir şey yok diyerekten.
Kaderimse çekerim,
Hallerinde kabulleniyorduk.
Şimdi bu iddia doğru ise,
Sahi o zaman biz niye kanser oluyoruz?
*
Çok sevdiğimiz biricik Karadeniz'imiz mi bizi kanser yapıyor.
*
Zigana çiçekleri mi bizi kanser yapıyor.
*
Gurbetteki çoluk çocuk hasreti mi bizi kanser yapıyor.
*
Tüttürdüğümüz bir kaç sigara mı bizi kanser yapıyor.
*
Gergin ilişkilerimiz mi bizi kanser yapıyor.
*
Araçların egzoz gazları mı bizi kanser yapıyor?
*
Yoksa betonlaştırdığımız bu şehir mi bizi kanser yapıyor?
*
Yoksa bu canımız Trabzonspor mu bizi kanser yapıyor?
*
Yahu nedir bizi kanser yapan?

ÇORUHLUKENDİM İÇİN DEĞİL, KENTİM İÇİN DEDİ


 
Yılların Dostu Haydar Çoruhlu ziyaretimize geldi.
Yazar,
Şair,
Makime mühendisi.
Kısacık ziyaretinde,
içtik kahvelerimizi ve kırdık lafın belini.
Çoruhlu evladını kaybetmenin acısını hiç unutamadı.
Ara ara "oğluma mektuplar" konulu yazılarını şiirlerini okuyorum.
İçim yanıyor...
*
Son zamanlarda kendi dünyasına çekilmiş.
Çekmiş elini sivil toplum örgütlerinden ve derneklerden.
Çekiş ama yine de memleket işte,
İçinde duran nice itirazlar var.
*
Mesela,
Çok büyük şehir hastaneleri hantal olur.
Azami 700 yataklı bir hastane ideal olanıdır.
Diyor.
*
Mesela 1930'lu yıllarda yapılan Numune hastanesi tadilata uğrayarak hizmete verilebilirdi.
Üstelik hikmetteki başarısıyla araştırma hastanesi vasfını da almış.
Diyor.

Düşünüyorum da bir anlayış var bu şehirde;
"Ben yaptım oldu" anlayışı.
Yahu neden bu kentin halkı ile,
Bu kentin ihtiyaçları tartışılmaz anlamıyorum.
Neden bir projenin eksiği/gediği soruşturulmaz.
Zira alelacele yapılan işler sonra başa bela oluyor.
Diyor.
*
İşte Pazarkapı.
Dönüşüm projesi uygulanıyor.
Sonra da devasa belediye ve kaymakamlık binaları dikiliyor.
Şimdi bu mudur?
Diyor.
*
Bu gün Trabzon'un en sorunlu noktası Akçaabat/ Trabzon arası yoldur.
Çift şerit yol buraya yeter miydi?
Ama işte "yaptım oldu" dediler.
Sonra gördük ki,
Olmadı.
Diyor.

Arık iş makineleri adeta bir görev canavarı.
O halde kamulaştırmada asgariye ineceğinden ,
Bol tünelli yollar olabilir.
Diyor.
*
Öte yandan Zigana/Sümela teleferik istasyonu çok gerekli projelerdendir.
Bir ara proje bazında ele alınsa da,
Şimdilerde nedense hiç konuşan yok.
Diyor.
*
Akçaabat Belediye başkanı şefik Türkmen tam bir kültür adamı.
Büyük hizmetler veriyor.
Kendisini gönülden kutluyorum.
Diyor.
*
Teşekkürler dost!
Ben de belki senin ağzın uğurlu gelir,
Gelir de bu sorunların çözümü hızlanır.
Diyorum...

İSLAM'A ZARAR VERİYORSUNUZ

Bir köşe yazarı,
 “Çalışan değil çalışmayan kadın…” başlıklı yazısında, 
“Birçok mütedeyyin ailede yetişen mütedeyyin kızlar bile ev hanımı olmayı zül,
Anne olmayı yük görür hale getirildiler.
Burada Anne olmayı zül görme olayı maalesef yaygın.
*
Yazısının devamında bu yazar:
"Şu an nice İslami kurum ve kuruluşlarda eğitim gören kızlar bile,
Ayaklarının üzerinde duran (!) kadın olmayı hedefliyorlar.
Yani eşinin eline bakmayan,
Kendi kendine yeten ve dolayısıyla eşine veya bir başkasına eyvallahı olmayan kadın…” 
İfadelerini kullandı.
*
Kendi kendine yeten kadının kocasına eyvallahı olmaz mıymış.
Kim vermiş bu aklı sana be adam.
Hem parası yok diye,
Kocasına "eyvallah" diyen kadının çektikleri eziyet değilmidir?
Bu mudur arzulanan...
*
 “Evlerinizde oturun.
Namazı kılın,
Zekâtı verin.
Allah’a ve Resulüne itaat edin.
Ey Peygamberin ev halkı!
Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
(Ahzab 33/32,33)
*
Bu ayeti de yazısına koyarak sözde iddiasını güçlendiriyor.
Ama bu muhterem,
Ayetin başında mealen belirtmeliyim ki,
"Ey Peygamber eşleri,
Siz diğer hanımlar gibi değilsiniz. "
İfadesi de vardır.
Yanı bu ayet genele şamil değildir.

Ayrıca, erkeklerle konuşmayın demiyor.
Peygamber eşi Hatice Annemiz sonuçta ticaretle iştigal eden,
Ahlaklı,
Yüksek şahsiyetli ve saygın  bir iş kadınıydı.
*
Ancak, burada erkeklerle konuşurken işveli cilveli olmak sizlere yakışmaz uyarısı var.
*
Şimdi bu ayeti böyle değil de,
Evirip/çevirip Arap medeniyetine,
Arap geleneğine uydurmanın dinle ne ilgisi var?
*
Hem aynı ayet kadına zekat ver diyor.
Bu durumda,
Çalışmayan kadın neyin zekatını verecek ki?
Demek ki ayet gerçeğinden farklı tercüme edilmektedir.
Bu kasıt değilse tövbeyi gerektiren bir büyük günahtır.
*
Şimdi burada ayete uygulanan sansür yetmemiş gibi,
Buna geçmişe ait dini konularda kabul görmüş kimselerden de atıflar bulundurmaktadır.
*
Bu zat-ı muhtereme göre,
Bir kadın ve bir erkek başbaşa kalırsa şeytan onları yatağa atar.
*
Yahu mümin bir erkek de,
Mümin bir kadın da,
Nefsine uymamak,
Ahlaklı olmak zorunda değil midir?

*
Ki bu da bir ilahi sınavdır.
Siz nasıl ki,
Bir insanı aç saklayarak oruç tutturmuş olmazsınız.
İşte kadını eve kilitleyerek,
Sarıp sarmalayarak da cennete gitmesini sağlayamazsınız.
*
Dinde zorlama yoktur.
Zorlayarak yapılan ibadet, ibadet değildir.
Hem başkasının,
İnanmasından veya inanmamasından,
Sen de,
Ben de mesul değiliz.
*
Ki o Allah,
Bunu Peygamberi Hazreti Muhammet'e  ayetiyle söylemiştir.
Şimdi bu muhteremlere ne demeli?
Allah,
Akıl,
Fikir
Vicdan versin.

ASLINDA

İlmi siyaset büyük kurnazlıklarla olmalıdır.
Mesela Amerika yaklaşık bir ay önce,
"Suriye'ye veda ediyorum" der.
Sonra  "gitme" der gibi Suriye yönetimi kadın ve çocukların üzerine kimyasal gaz atar(!)
Oy bizim Coni tam da gidiyorum derken,
Top yekun geri döner.
Hışımla geri döner.
Aha işte tam da gidiyordum ki,
Esat, halkını zehirleyince,
Şimdi onun da sonunu Saddam'a bağlamak zorunda kaldım.
Demektedir.
*
İşte algı.
İşte kurnazlık.
Ve beklenen son.
Haydi güle güle Beşer.
Malum,
Zulme dayanan saltanatlar yıkılır.
*
Fakat burada,
Zulmün saltanatını yıkan da zalim...
Yani,
Dinsizin hakkından imansız geldi. Gelecek...
O kadar.
Ha Rusya Amerika ne yapar?
Ne yapacak.
Birkaç göstermelik hır/gür hepsi o kadar.

FIKRA

Karısı öfkeyle eşini telefonla arar.
Yine hangi cehennemdesin be adam.
Adam,
Aşkım!
Hani hatırlarsan bir elmas yüzük alacaktım sana da param yetmemişti ya.
Kadın derhal kendini toparlamış,
Evet hayatım.
Hatırlamaz mıyım canım!
İşte o kuyumcunun hemen yanındaki kahvedeyim arkadaşlarla
oyun oynuyoruz...