Cihan şehri İstanbul.
İlmin,
Alimlerin,
Kitapların,
Sanatın şehri İstanbul.
*
Şarkıların,
Şiirlerin,
Sevdaların şehri.
Üretimin,
Tüketimin şehri.
Açların,
Zenginlerin,
Umutların şehri İstanbul.

Sazın,
Sözün,
Sahnelerin,
Yeşilçam'ın,
Artistlerin şehri İstanbul.
*
Ayasofya'nın,
Sultanahmet'in
Camilerin,
Kubbelerin şehri İstanbul.
*
Fatihlerin,
Kanunilerin,
Yavuzların şehri İstanbul...
*
Boğazların,
Gemilerin,
Sanayinin,
Ticaretin,
Borsanın  şehri İstanbul.
*
İşte anlıyorum ki,
Ondandır bunca sandık  kavgası.
Ondandır bunca itirazlar...
*
Anladım,
Anlıyorum,
Ama yine de onursuz olmasın hiç bir sonuç.
Yoksa İstanbul'a,
İstanbul aşkına,
Demokrasiye yakışmaz,
Şaibeli hiç bir şey.
Gözler YSK' da.
Haydi hayırlısı...

Görevi Ehline Verin

Mekke'nin Fethinden önce Kâbe'nin anahtarı Osman Bin Talha'daydı. 
Kendisi Kâbe'nin bakımını yapardı.
Peygamberimiz Kabe'ye girmek istediğinde,
Hz. Ali anahtarı ondan alarak Kabe'nin içine girdiler.
Henüz Osman Bin Talha Müslüman olmamıştı.
Peygamberimizin amcası
Hz. Abbas,
Kabe'nin anahtarının kendisine verilmesini rica etti.
Peygamberimiz de anahtarı amcasına verince,
“Allahu Teâlâ, size emanetleri ehline vermenizi emreder...”
*
Nisa,58 ayeti indi.
Bunun üzerine Peygamberimiz anahtarı,
Osman Bin Talha'ya geri verir.
Peygamberimiz,
“Ey Osman!
İşte Kâbe'nin anahtarı!
Bu gün iyilik ve vefa günüdür.
Sen cahiliye zamanında bu vazifeyi layıkıyla yaptın.
İnanıyorum ki,
Şimdi daha güzel bir şekilde yaparsın…”
Buyurdu ve anahtarı herkesin huzurunda ona teslim etti.
*
Bu büyüklüğü gören Osman Bin Talha Müslüman oldu.
İşte o 58 Ayet:
 “Haberiniz olsun ki,
Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz vakit adaletle hükmetmenizi emrediyor.
Allah size en güzel şekilde öğüt veriyor.
Şüphesiz Allah her şeyi işitir ve her şeyi hakkıyla bilir.”
Görüldüğü üzere “işi ehline vermeyi” Allah emrediyor.
*
Peki bizde neler oluyor.
Nisa Suresi 58. Ayetin gereği yapılıyor mu?
*
İslam,
"Namaz kılın" diyor,
Kılıyoruz,
Allah kabul etsin.
"Oruç tutun" diyor,
Tutuyoruz,
Allah kabul etsin.
Ve malum daha nice ilahi emirler...
Mümkün mertebe yerine getirmeye çalışılıyor.
Ama gel gör ki,
Emaneti ehline vermiyoruz.
*
Emaneti ehline vermek:
Hakkaniyetli olmaktır.
Toplumun gelişmesine,
İşlerin layıkıyla görülmesine,
Görevi hak edene vermenin  en geçerli yoludur..
*
Düşünebiliyor musunuz;
Adam sınavdan 98 puan alıyor.
Sözde mülakat (!)yapılıyor ve eleniyor.
*
Ki o adam,
Askerliğini,
Şırnak'ta,
 Cudi'nin tepelerinde yaptı.
Sırtında 50 kilo yükle askerliği süresince yüzlerce kilometre yürüdü,
Dağ taş demeden,
Korku nedir bilmeden,
Hain kovaladı...
*
Terhis olmuş gelmiş memur olacak,
Mühendistir çalışacak,
Yuva kurup evlenecek,
Torpil denen ahlaksız girişim ağzındaki ekmeği alıp,
"Bizdendir" deyu hak etmeyene verecek.
*
Yok,
Yemin olsun ki,
Bu günah Allah katında cezasız kalmaz.
Bunu yapmayın artık.
Hakkaniyetli olun!
*
Ama bakarsan,
Mazeret hazır.
"Böyle gelmiş böyle gidiyor."
Hayır!
Düzeltmek için gelenler,
Bu tür mazeretlerin arkasına sığınamaz.

TÜRK POLİSİ 174 YAŞINDA

Huzurumuzun ve güvenliğimizin teminatı,
Türk Polis Teşkilatımızın 174. Yıl dönümünü coşkuyla kutluyoruz.
Çünkü,
Bizim polisimiz işini severek yapar.
Çünkü bizim polisimiz cesurdur.
Çünkü bizim polisimiz sevgi doludur aynı zamanda.

Çok iyi biliyoruz ki onlar,
Cami avlusunda bulduğu nice çocukları,
Ceplerinden para harcayarak satın aldıkları mamalarla karınlarını doyurdular.
Hatta karakollarda altlarını dahi gönül rızasıyla temizleyerek günlerce sevgi ve şefkatle bakabilmişlerdir.
Sonra ailesine,
Ya da devletin güvencesine teslim ettiklerinde ise gözyaşlarıyla ağlayabilmişlerdir.
*
Türk Polisi,
Cani de olsa,
Üşümesin diye,
Teröriste sırtındaki montunu dahi  çıkartıp veren merhametli yüreklerin sahibidir.
*
Tük polisi,
Kibirli değil, mütevazidir.
Rüşvete karşı tavırlıdır.
Güçlü ve cesurdur.

Zaman zaman İçine sızmış art niyetli kimseleri hızla temizlemeyi bilen  muhteşem bir yapıdır.
Ve onlar;
Bu iç huzurumuzun en büyük güvencesidirler.
Çünkü onlar  Türk Polisidirler.
*
Trafikte onlar,
Narkotikte onlar.
Asayişte onlar.
İstihbaratta gizli göz ve kulak yine onlar...
*
Kuruluşunun 174. Yıl Dönümünde sizleri tebrik ediyorum.
Elinize,
Kolunuza ve yüreğinize sağlık Kahraman Polislerimiz...

TEBRİKLER NURETTİN AKINTÜRK
 
Pek çok Trabzonspor kitabı hazırlandı.
Çok usta yazarlar bu hususta eserlerini yayınladılar.
Ama Sevgili Nurettin Akıntürk'ün,
"Büyük değil en büyük "
Kitabı en iyilerdendir diyebilirim.

Çünkü mükemmel bir mizanpaj.
Güzel bir dizgi.
Göze hoş gelen görsellerin serpiştirilmesi.
Sevilen şahsiyetler.
*
Federasyon,
Hakemler,
Basın ve yazarlar...
Ve bunun yanısıra,
Anekdotlar.
*
Bu kitapta,
Futbolcuların,
Yöneticilerin,
Taraftarların yaşamışlıklarına,
Duygulu anlarına,
Anılar ve gözyaşlarına tanık olacaksınız.
*
Aslında bu kitap bir efsaneyi anlatıyor.
Şenolların,
Turgayların,
Necatilerin,
Kadirlerin,
Hüsnülerin,
Dozer Cemillerin,
Serdarların,
Tuncayların ,
Bekirlerin,
Alikemallerin,
Necmilerin,
Hüseyinlerin,
İhsanların,
Necdetlerin,
Dobi Hasanların,
Ve daha yakındakilerden;
Hamilerin,
Ünalların,
Fatih Tekkelerin...
Ve şimdikilerin büyük Trabzonspor'unu anlatıyor....
Dolu dolu ve keyifle okunan bir kitapa anlatıyor...
Kitabın satış fiyatı 25 lira.
Kalemine sağlık dost,
Güzel bir eser olmuş...

FIKRA

Trafik polisi çok hızlı gitmekte olan oldukça pahalı otomobili durdurur;  
“Hız sınırlarını 2 kat aştınız.  
Size ceza yazmak zorundayım.”  
Polis ceza yazarken, sürücünün yanında oturan inanılmaz çirkinlikteki kadın,  
“Yazın memur bey, yazın.  
O kadar da söyledim, yavaş git diye!”  
Polis kadına bakar ve adamın kulağına eğilir;  
“Karınız mı?”  
Adam dişlerini gıcırdatarak umutsuzca bakar ve “Evet!”  
Ceza makbuzunu yırtan polis  
“Sür kardeşim, hem de istediğin kadar hızlı sür!..”