Yol medeniyettir. Bir milletin çağdaşlık yolunda hangi noktada olduğu yol ağına bakılarak da belirlenebilir. Kuru laflarla çağdaşlık olmaz. Halil Rıfat Paşa “Gidemediğin yer senin değildir” diyerek yolun önemini ne kadar güzel ve veciz bir biçimde dile getirmiştir.

Son yıllarda Türkiye’de yol konusunda çok büyük adımlar atılmıştır. Türkiye kısa zamanda duble yol ağlarıyla örülmüştür. Bir zamanlar at arabası bile sürülemeyen yollar göz kamaştırıcı duble yollara dönüşmüştür. Bu büyük bir aşama olsa da yeterli değildir. Ülkemiz bu hızla ve bu kararlılıkla giderse birçok yolumuz göz alıcı güzelliğe kavuşacaktır.
Ulaşımda farklı alternatifler üretmeliyiz. Karayollarına takılıp kalmamak lazımdır. İnsan ve yük taşımacılığında alternatif olarak deniz, hava ve demiryollarının da kullanılması, mevcutların modernize edilmesi gerekir. Özellikle demiryolu taşımacılığına önem vermeliyiz.

Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Demiryolları Türk milletinin refah ve medeniyet yollarıdır” diyerek demiryolu taşımacılığının önemini vurgulamıştır. Öte yandan Onuncu Yıl Marşı’nda “Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan” denir.

Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, demiryollarına çok önem vermiştir. Atatürk zamanında yabancı şirketlerin elinde bulunan demiryollarını satın almak, devletleştirmek, demiryolları politikasının ilk adımını oluşturmuştur. İkinci adımda ise yeni demiryolları yapmak hedeflenmiştir. Yurdu demiryolu ağlarıyla örmek, bir hükümet politikası olarak, ısrarla ve başarıyla uygulanmıştır. 1929’da 5144 km uzunluğunda olan demiryollarının 2766 km’si devlete, 2378 km’si yabancı şirketlere aitti. Yeni kurulan Genel Müdürlük, bir taraftan yeni demiryolu yaparken, diğer taraftan da yabancı şirketlerin elinde bulunan hatların devletleştirilmesini üstlenmiştir. Cumhuriyetin ilanından 1938 yılı sonuna kadar, oldukça kıt kaynaklarla, her yıl ortalama 200 km, toplamda 3360 km demiryolu yeniden yapılmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında demiryolu konusunda alınan bu mesafe çok büyüktür. O hızla demiryolu yapımı sürdürülseydi bugün ülkemizde tren gitmeyen hiçbir yer kalmazdı.

Günümüzde ülkemizin birçok yerini demir ağlarla ne yazık ki öremedik. Demir ağlarla öremediğimiz yurt köşelerinden biri de Türkiye’nin en köklü şehirlerinden biri olan Trabzon’dur. Trabzon’un tren rüyası bir türlü hayra yorulamadı. Tren yollarımız batıda Samsun’da, güneyde Erzurum’da bitmektedir. Trabzon’a trenle gitme arzusu yüreklerde korlaşan bir arzu olarak yıllardan beri durmaktadır. Bugüne kadar gelen siyasetçilerin hiçbiri Trabzon’un ve Trabzonlunun bu hasretini dindiremedi. Tren bir hayal olarak yüreklerde kaldı.

Trabzon’a tren bir türlü varamadı. Bu, hayalden öteye gidemedi. Trabzon bir an önce demiryolu ağı ile Samsun, Erzurum ve Kars’a bağlanmalıdır. Artık kaybedilecek zaman yok. Bunu Trabzon’a çok görmeyin. Trabzon trene kavuşabilmek için çok bekledi; sabretti, artık sabrın meyvelerini toplamanın zamanı gelmiştir. Zira Doğu Karadeniz’e 86 yıldır 1 metre bile demiryolu yapılmamıştır. Genelde Doğu Karadeniz, özelde Trabzon maalesef trenden mahrum bırakılmıştır. Oysa demiryolu Trabzon’un dünyaya açılan kapısı olacak, ticaret canlanacaktır. Trabzon’un ortasından kara trenin geçeceği günleri büyük bir hasretle bekliyoruz.