O kadar toplumsal sorun var ki, hangisine dokunacak olsanız içinizde en hafifinden bir cızırtı hissediyorsunuz.
Ancak sonuçta gelinen noktada bunun müsebbibinin insanın kendisi olduğunu gördüğünüzde yapacak bir şey yok deseniz de temiz süt emmiş birisi iseniz bana ne diyemiyorsunuz. Çünkü siz, temiz, helal süt ile beslenmişsiniz. Neticede zaman su gibi akıp geçiyor, kazanmak için yeri geldiğinde insanlığınızı kaybettiğiniz noktaya geliyor ve pişmanlık duygusunu iliklerinize kadar yaşıyorsunuz. Tek elinizden gelen” değer miydi? Keşke harama bulaşmamışım, kul hakkı yememişim, beşeriyete bir yararım tokundu!..” diyorsanız ne mutlu size.
Okullar nihayet yeni eğitim ve öğretim yılı için perdeleri açtı. Bu yıl okullar her zamankinden biraz daha farklı olarak açıldı. Savunma hazır.”Öğrenciler masalarının üzerinde kitapları hazır bulacaklar”. Oh!.. sorunlarçözüldü. Keşke öyle diyebileydik. O kitaplar pedagojik formasyona sahip özellikte mi? Bunu kaç veli sordu? Okullarda, evlerin köşelerinde yıl boyu açılmayı bekleyen çok kitap gördüm. Okulların açılması pek çok sorunun buzluktan çıkarılarak yeniden servis edilmesi anlamına geliyor. Allah’a şükürler olsun eğitim ve öğretim alacak çocuğum yok. Ancak dolmuşlardan, kılık kıyafete kadar öğrenci önce bu hayat pahalılığını aşmış olmak zorunda. Normalde bir öğrenci kıyafet (ayakkabı elbise, çanta vs..) gibi temel harcamaları yapmakta. Sorun bunla da bitmiyor ki. Ulaşım hemen hemen her öğrenci günlük 20 lira dolmuşa ödemeli ve minimum 30 lira da beslenmeye ayırmalı. Yani aylık minimum 2000 lira beslenme ve ulaşıma ayırmalı. Eğer çocuklar iki tane ise “yandı kebap su getir”.
Bununla da sorunlar çözülmüyor ki. Okul kantinleri denetimsiz. Okul çevrelerinde sıhhatsiz oluşumlar var. Bu okullar için tehlikeli bir durum. Neresinden bakarsak bakalım yeni eğitim-öğretim yılına merhaba diyebilmek cesaret gerektiriyor. Öte yandan kronikleşmiş üniversite sorunlarımız var. Aile şirketlerine dönüştürülmüş bu eğitim kurumlarında eğitimden başka her şey var. Olmayan tek şey pozitif bilime dayalı eğitim. 43 yıllık eğitimciyim, eğitim-öğretimde başarı trendini maalesef ki, daima negatif gördüm. Yazdık, gerçekleri söyledikse de sadece itibar kaybettik, ödül almamız gerekirken ceza aldık şükrolsun. Demek ki bir şeyi başarmışız. Ne yazık ki göstergeyi pozitif yöne dönüştüremedik. Çünkü yukarımızda daima her şeyi bizden iyi bildiğini sananlar oldu. Müfredat yaz boz tahtasına dönüştü. Ne diyelim ki, söylesek dilimiz yanıyor, söylemezsek biz. Teselliyi ” galiptir bu yolda mağlup” söylemi ile bulmaya çalıştık.