İstiklal Marşı Şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Hz. Ömer Devri’nden bir bölümünü hikâyeleştirmiştir.  Akif’in ölüm yıldönümü münasebetiyle, O’nun bu tarihi manzum hikâyesini okuyucularla buluşturmak istedim. Bu manzum hikâyeden ibret alması gereken herkesin, nasiplenmesi ümidiyle…
 
Bu manzum hikâyede, Halifelerin(yöneticilerin) adaleti, o devrin ileri gelenlerinin kimsesizlerle, yoksullarla nasıl meşgul oldukları, kısaca; o devrin Devlet-millet kaynaşmasının Kocakarı ile Ömer arasında nasıl ete kemiğe büründüğü açıkça ortaya çıkmaktadır. Tarih ibret alınmak için okunur, okunmalıdır… İbret alınması dileğiyle…
 
Sahabi Abbas, karanlık bir gecede evden çıkar. Herkes uykuda… Etraf ıpısız… Hz. Ömer’i görmek amacıyla çıkan Abbas, mahalle arasında Hz. Ömer’e rastlar; beraber dolaşırlar. Müslümanların halifesi, bu ıssız ve huzurlu beldenin sükuneti arasında, her evin önünde durur. Her kapıyı yoklar. Nihayet bir çadırın önünde durur. İçeride ocak başında oturan bir kadın, açlıktan feryat eden çocuklarının bir türlü pişmeyen yemeğini karıştırmakla meşgul… Ömer içeri girer. İhtiyar kadının kimsesiz olduğunu, karıştırdığı çömlekte yemek değil, birkaç çakıl taşıyla suyun kaynadığını görür.
 
İşte bu acı manzara, Hz. Ömer’in sorumluluk duygusunu kabartır. Bir halifenin, himayesinde bulundurduğu halkın bütünüyle dertleriyle yakından ilgilenme, onların her türlü ihtiyaçlarını gidermeye çalışma vazifesi, bu büyük halifeyi kedere boğar. Hele son olarak kadın:
“….
Gidip söyleyeyim ha!.. Dilencilik yapamam.
Ömer de kim? Benim ondan kerimdi babam
Ölür de yüz suyu dökmem sizin halifenize!..”
 
Deyince, Ömer bitik, suçlu ve perişan bir halde Abbas’la çıkar. Bir çuval un ve bir testi yağla geri döner. Bizzat eliyle yemek pişirir. Çocuklar neşe ve sevinç içinde oynaşırken, Ömer de o anda emirlik görevini yerine getirmenin huzuru içinde evden çıkar. Ertesi gün kadına, her ay gelip alması için nafaka bağlar.
 
Bu hikâye, İslâm’daki adaletin yüceliğini, devlet reisliğinin sorumluluğunu çok açık bir şekilde ifade ediyor.
 
Adaletiyle meşhur büyük halife Hz. Ömer’in devlet reisi olarak, nasıl davrandığını bu manzum hikâye ile anlatan Akif, bugün bunalımda olan toplumumuzun böyle bir adalete ne kadar muhtaç olduğunu anlatıyor. Tabii ki anlayana…
 
Hele şu iki mısra adalet anlayışının doruk noktasıdır:
“Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa bir koyunu,
Gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu!..”