Taka: Kompozisyonlarınızda Fatih’i farklı açılardan resmetmişsiniz. Biz onu genelde yan profil resmi ile hatırlarız. Bu farklılaşmaların dayanağı nedir?
 
Şeyihoğlu: Fatih’in saray ressamı Bellini’ye yaptırdığı portresine sadık kalınarak önden görüntüsü başta olmak üzere değişik açılardan resmi yapılmıştır. Elinde kılıç ve  yanındazaman zaman Akşemsettin ve askerleri ile  kompozisyon tamamlanmıştır. Önünde bulunduğu mekan ise fetihten sonra camiye çevirdiği Ayasofya’dır.
 
Fatih Sultan Mehmet
 
Fatih Sultan Mehmet, 29 Mart 1432’de, Edirne’de doğdu. Babası Sultan İkinci Murad, annesi Humâ Hatun’dur. Fatih; uzun boylu, dolgun yanaklı, beyaz tenli, kartal burunlu, kolları adaleli ve kuvvetli bir padişahtı (Demirci, Terzioğlu, Ürküt 2011: 50).  Devrinin en büyük âlimlerinden çok iyi eğitim görmüştü; yedi yabancı dil bildiği söylenir. Âlim, şâir ve sanatkârları sık sık toplar ve onlarla sohbet etmekten çok hoşlanırdı. İlginç ve bilinmedik konular hakkında makaleler yazdırır ve bunları incelerdi. Hocalığını da yapmış olan Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmet’in en çok değer verdiği âlimlerden biridir. Fatih Sultan Mehmet, gayet soğukkanlı ve cesurdu. Eşsiz bir komutan ve idareciydi. Yapacağı işlerle ilgili olarak en yakınlarına bile hiçbir şey söylemezdi… Azim ve irade sahibiydi. Temkinli ve verdiği kararları kesinlikle uygulayan bir kişiliği vardı. Devlet yönetiminde oldukça sertti. Savaşlarda çok cesur olur, bozgunu önlemek için ileri atılarak askerleri savaşa teşvik ederdi (Türk Tarih Kurumu,
 
İmparatorluk Kurucularının Vasıflarına Sahip
 
Fatih Sultan Mehmet bir batı kaynağının kaydettiği üzere; her işte son derece atılgan, Makedonyalı İskender gibi şan ve şeref kazanmak isteyen, zeki, sert mizaçlı zevk ve sefaya sırtını çevirmiş bir hükümdardı. Türkçe, Rumca ve Slavca olmak üzere üç dil bilirdi. Çağdaş Arap kaynaklarına göre “Ulemaya karşı yakınlık göstermek, onlarla görüşmeye önem vermek ve onlardan yanına gelenleri tazimle karşılamak gibi meziyetleriyle beraber babasının Frenkler’i defetmek yolundaki gayretlerine devam etti; fakat zevk ve safa hususunda ondan geri kaldı”. Kısaca Fatih tarihte imparatorluk kurucularının vasıflarını taşır, dünya hâkimiyetini amaç edinmiş kudretli bir asker ve geniş görüşlü bir kültür adamıdır. Fatih’in bütün hareketlerine amansız önlemlerinde olduğu kadar ilmi ve sanatı himaye ve teşviklerinde şu esas fikir hâkimdir: Devletini her bakımdan dünyanın en üstün ve kudretli imparatorluğu haline getirmek. Bu amaçla İstanbul’un fethinden sonraki ilk işi iktidarını fiilen sınırlandıran Çandarlı Halil Paşa ile kendisine karşı savaşarak tahtını tehdit etmiş olan Orhan Çelebi’yi ortadan kaldırmak olmuştur (İnalcık, 2010: 190).
 
1461’DE TRABZON SEFERİNE ÇIKTI
 
Anadolu tarihinde meydana gelen en köklü ve kalıcı değişiklik Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasıdır. 1071 Malazgirt Savaşı akabinde Anadolu Müslüman Türkler tarafından fethedilerek bugüne kadar devam eden Türk devletleri zincirine sahne olmuştur. Bu devletler zincirinin en önemli halkalarını Büyük Selçuklu, Türkiye Selçukluları ve Osmanlı Devleti oluşturmakta olup, kurucuları XI. yüzyıldan itibaren kendilerine Türkmen de denilen Oğuzlardır.

Türkiye tarihinin yerli kaynaklarında adı ilk önce anılan Oğuz boyu muhtemelen Çepniler olup, Karadeniz kıyılarının fethinde önemli rol oynamışlardır. Fatih 1461’de Trabzon seferine çıktığında Giresun’dan itibaren, Karadeniz kıyıları Trabzon tekfurlarının elinde olmakla birlikte bu toprakların güneyinde ve yaylalarda uzun zamandan beri büyük bir Türk yerleşimi mevcuttu. Fatih’ten önceki dönemde de Osmanlılar Trabzon ve çevresindeki siyasi gelişmelere kayıtsız kalmamışlardır.

Rum tekfurlarının Osmanlı aleyhtarı milletler arası bir ittifak kurma çabaları Doğu, Orta Anadolu ve Karadeniz’de sürekli hâkimiyet kurmak isteyen Fatih’in dikkatini çekmiştir. Osmanlı kara ve deniz kuvvetlerinin ortaklaşa yürüttüğü seferle Trabzon Türk idaresine alınarak Bizans’ın Anadolu’daki son kalıntıları temizlenmiştir (İnan, 2003:71).
 
İlme Önem Verirdi
 
Fatih Arabistan ve İran'da devrinin büyük ulemasını tanır, onları kendi ülkesine getirtmeye çalışırdı. Kendi ülkesindeki ulemanın Acem ve Arap uleması düzeyinde olmamasından dolayı üzüntü duyardı. Ancak Hocazade ile yabancılar karşısında övünürdü. Fetihten sonra İstanbul’da sekiz kiliseyi medrese haline getirdi; Ayasofya medresesini açtı. Kendisi medreseleri bizzat teftiş eder, dersleri dinler ve ödül verirdi. Sarayda, seferlerde, yolda, sünnet düğünü gibi toplantılarda ilmi tartışmalar yaptırırdı (İnalcık, 2003:406).
 
İtalya’dan Ressam İstedi
 
Fatih'in 1461'den beri resmini yaptırmak için İtalya'dan ressam istediği bilinmektedir. Nihayet ünlü Venedikli ressam Gentile Bellini gelmiştir (İstanbul'da ikameti Eylül 1479- Ocak 1481).Bellini aynı zamanda yeni sarayın duvarlarını Rönesans üslubu fresklerle süslemiştir. Fatih, Trabzonlu Rum âlimi Amirutzesile oğluna Batlamyus’un kitabını Arapça'ya tercüme ettirmiş ve bir dünya haritası yaptırmıştır. Bu arada coğrafi ve askeri konuları özel bir ilgiyle izlemiştir. E. Jacobs'agöre Ciriaco, Fatih ile Eskiçağ'ın abideleri, edebiyatı ve İtalya'daki hümanistler arasında bağ kurmuştur. Fatih'in,862'de  (1458) Atina'yı ziyareti sırasında Akropol'ügezerek Atinalılar'ailtifatta bulunması"Medinetü'l-hükema"yakarışı eski İslami saygıdan doğmuş olabilir. Fatih, Justinian'ın heykelini dikkatle yerinden indirtmiş ve Ciriacoile G. Dario'ya resmini yaptırmıştır. Fakat Belgrad seferine giderken top dökmek için erittiği bakır atın bu heykel olması mümkündür. Fatih'in kütüphanesinde Batı kültürüyle ilgili elli eser bugüne intikal etmiş olup kırk ikisi Yunanca'dır. Eserlerden sekizi tarihe, altısı matematik ve astronomiye dairdir. Tarihe ve coğrafyaya ait eserler mevcudun üçte birinden fazladır. Fatih devrinde Osmanlı kültürünün Batı kültürü ile serbest bir şekilde temasa geldiği ve sonraki devirde bunun sürdürülmediği de bir gerçektir (İnalcık, 2003:407).
 
Ayasofya’nın Hikayesi
 
Tablonun arka planında kompozisyona dahil edilen Ayasofya; İstanbul'un Latinler tarafından işgalinden sonra kaçan ve Trabzon'da 1204 yılında devlet kuran Komnenos ailesinden Kral I. Manuel (1238 - 1263) tarafından 1250 - 1260 yılları arasında (13. yy.) yaptırılan ve bir manastır kilisesi olarak inşa edilmiştir… Osmanlı döneminde camiye dönüştürülmüş, 1916 - 1918 yılları arasında Rus işgalinde askeri depo olarak kullanılmıştır. 1958 - 1962 yılları arasında Edinburg Üniversitesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü işbirliği ile restore edilerek 1964 yılında müzeye çevrilmiştir (Trabzon Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü: 2000, 176).
 
Taka:Yarın, Ressam Şakir Şeyihoğlu’nun yağlıboya tekniği ile  görselleştirdiği, “Yavuz Sultan Selim Trabzon’da” isimli tablolar ile tarih kitaplarının sayfaları  arasından derlenen detaylı bilgileri sunacağız.
 
ŞAKİR ŞEYİHOĞLU/ŞUAYİP ŞEYİHOĞLU
 
Editör: TE Bilisim