Eski Yunan da dövüşmek için arenaya çıkan gladyatörlerin temel hedefi seyirciyi kazanmak olurmuş. Sahaya çıkarken futbolcuların da ilk hedefi seyirciyi kazanmak olmalıdır. Bunu akıllıca yapan futbolcular vardır. Bazen takım yenilir ama tribüne çağrılır ve alkışlanır; bazen de çok rahat yener ama başı öne eğik alkışlanmadan sahayı terk eder. Hatta rakip takımın alkışını aldığı zamanlar bile olur. İşte lobicilik böyle bir şeydir. Seyirciyi, daha geniş ifadesiyle kamuoyunu kazanma sanatıdır. Bu nasıl başarılır? Önce haklı olacaksınız. Sonra samimi, dürüst ve ahlaklı olacaksınız. Ve tabii ki hedeflediğiniz başarı için durmak bilmeden koşuşturup ter dökeceksiniz. O zaman arkanızda duran camia duygulanır, sonuç ne olursa olsun sizi yürekten alkışlar. Modern futbolda seyirci sadece stadyuma gelenler değildir. Tüm futbolseverlerdir. Futbol ekonomisine yön veren topluluk da bu kitledir. Peki bir futbolseveri evinde otururken futbolun içine katan, onu futbol ekonomisinin bile bir parçası yapan nedir? Elbetteki medyadır. Şimdi asıl gerçeğe geliyorum: Futbol dünyasında güçlü şekilde var olmak isteyen bir futbol takımı, futbol medyasının her kademesinde var olmalıdır. Trabzonspor önemli bir maçı kazandığı zaman medyada geniş yer bulur. Bu yeterli değildir. Çünkü bu başarıyı başka bir Anadolu takımı da elde etse medyada o takım da bir gün konuşulur. Ancak ben, her televizyon kanalında her gazetede ya da futbolla ilgili olan her konu konuşulduğunda Trabzonspor’un bakış açısının seyirciye yansıtılabilmesinden bahsediyorum. Bazı Trabzonspor taraftarlarının futbol programlarına mail attıklarına, programda Trabzonspor’un neden konuşulmadığından yakındıklarına şahit oluyoruz. Trabzonspor’un taraftar sayısının diğer üç büyüklerden daha az olduğu bahanesini kabul etmiyorum. Bunun nedeni çok basit. Programda yer alan yorumcular içinde ya da programın yapımcıları içinde ya da programa reklam verenler içinde ya da o televizyon kanalının yöneticileri içinde Trabzonspor camiasından olan kişilerin yeterince olmaması yüzünden. Belki de vardır, ancak bu kişiden bizim haberimiz yoktur. “Orda bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür.” Anlayışıyla etkin bir lobi sistemi kurulamaz. Trabzon ve Trabzonspor camiasının Giray Bulak’tan, Tolunay Kafkas’tan, Metin Diyadin’den, Abdullah Ercan’dan, Hami Mandıralı’dan, Ogün’den, Hamdi’den ve burada sayamadığım daha nice Trabzonspor’a hizmet etmiş kişilerden haberi olmalıdır. Bunların bir kısmını medyaya bir kısmını teknik direktörlüğe bizzat Trabzon camiası yönlendirmelidir. Gerektiğinde iyi bir pozisyon için onlara yardımcı olunmalıdır. Örneğin, Barış Yurduseven TRT spor muhabiri olmaktan daha çok Trabzonspor camiasının bir evladıdır. Böyle bir bilinç olmadan lobicilik olmaz. Eğer Trabzonspor camiası lobicilik yaparak bu değerlerimize sahip çıkmayı beceremezse, hem onlar yok olur hem de Trabzonspor kaybeder. Bu konuda size iki örneği hatırlatmak isterim. Çaykara doğumlu Murat Bölükbaş Fenerbahçe’de boy gösterdi. Ancak sıkıntıları vardı. Trabzonspor lobisi o sıkıntılarını giderip transferini gerçekleştirdi. Sonraki süreçte Fenerbahçe lobisi devreye girerek çocuğun futbolda parlak geleceğini bitirdi. Kamuoyunun ruhu bile duymadı. Değerlerimizi korumak için o gün medyayı etkin kullanamadık. Diğer örneği bugünlerde canlı yaşıyoruz. Burak Yılmaz gerçek hüviyetine yeni yeni kavuştu. Bunu yönetimi ve teknik heyetiyle Trabzonspor başardı. Ancak medya hemen devreye girdi. Arda Turan’ı kullanarak çocuğun kafasını karıştırmaya çalışıyorlar. Gördüğünüz gibi her şey medya üzerinden yürütülüyor. Değerli futbolseverler, İyi bir lobi sisteminin can damarı medyadır. Çünkü üzerinde uğraş verdiğiniz konu hakkında, önce futbol kamuoyunun sizin gibi düşünmesini sağlamanız gerekir. Futbol kamuoyunu hedefinize inandıramazsanız, lobi faaliyetiyle sonuç alsanız bile karşılığında imajınızı zedelersiniz. Örneğin; şike soruşturması sürecinde medyanın ne kadar önemli olduğunu gördük. Hatta kulüplerin alması gereken cezaları bile ekonomik nedenlerle medya engellemektedir diyebiliriz. Çünkü medya artık futbolun en büyük finansman sağlayıcısıdır. Medya eskiden kullanılan bir argümandı; halbuki bugün, Türk futbolunda alınacak kararları doğrudan yönlendirmekte ve belirlemektedir. Trabzonspor bu medya gerçeğini veri kabul edip medyanın her alanında var olmayı temel hedef olarak benimsemelidir. Bir sonraki yazımda lobicilikte Trabzon Medyasının önemi üzerinde duracağım.
Editör: TE Bilisim