Türk Milleti’nin Anadolu’yu yurt tutması büyük bedellerin ödenmesiyle gerçekleşmiştir. Bu uğurda Malazgirt Savaşı’ndan günümüze kadar birçok badireler atlatan Türk Milleti, halen daha bedel ödemeye devam etmektedir.

Son günlerde Kuzey Irak’tan gelen şehit haberleri aslında bu bedelin bir devamı niteliğindedir. Zira iki gün içinde 12 askerimizin şehit edilişi akıllara bundan 109 yıl önce bir başka vatan köşesinde yere düşen Sarıkamış Şehitlerimizi hatırlatmaktadır.
1914’de Birinci Dünya Savaşı’na giren Osmanlı Devleti’nin açtığı ilk cephe Sarıkamış Cephesi olmuştur. Yapılan savaş planına göre ani baskın metoduyla Ruslar, Sarıkamış’tan çıkarılacak ve devamında ileri harekâta geçilerek Kafkaslara ulaşılacaktı.
Fakat yapılan plan ile içinde bulunulan durum farklılık gösteriyordu. Zira çeşitli cephelerden getirilen Türk askerinin, yeterli ekipmanları bulunmuyordu. 

Fakat riskler taşıyan savaş planının neticesi çok acı olmuştur. Binlerce Mehmetçik, Allahuekber Dağları’nda hem de savaşamadan yani düşmana kurşun dahi sıkamadan soğuktan donarak şehit olmuştur. 

Bu felaketin hemen birkaç ay sonrasında ise Çanakkale Cephesi’nde bir başka kahramanlık destanı yazılmış, Şubat 1915’de başlayan deniz saldırıları Nisan ayında kara harekâtına dönüşmüştür. Topu tüfeği ile en modern silahları ve gemileriyle Çanakkale Boğazı’na saldıran düşman ordularına karşı Mehmetçik bir kez daha göğsünü siper etmiştir. 
Fakat bu kahramanlığın da bir bedeli olmuş, tıpkı Sarıkamış’ta olduğu gibi Çanakkale’de de yüzbinler, vatan, bayrak ve ezan uğruna genç yaşta şehadet şerbeti içmiştir. Türk Askeri Irak’ta, Filistin’de, Mısır’da, daha sonra Milli Mücadele’de Sakarya’da, yine aynı kutsal değerler uğruna canını feda etmekten geri durmamıştır.


Son bir asırda farklı coğrafyalarda aynı hedef için kahramanca canını veren Türk Askeri, kendi tarihinden aldığı güçle Anadolu’nun vatan tutulmasını sağlamış, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de bu kahramanlığın üzerine bina edilmiştir.  
Aslında her millete nasip olmayan bu tarihi hafıza Türk Milleti’nin daima diri kalmasını sağlamalı, birlik ve beraberlik ruhu her daim yüksek olmalıdır. Milletimiz, tarihinden aldığı güçle yarınlara daha emin olarak bakmalıdır.
Fakat ünlü yazar Samuel Huntington’ın Türkiye ile ilgili görüşlerine bakıldığında yukarıda belirtiğimiz değerlerin oldukça uzağında olduğumuz anlaşılmaktadır. 

Zira Huntington’a göre Türkiye bölünmüş (zihnen)  ülke durumundadır. Huntington, Türkiye’yi İslâm ve Batı medeniyeti arasında sıkışıp kalan bölünmüş ve kararsız bir ülke olarak tanımlamaktadır.
 
Oysa geçmişte birlik ve beraberlik şemsiyesi altında, milli bir ruhla Sarıkamış’ta, Çanakkale’de, Sakarya’da kahramanlık destanları yazan Türk Milleti, günümüzde Huntington’un da ifade ettiği gibi zihnen bölünmüş bir halde bulunmakta ve milli meselelerde dahi bir araya gelememektedir. 
Zihinsel bölünmüşlüğün en bariz belirtisini, son birkaç gündür TBMM’de yaşanan gelişmelerde görmekteyiz. Zira TBMM’de terörü kınayan bildiriye dahi imza atmayan, kendi milletine Fransız bazı siyasi partiler ve onların temsilcileri, bu tavırlarıyla tarih huzurunda yerlerini almışlardır. 
Söz konusu metni imzalamayan kişilere şunu sormak gerekmektedir; dün Sarıkamış’ta, Çanakkale’de, Sakarya’da şehit olan Mehmetçik ile bugün Kuzey Irak’ta şehit olan arasında ne fark vardır? 

Milli duyguların tavan yaptığı böylesi günlerde dahi şehitlerimizin ruhunu sızlatacak hareketler içine girenleri, bu milletin tarihini okumaya ve daha sorumlu davranmaya davet ediyorum.