İdam! Tecavüz! Cinnet! Şiddet! Bazen 21. Yüzyılda değil de Ortaçağda yaşıyormuşum gibi geliyor bana... Evet, evet... Kesinlikle Ortaçağ da yaşıyorum. İlk çağ bile olabilir! Tek farkı ilk çağda henüz urgan icat edilmemişti… 1 değil, 10 değil, 100 deği

İdam! Tecavüz! Cinnet! Şiddet!

Bazen 21. Yüzyılda değil de Ortaçağda yaşıyormuşum gibi geliyor bana...

Evet, evet... Kesinlikle Ortaçağ da yaşıyorum. İlk çağ bile olabilir! Tek farkı ilk çağda henüz urgan icat edilmemişti…

1 değil, 10 değil, 100 değil... Tam 529 idam kararı! 529 insan kendileri ya da birileri gibi düşünmediği için asılacak! Dünya susuyor... Amerika görmezden geliyor... Avrupa uyuyor... Asya kendinden geçmiş... Afrikaya ne desem boş! Onlar zaten yaşayan ölü...

Kars Ayakta!

Küçük Mert, iğrenç düşüncelerini kontrol edemeyen ya da etmek istemeyen bir cani tarafından önce tecavüz edilerek, sonra minik başı hunharca taşla ezilerek, melek gövdesi bir çöplüğe atılarak katledildi! Muhtemelen tanıdığı birileri tarafından. Ve inanıyorum ki o güzel yavruyu katleden cani cenazeye de katılarak aileye başsağlığı bile diledi. Hep öyle olmadı mı? Katil hep en yakınlarımızdakiler çıkmadı mı? Şimdi Minik Mert için Kars ayağa kalkmış durumda. Dün İstanbul da da bir yürüyüş vardı katil ya da katiller bir an önce bulunarak adalete teslim edilsin diye…

Şiddetten nefret ediyorum. Her türlüsüne tepkiliyim fakat masum ve savunmasız çocuklara yapılan bu caniliğin karşısında idam’ın geri gelmesini istiyorum. Kendi cephemden baktığımda bu sapıklığı yapanların insan olma özelliği ile uzaktan yakından alakaları olmadığı için yok edilmelerinde de bir sakınca görmüyorum. Boşuna oksijen israfı!

İdeolojileri tartışanları, fikir beyan edenleri, düşünenleri değil günahsız bebelere musallat olan bu sapıkları asmalı! İnsan hakları, hak, hukuk demeden sırf kendilerinden sonra ki canilere de ibret olması açısından en ağır cezalar verilmeli bu katillere! Bu ceza da onları bu Dünya’dan yok etmekten geçiyor.

Haliyle anneyim ve etkileniyorum etrafımızı saran bu acımasızlar ordusundan. Ne olacak bu Dünya’nın hali? Diye vahlanırken hafta başı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan yumruklu saldırı karşısında bir kez daha üzülüyorum. Bağıra çağıra yüksek sesle konuşmaya bile karşı olan bendeniz Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na yapılan saldırıyı aynı şiddetle kınıyorum. Ve sonrasında başlıyorum birbiri ardına yapılan açıklamaları dinlemeye. Dinledikçe bu Dünya’nın neden böyle olduğunu daha iyi anlıyorum. İlk romanım KIRINTI’nın giriş cümlesidir “Hiç kimse aynı acıyı yaşamadan, bir diğerinin yaşadığı acıyı hissedemez!”

Düşünsenize sizi sevmeyen birisi, sırf size gıcık olduğundan, düşünceleriniz hoşuna gitmediğinden ya da birilerinin kışkırtmasında dolayı kalabalığın ortasında suratınıza yumruğu indiriveriyor. Bundan 8 ay önce Bektaş-ı Veli’yi anma etkinlikleri sırasında kürsüde konuştuğu anda yumruklu saldırıya uğramıştı Bekir Bozdağ.   Ve o saldırı da atılan yumruktan çok CHP'li Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran konuşulmuştu. Çünkü Umut Oran, Bakan Bozdağ'a saldıran kişinin yanına giderek sarılmış “ Bozdağ’a saldıran saldırganı alnından öpeceğim ” diyerek poz vererek ve saldırgana karakola kadar refakat etmişti.

O gün benim edindiğim izlenim en azından CHP’li başkanların bu menfur olaydan dolayı büyük mutluluk duyduğuydu.

Çünkü hiç biri inandırıcılıkla olayı kınamamıştı.

Ya da beni inandıramamıştılar.

Kemal Kılıçdaroğlu’na yapılan çirkin saldırının olduğu gece Facebook’taki sitesinde Mustafa Sarıgül olayı kınayan bir açıklama yaptı. ”Fikirler kaba kuvvet ile susturulamaz!”.

Bazen ben mi bir başka gezegende yaşıyorum acaba yoksa siyasiler mi? Diye de geçmiyor değil içimden.

Çok değil önce 2005 yılında kendi partiliniz olan Ateş Ünal Erzen’i, bir buçuk ay önce de bir Karadenizli vatandaşı yumruklarken sizi görmedik mi Sayın Sarıgül?

Sizin yaptığınız kaba kuvvet değil miydi?

Umarım artık şiddetin ne menem bir durum olduğunu artık anlamışsınızdır.

Fikren sizden olmayana, ya da düşüncelerinden ötürü size karşı gelene şiddet uygulanırken - ohhh çok iyi olmuş, derseniz bir gün aynı şiddete siz maruz kaldığınızda –eyvah! Diyemezsiniz.

Bir siyasetçi her türlü yanlış karşısında aynı duruşu sergilemelidir. Tarafsız olmalıdır. Yoksa halkın gözünde tüm inandırıcılığını kaybeder.

Ve o gün vatandaşa atılan yumruğa susanların, bu gün kendi Başkanlarına atılan yumruğa feveran etmeleri de inandırıcı değil.

Çünkü şiddetin kimliği olmaz…

Yumruk indiği bakanda da, başkanda da, vatandaşta da aynı tahribatı bırakır.