Muhabir: TE Bilisim
ADALETİN TERAZİSİ
Adaletin simgesi sol elinde terazi, sağ elinde kılıç; sol ayağı ile yılanın başını ezmekte; gözleri bağlı çok güzel bir adalet savaşçısı, hoş bir bayan heykelciği… Terazi ile tartacak, ölçecek, biçecek; kefeler arası dengeye dikkat edecek; şaşmayacak,
Adaletin simgesi sol elinde terazi, sağ elinde kılıç; sol ayağı ile yılanın başını ezmekte; gözleri bağlı çok güzel bir adalet savaşçısı, hoş bir bayan heykelciği…
Terazi ile tartacak, ölçecek, biçecek; kefeler arası dengeye dikkat edecek; şaşmayacak, haklıyı, haksızı bulacak; doğruyu yanlıştan ayıracak, suçsuzu suçludan kurtarıp hakkını teslim edecek; gerekirse, kanayan vicdanları huzura kavuşturmak için, “suçlunun cezasını” kılıçla verecek; insana ve topluma daha çok zarar vermesini önlemek için yılanın başını ayağı ile ezecek… Gözleri kapalı olduğu için kefeler (taraflar) arası hiçbir ayrım gözetmeyecek…
Kangren olmuş “adaletsizlikler, yaralar” hukuksal operasyonlarla iyileştirilir… Hukuksal operasyonda “taraf” yoktur, “eşitlik” vardır. Adalet “eşitlik” ilkesinden yola çıkarak tartar, ölçer, biçer ve “suçlunun parmağını” keser; o zaman o “adaletin kestiği parmak acımaz.”
Eğer adalet “gücünü hukuktan, eşitlik ilkesinden” almayıp da, diğer kurumlar gibi siyasetten alırsa, bırakın parmağı, o adaletin kestiği tırnak bile acır… Çünkü, “siyaset taraftır; tarafı olmayanı bertaraf eder.” Böyle bir adaletin kararları doğru olmaz, terazisi doğru tartmaz, hiç kimseye güven ve huzur vermez.Oysa adalet, oysa “hukuk” herkese gereklidir; herkese güven vermelidir ve herkese bir gün mutlaka gerekecektir…
Siyasi kararlarla, “talimatlarla”, siyasileştirilen, siyaset arenasına çekilen Türk hukuku ve adaleti, “yasama, yürütme erki” gibi devletin güvenilen erki olmaktan çıkarılmış; tüm kurum ve kuruluşlarıyla tartışılan; “kestiği parmağı acıtan” bir yapıya büründürülmüştür.
Suçlu, ya da suçsuzun yanında olmaması gerekirken, bugün Türkiye’de adalet taraftır… “Suçu belli olmayan insanları” beş yılı aşkın süredir içeride tutabilmektedir.
Başbakan tartışıyor kararlarını, Meclis Başkanı tartışıyor… İç işlerimize karışma keyfiliğini o denli ileri götürmüş olan Amerika, onun Büyük Eşçisi bile “yargının kararlarını” tartışabiliyor.
Yargının aldığı kararlar, yüreğinde “kin, düşmanlık, taraf” duyguları olmayan hiçbir insanın vicdanını rahatlatmıyor; aksine insanları huzursuz ediyor…
Yıllardır kitabına uydurularak Silivri’yi, Hasdal’ı, Hadımköy’ü, Sincan hapishanelerini dolduran askerler, bilim adamları, yazarlar, gazeteciler, öğrenciler… yürekleri acıtan büyük bir yaradır.
Siyaset kurumu onlara karşı ne denli acımasız bir tutum ve davranış içine girmişse, onun tam tersine bir tutum ve davranışı da “barış getireceğim” savıyla gerçek teröristlere karşı, tam bir “PKK baharı” havası yaratarak gösteriyor… “Anaların gözyaşları” sömürülüyor…
“Özel Hukuk’ta” alınan ve uygulanan yanlış kararlar o denli çoğaldı ki, “mızrak çuvala sığmıyor artık… Efendi Amerika, AB bile kızıyor. TBMM Başkanı Cemil Çiçek:
Uzun tutukluluğun Türkiye için “ciddi bir yara” olduğunu belirtiyor: “Yargı bu sorunu çözemedi. Halbuki yargı, sorunları çözmek için vardır. Tutuklu milletvekilleri konusu iki seneyi doldurdu. Seçilen kişiler, seçilme süresinin yarısını doldurdu, halen davalar bitmedi. Yargının bunu bir şekilde çözmesi lazım, çözmediği sürece kendisi tartışma konusu oluyor.”
“Uzun tutukluluk, tutuklu milletvekilleri nedeniyle siyasi sorun olarak karşımıza çıktı. Yargının zamanında çözemediği her konu siyasi, güvenlik, sosyal sorun olarak ortaya çıkıyor. Bu nedenle yargının bu tartışmalardan kendisini bir an evvel kurtarması gerekir.” Böyle deniyor da, “yarı gece yasalarıyla” “suçlu insanların, kurumların” kurtarıldığı söylenmiyor. Siz yasayı Meclis’ten bir çıkarın bakalım yargı bırakmıyor mu?
ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone (de) dedi ki:
“Sizin Başbakanınız, Meclis Başkanınız, Cumhurbaşkanınız da değindi. Adli sisteminizde doğru gözükmeyen hususlara kendileri değindiler. Uzun süre hapiste olan milletvekilleri var. Suçları bile belli değil. Askeri yetkililer aynı şekilde. Onlara bu ülkeyi koruma görevi verilmiş ama terörist diye hapse koyuldular. Profesörler, eski YÖK Başkanı demir parmaklık arkasında. Tam anlaşılamayan suçlamalar, 16 yıl önceki çalışmalarla ilgili belirsiz suçlamalar var. Hüküm öncesi uzun süren mahkemeler, şeffaflık eksikliği gibi hatalar… Sorunları teşhis ettiniz ve çalışıyorsunuz. Başarılı olacağınıza inanıyoruz. Bu insanlar terörist olarak yorumlanıp kafalar karışırsa Avrupa ve ABD mahkemelerinin buna uyumlu şekilde karşılık vermesi, anlam vermesi zor olur. Burada iyi haber şu: Hükümet son derece örnek bir çaba ile yeni bir Anayasa yapmaya çalışıyor. Bunu Türkiye dışında yapan yok. Eminim daha iyi bir Anayasa olacak. Ayrıca Adalet Bakanı, bir değil, iki değil, tam dört yargı paketi gündeme getirdi. Türkiye, hukukun üstünlüğüne dayalı, mükemmel bir yasamaya sahip. Halkın mahkemelere güveni tam olmalı.”
ABD Büyükelçisi Ricardione Dışişleri Bakanlığına çağrılıyor. Upuzun söyleşiler yapılıyor ve açıklamada “özür dilendiği” belirtiliyor. Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcüsü “özür, falan dilenmedi, sadece görüş alış-verişinde bulunuldu. Büyükelçinin söylediklerinin yanındayız” diyebiliyor…
Hukuku, yargıyı talimatla, istedikleri kişileri kurtarmak için” son derece “adilane” kullananlar, yargıya gerçek ihtiyacı olanlar için son derece “zalimane” hareket edebiliyorlar… Hastalar tedavi olmuyor; milletvekilleri, “milli irade” iki yıldır tutuklu bulunuyor. Öğrenciler, yazarlar, gazeteciler, bilim adamları, askerler… kaçma kuşku ve kaygısı bulunmayanlar, tutuksuz yargılanmak üzere dahi serbest bırakılmıyorlar; yakınlarıyla insan gibi görüştürülmüyorlar: Tutuklu yakınlarından cop, biber gazı, su, tekme-tokat, yerlerde süründürme esirgenmiyor… Bunun adına ne denir? Oysa katiller, teröristler, hırsızlar, ırz-namus düşmanları, madde kaçakçıları serbest bırakılabiliyor…
Ve gelin, böyle bir yargıya inanın, güvenin: Dokunulmazlığın gündeme geldiği bir sırada, ne demişlerdi? “Biz yargıya güvenmediğimiz için, dokunulmazlıkları kaldırmıyoruz.” Ama yargıyı da “hukuktan yana yaparak” güvenli kılmıyorlar. Hangi koşullar altında olunursa olunsun “herkesin inanacağı, güveneceği bağımsız bir yargı, adalet sistemi” getirilmiyor.
Oysa yargı, güneş gibi olmalı, herkese eşit mesafede durmalı ve eşit vurmalı… Terazi doğru tartmalı, adaletin kılıcı yanlış parmak kesmemeli. Çünkü yargı, gün gelir, herkese lazım olur.
Yorumlar
Çok Okunanlar

Trabzonspor hemen devreye girdi. Werder Bremen, tecrübeli golcüyü 3 milyon Euro’ya bırakmaya hazır

Karadeniz'de fındık fiyatlarında ani değişim! Güncel fiyat listesi açıklandı

Trabzonspor’un İlk Transfer Hedefi Belli Oldu! Liste Başı O İsim

Trabzonspor’un Sessiz Kahramanı Olmaya Aday

Yeni Sörloth Mu Geliyor? Trabzonspor’un Gündemindeki İsim Golleriyle Büyülüyor

Tapu ve Kadastro’da Trabzon Rüzgarı: Üç Büyük İle Trabzonlu Müdür Atandı!