Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen panele katılım yoğun oldu. Prof. Can, ‘’Türkiye’nin Çıkmaz Sokağı, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’’ başlığı altında yaptığı sunumda toplumda İstanbul Sözleşmesi olarak adlandırılan tasarının getirdiği tehlikelere işaret etti. 

Kapitalist Sistem Anlayışı

Can şöyle konuştu: ‘’Elde sağlam hiçbir ölçü, delil ve belge bulunmamasına rağmen liberal Batı kültürünün ürettiği toplumsal cinsiyet anlayışı, tüm dünyaya evrensel gerçeklik olarak sunulmaktadır. Gerçekte Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı, batı kapitalizminin ucuz işçi elde etme aç gözlülüğü içerisinde, anne olan kadına açtığı savaşın doğal sonucu olarak, kadının metalaştırılıp sömürülmesi için ortaya çıkardığı bir kavramdır. Ciddi veri, bulgu ve bilimsel sonuçlara dayanmamaktadır. Kadınların sosyal rollerine ilişkin tartışmalar, küreselleşme hedefini gerçekleştirmek amacıyla dünya insanlığını sürüleştirmek isteyen bir zihniyetin ürünüdür. Toplumsal cinsiyet eşitliğini, açgözlü doymak bilmez kapitalistlerden, onların arzuladıkları sömürü düzeninden ve dünya hâkimiyeti kurmak isteyen Siyonizm’den bağımsız değerlendirmek, bizi doğru sonuçlara ulaştırmayacaktır.’’

Zinayı Meşrulaştıran Zihniyet


Toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarında kadının çalışması esastır ve çok temel bir göstergedir. Ancak “Kadının çalışması” kavramı, sadece ofiste/fabrikada çalışan kadını ifade etmektedir. Tarlasında, bağında, bahçesinde, çiftliğinde, evinde üretime katılan ve ekonomik gelir elde eden kadın, “çalışan kadın” sınıflandırılması içine alınmamakta, “ev kadını” olarak vasıflandırılıp dolaylı bir şekilde aşağılanmaktadır. Neden?  Diğer taraftan toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarına göre 15 yaşındaki kızla evlenen bir erkek suçlu bulunup cezalandırılmakta; fakat 15 yaşındaki bir kızla karşılıklı rızaya dayalı cinsel ilişki yaşamak, “özgürlük” kapsamında değerlendirilmekte ve buna müdahale suç sayılmaktadır. Neden?’’ Zinayı meşrulaştıran ve zinaya giden tüm yolları serbest bırakan bir zihniyet, bir anlayış ve bir kültür, nasıl bize en doğru bir kültür olarak sunulabilir. Böyle bir kültürün ürettiği toplumsal cinsiyet eşitliği nasıl doğru olabilir!’’ 

Balcı’nın Mesajları

Av. Muharrem Balcı da konuşmasında şu ifadelere yer verdi: ‘’Aile kurumu yapısal ve işlevsel olarak bazı dönemlerde önemli etkilere maruz kalmış, radikal değişikliklere uğratılmıştır. Ailenin çatırdamasında tüm dünyayı olduğu gibi, yüzünü asırlardır Batı’ya dönen Türkiye’yi de Tanzimat dönemimden bu yana etkisi altına alan modernizmin baskısı inkâr edilemez. İkinci dünya savaşından sonra süregelen soğuk savaş döneminde bizi de etkileyen hümanizm, aşırı bireyciliği körüklerken, çekirdek aile formülünü de bilincimize taşıdı. İç göç, kentleşme ve sanayileşmenin etkisiyle toplum değerleri ve yaşama biçimlerimiz aile kurumunu dönüşüme uğrattı. Aile kurumumuz yapısal olarak küçüldü. Günümüzde hala geniş aile modelinin uygulandığı Anadolu’muzda aile yapısı gücünü, sağlığını korurken, Batı illerimizde aile çatırdamış, çatırdamakla kalmamış, bireyler yalnızlaşmanın endişeli girdabında debelenmektedir. Artık bireyin arkasında, yanında hiç bir güvence kalmamıştır.’’
Editör: TE Bilisim