Ak Parti bu telaşlı halinden uzaklaşmalı. Partide adı yolsuzluklara karışan her kim var ise, derhal adalete teslim edilmeli. Partililerin yaptıkları hataları savunmaktansa, onları partiden dışlayarak ilkeli olduğunu ve kirlilerin partide yerlerinin

Ak Parti bu telaşlı halinden uzaklaşmalı. Partide adı yolsuzluklara karışan her kim var ise, derhal adalete teslim edilmeli. Partililerin yaptıkları hataları savunmaktansa, onları partiden dışlayarak ilkeli olduğunu ve kirlilerin partide yerlerinin olmadığını göstermelidir. Hatırlanırsa; Başbakan Türkiye'yi AB'ye almayan Avrupalılara haklı olarak, "iş bize geldi mi oyunun kuralını değiştirmektesiniz. Bu samimiyetsizliktir" derken, yıllar sonra bu anlayış ülkemizde uygulanır oldu. Zira Referandumla değiştirilen yasalar,  zülfüyara dokununca  mecliste değiştirilmesi de yapılmaması gerekenlerdendir. Evet, Ak Partiyle ilgili her yazımda belirttiğim gibi, yaşı 61'e ulaşmış Başbakanımızdan daha babacan bir dil kullanmasını, daha çok sevgi dilini kullanmasını beklemekteyiz. Biz demokrasiyle yönetilen toplumlarız. Azarlanmalar, yüksek gerilimli konuşmalar özellikle dingin kent insanlarına ağır gelmektedir. Hem ayrıca Başbakan Karadenizlidir. Az da olsa zaman zaman nefis espriler yapacak yeteneğe de sahip olduğuna tanık olmaktayız. Hatta Karadeniz aksanıyla konuşması da bir başka güzeldir. Hiç değilse ara sıra  bu dili kullansa o meşhur "balkon" konuşmasından daha da etkili olacaktır ve ben ısrarla Başbakanın rakipleriyle daha nükteli seçim yarışları yapmasının kendisinin yararına olacağı kanaatindeyim. Bir başka kanaatimde şu ki: "Partide Başbakandan habersiz kuş uçmaz." Bu çok demokratik gelmemektedir. Oysa Partiler sonuçta dernekler statüsüne tabi sivil toplum örgütleridirler. Ben değil, biz ilkeleriyle siyaset yapılmalıdır. "Tek Adam" zamanları çoktan geride kalmalıdır. İşte o zaman daha gerçeksi bir demokrasinin mensupları olarak birlikte ülkemizi ve kendimizi yönetmiş olacağız. Artık kahramanların yerini mevzuatlar almıştır ve almalıdır. Ak Parti kendini artık anlatamaz olmuştur. Oysa 11 yıl boyunca Türkiye'de çok şeyler değiştirilmiştir. Bunların pek çoğu da reform niteliğindedir. Bu başarılı hizmetleri dahi anlatamamaları söz konusudur. Nedeni ise; sık sık verilen demeçler ve uzun uzun yapılan konuşmalar halkın iktidarı duyumsamasını azaltmıştır. Dinlese de artık anlamıyor, muhalefeti duymak dinlemek ve anlamak istiyor. Fakat gel gör ki, onlar da pek ağırbaşlılar, konuşmuyorlar... Ak Parti ne yapmalıydı derken: Evet, Türkiye'nin değerleri tartışılmamalıydı. TC'ler sökülmemeliydi. Sökülmeye tevessül edilmemeliydi. Ülkenin kurucularına "ayyaş" denilmemeliydi. Çok şeyler başarmış bir Başbakan, Muhalefet liderinin geliş şeklini  ve  sözde itibarsızlaştırmak için "Genel Müdür"  gibi ifadeler üzerinden politika yapması, yine vaktiyle kendisine "Recep" denmesine benzemektedir. Kaldı ki, bu ucuz ifadeler Kemal Kılıçdaroğlu'na seçimlerde hiç de bir şey kazandırmadığı açık seçik görülmüştür. Evet Son yıllarda bir kötü algı daha var ki, o da "Türkiye'de tarafsız basın yoktur, tümü iktidarı övmek zorundadır. Yoksa akıbetleri hayır olamaz" algısı. İktidarın kendini anlatmasında inandırıcılığını zora sokmaktadır. Yani yine hatırlanırsa, bu da yıllar öncesinden neredeyse tüm basın Tayyip Beye karşıyken; nasıl Türk Halkı Tayyip Beye inanmıştı... Şimdi tersi bir durumla karşı karşıya gelinmek üzeredir. Görülen o ki, Ak Parti bu imajlardan derhal kurtulmadıkça başlamış olan erime süreci daha da hızlanacaktır.