Havalar soğudu! Ee doğal olarak Karadeniz de hırçınlaştı. Dalgalar dikine dikine vurmaya ve sahili aşındırmaya başladı. Bi de kar geldimi Karadeniz'e; deymeyin keyfimize.
 
Bi kere o karı yemeyedursun HAMSİ! Başlar cıvıl cıvıl oynamaya, yağlanmaya, değerine değer katmaya. Bereket ve rahmet akar Karadeniz'den bütün Trabzon'a. Hem şehir nasiplenir bu bereketten, hem de Trabzonspor.
 
Eli kulağında işte! Hâtta tam zamanı bizce. Zira; AV MEVSİMİ başladı çok şükür. Bolluk, bereket zamanı şimdi. Ama önce cefa; sonra sefa. Önce bi dalgalarla boğuşmak, ekmeğimizi taştan çıkarmak gerek. Akabinde hasat mevsimi de gelir beraberinde.
 
Tam da hamsi mevsiminde geldin aramıza. Hoşgeldin, safalar getirdin Abdullah Avcı.
İşin kolay değil, bunu bilesin! Hem de hiç kolay değil. Ateşten çemberlerden geçip gelmiş olabilirsin. Saygı duyuyoruz elbet. Ama bir de ateşten gömleği giymeyi dene bakalım. Bak bakalım dünya kaç bucakmış!
 
Yorulacaksın, daralacaksın, nefesin kesilecek, takatinin kalmadığını hissedecek ve sıtkın sıyrılmış gibi gelecek belki de! Ama bırakıp gitmeyeceksin; ondan eminiz sonuna kadar.
 
Samimiyetine inanıyoruz. Birkaç sebebi var bunun. İrdeleyelim!
 
İlk olarak paraya hiç mi hiç ihtiyacın yoktu. Salla baş, al MAAŞ Beşiktaş'tan gelecekti zaten. Anlaşman öyleydi. Zekice!
 
İkincisi; Bien Sports'ta yorumculuğa başlamıştın. Kafan rahattı. Kamp derdin yoktu, kadro kurma sıkıntın yoktu, maç stresin yoktu. Bir elin yağdaydı bir elin balda. Yorumculuktan gelen paralar da cabası.
 
Üçüncüsü; üstüne üstlük Antalyaspor'un 2 kat fazla verdiği maaşı alıp, güle oynaya yaşayıp giderdin.
Ama sen ne yaptın???
 
Zoru seçtin. Acıyı seçtin. Meşakkatli yolu seçtin. Koymuştun kafana çoktan zaten belli; takanla beraber Karadeniz'in hırçın dalgalarına doğru kürek çekmeyi! De; ya takan alabora olursa! Ya geri dönemezsen ne olur hiç düşündün mü!
 
Düşündün elbet; düşünmez misin hiç! Trabzon şehri sana bu yüzden kocaman bir teşekkürle kucağını açtı. Bağrına bastı seni.
 
Sen ki imkânsızı seçtin! Sen ki karakterim tam da Trabzon ayarındadır dedin ve mücadeleyi seçtin ve kaçmadın; alkışlar sana gelsin "HUNTER (Avcı)". Bütün spot ışıkları senin üzerinde artık.
 
Gerçekten kolay değil saygıdeğer Trabzonlu hemşehrilerimiz. Bütün herşeyi ve teklifleri hiç düşünmeden elinin tersiyle itip; yeni bir meydan okumayı seçti Abdullah Avcı.
 
Herşeyden önce bir duruşu var mı? Sezar'ın hakkı Sezar'a; var. Kendine ait bir tarzı var mı? Kesinlikle var. Gözükara bir adam mı peki? Açık ara evet. Mücadeleden korkar mı? Asla...Bilâkis; zevk duyar...
E o zaman bi nüfus cüzdanında memleketi Trabzon yazmıyor öyle değil mi! Fıtratı, meşrebi, karakteri, hayata bakışı, duruşu, tavrı, net oluşu ve herşeyi tam da Trabzon insanına özgü.
 
Yıllardır Trabzonspor'un hakkının ve şampiyonluklarının gasp edildiğini O da biliyor. Demek ki bütün Türkiye bu gerçeğin farkında ama işlerine gelmiyor. Sorun burda...!
 
Başakşehir'in bugünkü çehresinin oluşmasında çok büyük katkıları var kuşkusuz. Sadece bir farkla! Kaymağını yemek Okan Buruk'a nasip oldu.
 
Acı milli takım ve Beşiktaş deneyimlerinden sonra gardı düşmüştü. Hatta groki pozisyonundaydı. Devrildi devrilecekti!
 
Her geçen gün sermayeden yiyor; geçen günler ise isminden ve karizmasından koparıp götürüyordu. Aslan yere düşmüştü! Eee, aslanı aslan yapan da düştüğü yerden kalkmak olunca; hem hayata, hem spor camiasına, hem de kendine meydan okumak artık elzem bir mecburiyetti.
 
Baktı ki karakteri kadar kaderi de Trabzonspor ile su götürmez aynı; Antalyaspor'un verdiğinin yarısına hiç düşünmeden evet dedi.
 
Asıl bam teli ise çok çarpıcı olan " Hem Trabzonspor'un hem de benim Türk futbolundan alacağımız var. O nu tahsil etmeye geldim " açıklaması idi.
 
Bu itiraf aslında herşeyi ayan beyan açıklıyor. Türk futbolunun Trabzonspor'a kocaman bir özür; özür de yetmez helâllik ve 3 şampiyonluk kupası borcu var.
 
Bütün bunlar yüzünden hem Trabzon şehrinin hem de Trabzonspor isminin katlandığı maddi ve manevi kayıplardan hiç bahsetmiyoruz bile...
 
Kıssadan hisse...
 
Belli ki Abdullah Avcı mental olarak baya hazırlıklı gelmiş. Bu net! Ama elbette zorlanacak, kızaracak, bozaracak, bağıracak, çağıracak, bazen ağlamakla karışık gülecek, isyan edecek, dellenecek ve belki de geldiği güne lânet edecek!
 
Ama en azından şunu bize gösterdi ki; mücadeleden asla kaçmayacak. Ve en önemlisi asla pes etmeyecek. Bilâkis tam da ateşin ortasına atacak kendini. Hiç kolay değil vesselâm.
 
Bütün bu saydıklarımızın ışığında; Abdullah hocanın kocaman bir teşekkürü hak ettiği ve Trabzon şehrinin kendisini bağrına basması gerektiği gerçeği ise apaçık, bariz bir şekilde ortada...
 
Yolun aydınlık olsun hocam...
Hayde rastgele...
Vira bismillah inşallah...
 
 İyi avlar...!
Zira; av mevsimi başladı...
Çok yakında kapalı gişe sinemalarda Allah'ın izniyle...!
Selâm ederiz...