Dünya genelinde hızla yayılan ve çoklu ilaç direnci nedeniyle “süper mantar” olarak adlandırılan Candida auris, bilim insanlarını alarma geçirdi. Yakın Doğu Üniversitesi, Gazi Üniversitesi ve Bilkent Üniversitesi’nden araştırmacılar, Dünya Sağlık Örgütü tarafından “kritik öncelikli patojen” olarak tanımlanan Candida auris türüne karşı Türkiye’nin en kapsamlı bilimsel çalışmasını yürüttü. Hastane yüzeylerinde uzun süre canlı kalabilen bu mantarın, enfekte hastalarda yüzde 60’a varan ölüm oranlarına yol açtığı belirtildi. Uzmanlar, yeni ilaç molekülleri geliştirerek bu tehlikeli türü etkisiz hale getirmeyi hedefliyor.

YÜKSEK DİRENÇ VE YÜZEYLERE SIKI TUTUNMA

Araştırmada Türkiye’nin farklı bölgelerinden toplanan 47 Candida auris örneği incelendi. Gazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ayşe Kalkancı, bu örneklerin yüzde 95’inin güçlü biyofilm oluşturma özelliğine sahip olduğunu belirtti. Biyofilm tabakası, mantarın tıbbi cihazlara ve hastane ekipmanlarına sıkıca tutunmasını sağlıyor. Bu durum hem tedavi sürecini zorlaştırıyor hem de enfeksiyonun hastane ortamında kalıcılığını artırıyor. Uzmanlara göre, bu yapışkan koruyucu tabaka sayesinde mantar, yüzeylerde haftalarca canlı kalabiliyor ve yeniden enfeksiyon oluşturabiliyor.

FLUKONAZOLE DİRENÇLİ TÜRLER TESPİT EDİLDİ

Yakın Doğu Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Dr. Ayşe Seyer, yapılan analizlerde örneklerin yüzde 31’inin yaygın kullanılan antifungal ilaçlardan biri olan flukonazole karşı direnç gösterdiğini açıkladı. Ayrıca, incelenen örneklerin dört farklı biyosid maddeye karşı farklı duyarlılık seviyelerine sahip olduğu tespit edildi. Bu bulgu, hastane yüzeylerinin klasik temizlik yöntemleriyle tamamen sterilize edilmesinin zor olduğunu ortaya koydu. Dr. Seyer, “Hastalar tedavi edilse bile yüzeylerde kalan mantarlar yeni enfeksiyonlara neden olabiliyor. Bu nedenle yalnızca tedavi değil, hastane hijyeni de hayati önem taşıyor” uyarısında bulundu.

YENİ MOLEKÜL ARAŞTIRMALARI UMUT VERİYOR

Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’deki Candida auris türlerinin direnç profili dünya ortalamalarıyla benzerlik gösteriyor. Bu durum, bilim insanlarını yeni antifungal ajanlar üzerine çalışmaya yönlendirdi. Yürütülen araştırmalara İstanbul Üniversitesi ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden akademisyenler de destek veriyor. Yrd. Doç. Dr. Ayşe Seyer, “Alternatif moleküller üzerinde çalışmalarımız sürüyor, sonuçları kısa sürede bilim dünyasıyla paylaşacağız” dedi.

Şifa deposu ıhlamura ilgi arttı
Şifa deposu ıhlamura ilgi arttı
İçeriği Görüntüle

BİLİMSEL İŞ BİRLİĞİYLE GELEN GÜÇ

Yakın Doğu Üniversitesi Rektörü ve Mikrobiyolog Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, Candida auris’in modern tıbbın en büyük tehditlerinden biri olduğunu belirtti. “Bu mantarın biyolojik özelliklerinin ülkemizdeki örnekler üzerinden değerlendirilmesi çok kıymetli. Gazi ve Bilkent üniversiteleriyle yürüttüğümüz bu proje, bilimsel iş birliğinin gücünü gösteriyor” ifadelerini kullandı. Proje ekibi, farklı disiplinlerden gelen araştırmacıların katkısıyla daha etkili, yenilikçi antifungal çözümler geliştirmeyi hedefliyor.

KÜRESEL SAĞLIK İÇİN KRİTİK ADIM

Candida auris, dünya çapında hızla yayılan ve hastaneler için ciddi tehdit oluşturan bir mikroorganizma. Türkiye’de yürütülen bu çok merkezli araştırma, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Uzmanlar, erken teşhis, hijyen önlemleri ve yeni ilaç geliştirme çalışmalarının bu ölümcül mantarla mücadelede en etkili silahlar olacağını vurguluyor.

Kaynak: İHA