Cezaevlerinde Nüfus Patladı: Kapasite 116 Bin Kişi Aşıldı

Türkiye’de şiddet ve suç oranlarındaki artış, cezaevlerinde kapasite krizine yol açtı. 304 bin kişilik kapasiteye sahip 402 cezaevinde, bugün itibarıyla 420 bin tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Aşırı doluluk oranı nedeniyle Adalet Bakanlığı, 22 yeni cezaevi inşaatına başladı. Bunlardan 6'sı önümüzdeki 2,5 ay içinde tamamlanacak. 2028 yılına kadar toplam cezaevi sayısının 424’e yükselmesi planlanıyor.

"Toplum Çok Daha Vahim Bir Gerçekle Yüzleşiyor"

Şiddetle Mücadele Vakfı (HEGEM) Başkanı Adem Solak, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, yalnızca cezaevi sayısını artırmanın yeterli olmadığını, asıl çözümün önleyici politikalar ve sosyal destek mekanizmalarında olduğunu vurguladı.
Solak, “Toplum şiddet ve suç oranlarındaki artışla birlikte çok daha vahim bir gerçekle yüzleşiyor. Şu anda cezaevlerinde 34 ilin nüfusunu geçen sayıda insan tutuluyor. Bu rakam bir uyarıdır,” dedi.

"Gençler Suç Şebekelerinin Maşası Haline Geliyor"

Adem Solak, özellikle gençlerin suça yönelme nedenleri üzerine 40 yıllık birikimle bilimsel raporlar ve çözüm önerileri hazırladıklarını belirtti.

“En büyük uyarımız ‘akran zorbalığı’ ve gençlerin hayattan koparak suça itilmesi yönünde oldu. Kısa yoldan hayata atılmak isteyen gençler, suç şebekelerinin eline düşüyor. Maşa olarak kullanılıyorlar,” diye konuştu.
Ancak bu uyarıların yıllardır yeterince dikkate alınmadığını ve seslerini duyuramadıklarını söyleyerek tepki gösterdi.

Sayılarla Cezaevleri Gerçeği

Mevcut cezaevi sayısı: 402

Toplam kapasite: 304 bin kişi

Tutuklu ve hükümlü sayısı: 420 bin kişi

Samsun'da 105 binden fazla uyuşturucu hap ele geçirildi
Samsun'da 105 binden fazla uyuşturucu hap ele geçirildi
İçeriği Görüntüle

Kapasite fazlası: 116 bin kişi

Planlanan yeni cezaevi: 22 adet

2028’e kadar hedeflenen toplam cezaevi: 424

Bu tablo, yalnızca ceza adalet sisteminde değil, eğitimden sosyal politikalara kadar birçok alanda önleyici adımların eksik kaldığını ortaya koyuyor.

Şiddet ve suçun artışını sadece cezalandırma odaklı yöntemlerle değil, sosyal, psikolojik ve eğitsel temellerle çözmek gerektiği gerçeği bir kez daha karşımıza çıkıyor. HEGEM gibi sivil toplum kuruluşlarının önerilerinin dikkate alınması ve uygulamaya dönük adımların atılması artık ertelenemez bir zorunluluk.

Muhabir: AYTEKİN AKAY