Türk akademisinde kadının bugünkü yeri, uzun yıllara dayanan bir birikimin sonucu. Kadınların eğitimi, Osmanlı’da Tanzimatla birlikte 1869 da Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile kızlar için öğretmen okullarının ve kadın sağlığı için ebe mekteplerinin açılması ile başlar. Bunlar, kadınların kamusal alanda yer almasını sağlayan ilk başlangıçlar. İnas Sanayii Nefise Mektepleri, İnas Rüştiyeleri, 1880’lerde açılan ve yetkin öğrenciler yetiştiren Erenköy, Çamlıca ve Kandilli Kız İdadilerinin değeri büyük. Kadınların hak arayışının dergiler, dernekler, konuşmalar ile görünür hale geldiği bu dönemde, eğitim hakkından yararlanmayı başaran kadınlar hak arama mücadelesini daha da ileriye götürdü. Savaşların birbirini izlediği yıllarda hem yardım faaliyetleri, hem üretimde aldıkları roller hem de vatanperver duruşları ile kamusal alanda görünürlükleri arttı.


CUMHURİYET İLE KÖKLÜ REFORMLAR BAŞLADI

Kurtuluş Savaşımız kadınla erkeğin bir ülkenin yarınları için birlikte verdikleri muazzam bir mücadelenin derin izlerini taşır. Cumhuriyet ile birlikte kadınlar için eğitimde ve toplumsal hayatta köklü reformlar başladı. 1926’da medeni haklar, 1930 ve 1934 de seçme ve seçilme hakkı bu büyük reformun ilk ve en güçlü adımlarıdır. O yıllarda İngiltere’de kadınların, hakları için yaptıkları yürüyüşlerde “ Türk Kadınlarına verilen hakları istiyoruz” yazılı pankartları , Türkiye Cumhuriyet’inde alınan kararların değerini ortaya koyuyor. Kız çocuklarının eğitiminin desteklemesi ve eğitime erişimin artması da bu dönemin önemli vurguları.

İLK KADIN PROFESÖR 1944’TE

Eğitim alabilmenin yanı sıra, eğitim verme noktasında Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayan hareketlilik Cumhuriyet döneminde hız kazanarak devam eder. Yükseköğretim alanında kadınların akademinin etkin birer ferdi olmaları –tüm dünyada olduğu gibi- uzun bir süreç alır. Kadınların akademide muallim kadrosunda yer alması 1932-1933’te Yüksek İktisat ve Ticaret Mektebinde başladı. 1934-35 yıllarında ülkede akademik kariyerde 93 kadın vardır. 1946’da Ankara ve İstanbul Üniversitelerinde kadın akademisyen oranı yüzde 13.9 olarak veriliyor. 1963’te Türkiye’de akademik kariyerdeki öğretim üyelerinin yüzde 23’ü kadın. UNESCO verilerine göre o dönemde Japonya’da bu oran yüzde 9.6, ABD’de ise yüzde 16.8’dir.

Türkiye’nin ilk kadın profesörü 1944’te İstanbul Üniversitesi’ndendir. İstanbul Üniversitesi’nde, 1950’de 24 kadın akademisyen görev yapar. 1970’e gelindiğinde ise sayı ancak 114’tür. Bu dönemde kadın akademisyenlerin Doğa Bilimleri ve Fen Fakülteleri’nde görev aldıklarını gözlüyoruz.

AKADEMİNİN YÜZDE 45’İ KADIN

Yüz yıl sonra, bugün, üniversitelerimizdeki toplam 184 bin 566 bin akademisyenin yüzde 45’i ve toplam 35 bin 56 profesörün 11 bin 999’u (yüzde 34) kadınlardan oluşuyor. Bu rakamlar gerçekten ülkemiz için bir gurur kaynağı. Akademide kadın profesör oranı Avrupa Birliğinde yüzde 20.6, ABD’de yüzde 32.6’dır. 2023 istatistiklerine göre, üniversitelerimizdeki araştırma görevlilerinin yüzde 53’üde kadınlardan oluşuyor. Bütün bu veriler, gerek yükseköğretimde gerek akademik kadrolarda, kadınların bu yüksek oranlarda varlığı, Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılında bizi içtenlikle mutlu ediyor. Yeter ki yetişen bu değerli nesiller ülke refahına, ülkenin her alanda güçlenmesi saiklerine katkı koyabilecek yerlerde çalışma ve üretme olanaklarını bulsunlar.

Asgari Ücrette Derin Kulis Asgari Ücrette Derin Kulis

KIZ ÖĞRENCİ SAYISI DA ARTTI

Bu rakamlara altyapı oluşturacak şekilde, ülkemizde, yükseköğretimde kız öğrencilerin oranı da yüksek. 2022- 2023 yılı itibari ile toplam 6 milyon 950 bin yükseköğretim öğrencisinin yüzde 49’unu kız öğrenciler teşkil ediyor. Bu öğrencilerin 1 milyon 361 bin 251 bini ön lisans yani Meslek Yüksekokullarında (MYO) okuyor. Mesleki eğitimi tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gerek Milli Eğitim Bakanlığı gerek Yükseköğretim Kurulu tarafından dikkatle takip ediliyor, geliştirilmesi konusu hep gündemde tutuluyor. MYO’lara hem ilgili sektör, hem ekonomi dünyası tarafından ciddi önem atfediliyor. Mezunları ülkenin her tarafında kamuda veya özel sektörde kolay iş bulabiliyor ve değer üretiliyor. Özellikle bilişim teknolojileri (BT) bölümleri bu meslek okullarında gelişmesi gereken alanlardan biri. MYO mezunu kadınların mezuniyet sonrası ilgili sektörlerde yer alması, bir çoğu büyük şehirlerin dışından, daha kırsal bölgelerden yetişen bu genç kadınların mali bağımsızlık kazanmaları, ailelerine katkılarının artması, annelik dönemine daha bilinçli hazır olmalarını ve toplumsal yaşamda daha etkin rol almalarını getirecek bir katma değer olarak değerlendiriliyor.

Prof.Dr. Sezer Şener Komsuoğlu